- 565 Okunma
- 5 Yorum
- 1 Beğeni
YAŞAMLA DANS EDEN ADAM
VEDAT BAYKURT
La Turquie adlı Fransızca bir gazete çıkaran Vedat BAYKURT’un anılarımda anlamlı ve özel biri yeri olduğunu söylemek isterim.
Babasının SOL eğilimli olması iddialarının, onun gazete binasına saldırılması ve yerle bir edilmesine yetmiş de artmıştı bile!
Ve sonuç da O işsiz biriydi artık!
Ailemiz ellerinden geldiğince sahiplenip yardımcı olmaya çalıştılar. Ve eniştemin Reklam şirketinin halkla ilişkiler bölümünde çalışmaya başladı.
Öylesine çalışkan becerikli yaratıcı üretken ve sakin biriydi ki onun işsiz kalması düşünülemezdi bile.
Resim çalışmalarının yanı sıra, kotra tekne çizim-tasarımı ve imal işlerini büyük bir beceri ve ustalıkla yapardı. Sandal yapımı çocuk oyuncağıydı onun için.
Her şeyiyle kendi eseri olan Tuatara, 1350 metre olup denizlerde salınıyor şimdilerde. Türkiye’nin ilk planörünü imal edip göklerde gezdiren gene O olmuştu.
Çok da iyi bir atletti Vedat Baykurt. Bir gece ansızın aklına gelip; iki metreden ‘ters takla’ atarak, dimdik bir iniş yaptığında elli yaşlarındaydı.
Bu yaşlarrına denk düşen günlerin birinde kendi tasarımı olan kotrasıyla Bebek koyu’ndan yelken açıp, kara pusulasıyla Atina marinasına demir attığında hem ailemiz hem tekne sahibi arkadaşları dostları onu coşkuyla karşılamıştık. Bayrak ve flamalarla süslenmiş deniz araçlarının çaldığı düdüklerle selamlamışlardı bu cesur mümtaz ve aydın adam.
Vedat Baykurt’un, bizler için önem taşıyan bir başarısı vardı ki, o da; annemin o güne kadar varlığını yadsıdığı cesaret duygusunu keşfetmesini sağlamış olmasıydı.
Annem, denizin yabancısı olmamakla birlikte, fırtınalı uzun deniz yolculuklarından çok korktuğunu bilirdik.
Vedat Baykurt, İstanbul’a dönüş yolculuğunu gene kotrasıyla yapacaktı. Ve bu yolculuğa annemi de ikna etmeyi başarmıştı.
Annem ise bir güvercin munisliğiyle sessiz bir heyecanıyla kabullenmişti bu öneriyi.
Ve umulmadık zorluklarla geçen bu yolculukta annem de beklenmedik cesaretini kanıtlamıştı hem kendine hem bizlere.
Bizler de: “Bravo Nermin! Bravo!” nidalarıyla tebrik kutlamalarımızı sunmuştuk ona bol bol.
ATÇILIK SERÜVENİM
Atlar hakkındaki bilgisi yalnızca dört ayaklı oldukları bilgisinden öteye gitmeyen birinin, yarış atları sahibi
olmaya kalkışması tam bir gözü karalık ve değil de, nedir sizce de.
Faruk eniştemin dayısı Sinan beyin, safkan İngiliz ve Arap atlarından oluşan yedi atlık bir ekürinin satılık olduğunu söylemesiyle başladı bu serüvenim de.
Karakterim icabı çok çabuk karar veren atak ve kararlı biriyim.
Schoner marka dokuma tezgahının satışı mülklerin kira getirileri ve bir kısım devir ücretlerinin toplamıyla elde ettiğim geliri ortaya koydum ve pazarlığı tatlıya bağlayıp işi bitirdim hemen.
Bu nefis atalara karşı kardeşim Esin de büyük sevgi ve ilgi gösteriyordu.
