- 441 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Tercih Oyunları
Tercih Oyunları
Boyutsuz olan hiçlikte tercihler potansiyel olarak var!
Hiçlikten tercih edildiğinde, 1.Boyuta; projesi yani yazılımı yapıldığında, 2. Boyutta; Gözleme sunulduğunda ya da gözlemlenebildiğinde, 3. Boyutta!
Boyutsuz ve sınırsız olan hiçlikte bir alandan söz edilemez! Hatta hiçlik tarif de edilemez! Bir alan belirlendiğinde veya tarif edildiğinde o alan veya tarif, hiçlikten çekilmiş olur ve 1. Boyuta, tercih boyutuna dair olur!
1. Boyut; “Ben”, “Tercih” Boyutu!
2. Boyut; tercihin yazılımına dair “Ruh” boyutu!
3. Boyut; Yazılımın işlediği, maddi alan! Madde kütle ve hacim kazandığı için zaman ve mekan da bu boyuta izafi vardır!
Tercih Oyunları:
Bu oyunların tercihi, 1. Boyutta; kuralların belirlenmesi, 2. Boyutta; oynanması- sergilenmesi-gözlenmesi- sahnelenmesi, 3. Boyutta!
Tercih oyunları, nasıl oynanır?
Önce bildik manada bir oyunu düşünelim; oyunu tercih eden hiçlikten çeker ve yazılımını yapar, kuralları koyar ve oyuna sunar! Buradaki üç boyuta dikkat ediniz! Oyunu oynamayı isteyenler, kuralları kendileri koymazlar ama kurallara uymak durumundadırlar!
Şimdi bir oyun düşünelim; kurallarını oyuncuların kendilerinin belirlediği ve tüm aşamaları bizzat oynayanın belirlediği bir oyun düşünelim! Bu oyunun 1. Boyutundaki tercih, 2. Boyutundaki kuralların konulması ve işleyişe dair esasların belirlenmesi, 3. Boyutundaki sahnelenmesi yani oynanması gibi tüm aşamaları oynayan kendisi belirlesin! Bu üç aşama, bir “An” gibi olsun yani eş zamanlı! Tercih edildiği, esaslar ve kuralların belirlenmesi ve oynanma aşamaları eş zamanlı olsun. Zaten zaman ve mekan 3. Boyutta devreye girdi, 1. Ve 2. Boyutlarda zaman ve mekan, yok! Doğaçlama oynanır gibi düşünelim ama aynısı değil. Daha ilerisi! Tüm aşamalar bir anda ve tüm aşamalar oyuncunun tercihinde!
Şimdi bu aşamaları etkileyen şeyler üzerinde kafa yoralım; oyuncu daha ilk boyutta, tercih aşamasında yönlendirilmiş olabilir! Bu şöyle olur; genlerle aktarılan ve bebeklikten alınan ön kabullerin etkisi ile! Yani oyuncumuz, daha doğmadan etki altında kalıyor ve sonrasında pek çok etki ile tercih alanı belirlenip daraltılıyor! İkinci boyutta da oyunun kuralları ve işleyişi, diğer oyun kurucuların kurallarından veya kurgusundan etkileşimi söz konusu! Üçüncü boyutta görünen ise öylesine etki altında kalmış olabilir ki oyuncu aslında hiçbir aşamada aslen görünemez, etkilendiği oyuncu veya kurgucuların figüranı veya taklitçisi gibi yansır! Öyle ki oyunda artık kendi tercih ve kuralları kalmaz! Yani oynadığı oyunda, aslen kendisi olmaz!
Oysa düşündüğümüz oyunda, oyuncu tüm aşamaları bizzat kendisi belirleyecek idi!
