13
Yorum
1
Beğeni
0,0
Puan
1305
Okunma
(BEDROSTAN YAŞANMIŞLAR)
"Olmaz olmaz deme, olmaz olmaz de "
Bu cümleyi hepimiz biliriz bilmesine de hiç yaşayanınız oldu mu ? Ben yaşadım…
Yılını, ayını, hatırlayamıyorum. Ramazan şimdi olduğu gibi yaz aylarına denk gelmişti.
Öğle tatilinde oruçlu olan birkaç arkadaş görev yerimizin bahçesindeki kayısı ağacının altında oturduk. Sohbet ediyoruz. Sohbet dedimse, biz konuşmuyoruz bir ağabeyimiz anlatıyor, bizde dinliyor gibi yapıyoruz.
“İstanbul kaç yılında fetih edildi?“ diye soracak olsak, Fatihin küçük yaşta padişah
olmasından başlıyor. Sorunun cevabını alabilmek bir zamanlar radyodaki ”Arkası Yarın” gibi bir haftayı buluyor.
Ya da;
"Masa" demesi gerekse ormana gidip ağaç kesmekle başlıyor anlatmaya. Buda on beş günü buluyor.
Cıvıl cıvıl, saygılı, hareketli kendisine -Çekirge-adını taktığım genç bir arkadaşımız geldi yanımıza.
"Ağabeylerim ne tatlı sohbet ediyorsunuz?"
"Gel Çekirge sende katıl."
"Size kayısı toplayayım mı?"
"Ne yapacağız kayısıyı? Biz oruçluyuz hem kayısılar sadece üst dallarda kalmış"
"Olsun bende ağaca çıkar sallarım"
Öyle bir huyu vardı. İllaki bir şeyler yapacak, insanları mutlu etmenin zevkini yaşayacaktı.
"Boş ver, gel otur." Dememize rağmen, adına yakışır bir çeviklikle dala tırmandı. Başladı sallamaya patır patır kayısı dökülüyor.
Bir kayısı -Küüttt- diye başıma düştü elimi başıma götürdüm kan akıyor.
"Allahım nasıl bir kayısı bu?"
Kardeşimden ayırmadığım mesai arkadaşım Faruk hemen mendilini çıkartıp başımdaki
yaraya bastı.
"Tut ağabey ben hemen geliyorum."
Arabasını aldı geldi. Yerde bir tuğla duruyor. İş anlaşılmıştı. Birileri kayısı düşürmek için ağaca bulduğu bir tuğlayı atmış, ağaçta kalan tuğla da sallanınca düşmüş, başımı
yaralamıştı.
Beni birlik doktoruna götürdü.
Doktor;
"Yara derin. Ben müdahale edemem siz hemen hastaneye gidin. Beyin kanaması da olabilir. Sorumluluk alamam”dedi.
Yola çıktık. Kural tanıdığı yok. Diğer araçların arasından yılan gibi kıvrılarak hızla ilerliyor. Doktor -Beyin kanaması ihtimali- dedi ya, bir taraftan da bana soruyor;
"Ağabey öndeki aracın plakasını okurmusun?"
Benim bütün şakacılığım üstümde. Gösterdiği plakayı yanlış okuyorum. Telaşı daha da artıyor. Yükleniyor gaza …
"Eyvahh… Bedros gidici"
Geldik hastaneye. Başımdan akan kanlar yüzüm de kurumuş. İnsanlar merakla bana bakıyor.Acil servise girdik. Doktor yarayı gördü. Hemşireye bazı talimatlar verdi.
"Merak etmeyin yarayı dikeceğiz."
"Hocam görüyorsunuz başımda saç yok. Ne olur yaranın izi kalmasın."
"Meraklanma elimden geleni yapacağım"
Beyin filmi, yaranın dikilmesi, sarılması iki buçuk – üç saati buldu. Doktor yorulmuş
terlemişti. Üzerindeki beyaz gömleği terden vücuduna yapışmıştı. Kayıt defterinin başına geçti yapılan işlemi kayıt edecek.
"Nasıl oldu?"
"Kayısı dalından başıma tuğla düştü." Dedim.
Sinirlendi. Elindeki kalemi fırlattı.
"Yoruldum. Hiç şaka kaldıracak halim yok"
Faruk hemen devreye girdi.
"Ben anlatayım hocam..."
Uzun uzun anlattı. Doktor yumuşamıştı .Başladı gülmeye.Biz teşekkür edip ayrılırken o gülerek olayı diğerlerine anlatıyordu.Birliğe geldiğimizde Komutanın beni beklediğini söylediler. Gittim.
"Otur" dedi. Çay söyledi.
"Nasıl oldu?" Diye sormadı. Olayı kendisine anlatmışlar.
İşaret ve orta parmağını göstererek;
"Bu kaç?"
Niyetini anlamıştım. Kendince beyin kanaması geçirip geçirmediğimi kontrol ediyordu.
"Onbir” Dedim. Tekrar sordu. Yine;
“Onbir" dedim. Telaşlandı
"İyi bak bu kaç?"
"İki."
Rahatladı. Hemen klasik Komutan konumuna geçiverdi. Başladı bağırmaya.
"Sen benimle dalgamı geçiyorsun?"
Nedense birçok Komutan bağırmayı, hakaret etmeyi, otoritenin gereği gibi görürler. Sonra gülmeye geçti. Neticede oda insandı.
"Demek kayısı dalından başına tuğla düştü haaa? Şimdi evine git. On gün izinlisin"
Selam verdim ayrıldım. Bu izin bana ilaç gibi gelmişti. Dışarıdan okuduğum fakültenin son sınıfındaydım. Final sınavları vardı. Ders çalışmak için alacak hiç izinim kalmamıştı.
"Her şerde bir hayır vardır" sözü boş söz değildi.
Bizim çekirgeyi çağırdım. Korkmuş ve çok üzülmüştü.
"Senin cezan arkadaşlara ramazan pidesi almak. Kader denilen bu işte çekirge! Korkacak, üzülecek bir şey yok"
Sevinerek gitti. Bu onun için ceza değil ödüldü.
İzinde ders çalıştım. Sınavları verdim. Mezun oldum. Başımdaki yara iyi oldu. Hiç iz de kalmamıştı.
Ne demiştik?
"Olmaz olmaz deme olmaz olmaz de."
Başa gelen çekilir.Kayısı dalından tuğla düşer açılan yara dikilir.Komutan izin verir.
Sınavlara girilir. Sınıf geçilir...