Bu arada söylemeliyim. Sosyeteye mensup olmanın koşulları! arasında ilk sırada ‘at binmek’ at sahibi olmak geliyordu diyebilirim.
Atların koşu stillerinden, sahiplerine ödenecek ikramiyelere kadar her tür bilginin yer aldığı yarış çizelgeleri, Jokey Kulüp adına bir hafta öncesinden bildiriliyordu yarış sahiplerine.
Bizim için o hafta en avantajlı koşu şartlarına uygun olanı, Balma adlı siyah kısraktı.Ve bu ilk koşumuzu jokey Mümin Çılgın’nın çılgınca mücadelesiyle başarıyla tamamladık.
Atlar..Kısraklar..Taylar..Ve Süper heyecanlar..
Alışık olmadığım bu ortam bir mıknatıs gibi her geçen gün beni kendisine daha çok çekmeye başlamıştı.
Elimde koşu programı, atları ve koşu şeklini belirlemek amacıyla koşup duruyordum iki ayaklı at misali hipodromda heyecanla.
Kırmızı - beyaz formamızla oldukça sükseliydik. Tevfik Dölen harası ile çok yarışlar ve büyük ikramiyeler kazandık.
Ankara ve Reisi Cumhur Koşuları ve de Jokey Kulüp Kupası en değerli ikramiyeleri kapsıyordu. Atlar sağlıklı görünmelerine karşın sıkça sakatlanabiliyorlardı da.
İlk yıl yaptığımız sükse ve bol kazancın ikinci yıl bizi yavaş yavaş terk etmeye başladığını gördük.
O gün, ki biz o güne ‘Akın 4 Günü’ adını vermiştik. Yirmi atlık bir ‘son yarış’ günüydü.
Bize göre yarışın favorisi Akın 4’tü. Koşulan bu son yarışta kural gereği boş yoktu. Akın 4, ikinci bile gelse büyük para bırakacaktı bahisçilerine. Bütün atlara oynadım o gün.
Yarış başladı. Atlar numaralı tribünün önünden geçerken müthiş bir çarpışma oldu. Atlardan biri yere düştü. O sıra Akın 4, birinci olma gayreti içinde neredeyse hepsini gerilerde bırakmış, koşuyordu. Ben heyecandan zor seyrediyordum yarışı. Akın 4, Finiş çizgisine birinci olarak girecekken, yere düşen atın pistin içinde kalan ayaklarından huylanıp geriledi ve son bir hamleyle sprintini tamamlayıp, foto finişe kaldı. Ve yaptığı son bir atakla da ‘burun ucu’ farkla yarışı ikincilikle tamamladı.
Akın 4’ ün bu talihsiz sonu benim de ATÇILIK serüvenimin sonu oldu.
Büyük kararlılıkla girdiğim biraz şans biraz da beklenmedik sürprizlerin kol kola gezindiği nefesleri kesen bu serüveni büyük kararlılıkla terk etmiş oldum yine böylece.
YORUMLAR
Sizin yazılarınız çok güzel Devrim arkadaşım...
Özellikle kaçırmamaya çalıştığım bir kaç sayfadan birisiniz. Beğendiğim özellikleriniz ise, konularınızın içinizden geldiği gibi oluşu. Adeta herhangi bir gazetenin köşe yazarı gibi okurunu kendisine çekme özelliği.
Bu farklı bir kalem özelliğidir umarım biliyorsunuzdur. Ne öykü yazmaya uğraşıyorsunuz, ne anı, ne mizah, içinizden ne gelirse kalemle arkadaşlık başlıyor...
Tebrik ederim.
DEVRİM DENİZERİ
Yerinde bir saptama arif dost. Ben özgür..Kalem özgür..Okuyan büsbütün özgür. Ne çıkarsa bahtına...
Selam Sevgi Esenlik dileklerimle.