Demek ki biri veya birileri çıkmış ve onlara kendi tercih ve kurallarını belirlediği oyunu oynatmış! Tüm aşamaları başkaları belirlemiş! Bu bir “Öğreti” ile de kalıplaşmış! Bu kalıbı oynamak, adeta kendiliğinden zorunlu tercih olmuş! Bu öğreti ile sınırlanan oyuncular da güya kendi oyunlarını oynar zannıyla, başkalarının oyununu tekrar tekrar oynamış! Oyunun kurallarını başkaları belirlemiş, bu oyunda egemenler, kendi oyunlarını kendileri oynamak yerine oyunu başkalarına oynatıp kendileri seyirci konumuna geçmiş! Oyunculardan başkalarının oyununu oynadığını fark edenlerin ortalığı bulandırması da şöyle önlenmiş; durumun farkına varanlar “Oyunbozan” olarak ilan edilmiş! Oyunun korunması için “Düşman” olarak “Oyunbozanlar” hedefe konulmuş! Oyuncuların oyunu savunması böylece sağlanmış! Oyuna ve oyunculara egemen olacak aklı üretenler, kendi kurallarını koymuş ve oyunu kendilerine yarayacak şekilde kurgulamışlar! Egemenliklerinin devamına dair esasları da oyuna eklemişler! Oyuncular arasından özgün olmak isteyenler çıkar ise onları da diğer oyunculara linç ettirmeyi planlamışlar! Bunun için de “Ceza” ve “Ödül” kullanılmış! Ceza, bazı hemen bazı da oyun sonunda vaat şeklinde; ödül de bazı hemen bazı da oyun sonunda vaat şeklinde sunulmuş! Oyuna hakim olan efendilerin kuralları çerçevesinde oyunun işlemesi sağlanmış! Oyunun devamı için bazılarından fedakarlık ve savaş istenmiş, oyuncuların fedakarlık ve savaşı reddetmesi ihtimaline karşı da ancak oyunun sonunda alınabilecek bir ödül vaat edilmiş!
Son tahlilde; herkesin kendi oyununu oynaması esastır! Başkasının oyununu oynayan, kendi koymadığı kurallara oyunda uymak zorunda kalacaktır! Hem oynadığı oyun, ikincil ve taklit “Tekrar” niteliğinde olacak! Herkes kendi oyununu, kendi belirlediği kurallar ile oynayabilir! Bu hem mümkündür hem de gereklidir! Herkesin kuralını kendi koyduğu oyunu oynaması “Adalet” açısından mümkün olabilir mi? Evet olur! Şöyle ki sorun nerede çıkıyor, ona bakalım! “Üstünlük ve ayrıcalıklı olmak!” bu söylemden çıkmıyor mu? Elbet bu söylem değişik şekilde yansıyor ve oyundaki adalete dair tüm sorunlar bu nedenle çıkıyor! “Evrensel, özgür, eşit insan” prensibi içselleştiğinde, herkes kendi oyununu kurgularken diğerinin oyun alanına da girmek istemeyecek! “Girmek istemeyecek!” bu önemli! Çünkü tüm “Oyun sahası ihlalleri” kendi oyununu oynamak yerine başkalarının oyununda figüran olmayı seçenler tarafından yapılıyor! Yani “Eşitsizlik” üzerinden yapılıyor! Başkasının oyununda figüran olmayı seçen, başta kendini oyuncular arasında “Eşit” görmüyor bu nedenle efendisini de diğer oyunculardan üstün kabul ediyor! Bu kabul ile oyunda efendisine taraf olarak, efendisinin belirlediği “Düşman” yani “Oyunbozanlar” ile ölümüne savaşıyor! Böylece oyun alanının talanı, “Eşitsizlik ve üstünlük” üzerinden oluyor!
Şimdi hemen kendimiz için bir oyun kuralım ve kuralları da kendimiz “Evrensel, özgür, eşit insan” prensibini göz ardı etmeden koyalım! Oyundaki tüm aşamaları ( tercih, yazılım ve sahne) bizzat kendimiz yapalım! İzleyin ve görün! Önceki çarpık tercih ve yönlendirilmiş yazılımın sahnelenmemesi ve yerine “Evrensel, özgür, eşit insan” prensibine saygılı bir oyunun sahnelenmesi durumunda insanlık “Altınçağ” gibi bir çağı yaşar! Herkes kendi tercihini yaşar, başkasının tercihini yaşayan da sonuç açısından başkasına sorumluluğu atamaz!
Saygılarımla,
Ahmet Bektaş
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.