Komutanın yaşadıklarını okudukça kendime acıyorum vallahi...Talebelik, üniversite, memuriyetle sürünme derken amma boş yaşamışım yahu... gençliği mahkum ettiik daha 22 yaşındayken bir aşka,.. enteresan... onbeş yaşında başlayıp askerliği bitirene kadar yaptığım müzisyenlik var bir az hareketli olan, kalanı boş... Komutanın ruhu şad olsun, rahmetle anmış olduk rahmetliği... bu arada mina urganın mühürdarda oturduğunu öğrenmek ilgimi çekti... benim evim de mühürdarda (mühürdar ap.) ama onun oralarda oturduğunu bilmiyordum, zaten kimi biliyoruz ki, aynı apartmandaki komşuları tanımıyoruz... size söylediği o sözleri kitabında da yazmıştı rahmetli, enteresan kadındı, o da rahmetli komutan gibi neler yaşamış neler... niye ben bu kadar boş yaşadım yavu... makarayı geriye sarmak ah bir mümkün olsa, neler yaşardım neler... YAZI GÜZEL DEVAM EDİYOR. AMAN BİTMESİN...SAYGILAR
DEVRİM DENİZERİ
HAZIR MÜHÜRDAR DEMİŞKEN.
BİR GÜN MÜHÜRDAR DA AZİZ NESİN'LE YÜRÜRLERKEN NESİN!NİN DENİZE NAZIR APARTMAN DAİRELERİNE BAKIP "YAHU MİNA BU APARTMANLARDA KİM BİLİR HANGİ PEZEVENKLER OTURUYOR! DER. URGAN :YAPMA AZİZ O PEZEVENKLERDEN BİRİ DE BENİM! DER.
AH O GÜZEL İNSANLAR NERELERDESİNİZ....
Kemnur
Hocam akıp gitti yazınız.Yaşadıklarınızı nasıl bir samimiyetle anlatmışsınız.Ben de çok severim atları ,denizi ve okuyup yazmayı.Lakin bir yazarın yazılarının bu kadar akıcı ve çekici olması onun duygularını böylesine yalın ve güzel anlatmasıyl da ilgili.Yazın lütfen...Okumak keyif veriyor.En içten sevgilerimle...saygılar
DEVRİM DENİZERİ
Beril Zeyno Aşkı. Böümlerine ulaşırsanız hem çok beğeneyeceğinizden eminim hem Kahramanım hakkında daha geniş bilgilenirsiniz sanırım.
Böylesine güzel ve yazarı mutlu eden yorumlarınıza okumak benim için de
onur verici.
Selam ve Sevgiler benden de.
Can Kardeşim; bu sualinle beni aldın taa nerelere götürdün tahmin bile edemezsin. Bu gün eğer yüreğim acılarların beşiğinde uyuyor, özlemlerin sürgününde savrulıyorsa..Bu Türk Edebiyatı’nın yerleri asla doldurulmayacak olan abideleşmiş dev çınarlarıyla aynı masalarda oturmuş, aynı havayı solumuş olmanın yanı sıra, ağızlarından çıkan her sözcüğü kalbime zihnime nakşettiğim bu insanüstü Edebiyatçılarımızın beyaz atlarına binip gitmiş olmalarındandır. Cemal Süreya, Vedat Günyol, Fazıl Hüsnü Dağlarca ve daha nice paha biçilmez isimler.
Mina Urgan’ ı ise vefatından kısa bir süre haliyle Moda mühürdardaki babadan kalma asansörsüz minicik daire katından alıp; anılarını, düşüncelerini tıklım tıklım salonda sevenleryle paylaşması için bahçe@bahçe kültürevine getirirken takside bana: Biliyormusun..Çok yaşadım. Gençlerden utanıyorum..dediği sözleri, uzun ömürlerinde yurda kabus gibi çökenleri hatırlattı bana.
Ahh canım Mina Urgan, sizin gibilere ne çok ihtiyacımız var bilemezsiniz..
CaNMaYBuLL
Hislerim beni yanıltmadı...Ve dahası niceleri olduğuna eminim ablacığım..