- 1144 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Yarım Roman
Korkutmuyor gördüklerim
Beni ürkütenlerdir
Gözlerde görünmeyenler
Sözlerde denilmeyenler
Sırlarda bilinmeyenler
Yakmıyor canımı söylediklerin
İçimi acıtanlardır
Gerçeği göstermediklerin
Bana söylemediklerin
Daha nice bilmediklerim
Berk Bu kıtaları okuyarak sırıttı, belki de anlamsızca hoşuna gitmişti ama Berk okuduğu şiirlerde anlamların varlığını iyi bilir, içindeki destansı ahengi çözmeyi çok severdi.
Oturup bir köşeye şiirin anlamlı duygularına kaptırdı kendini. Okuduğu şiir ona geleceğini düşünmesini hatırlattı sanki.
Sonradan kendi de niye böyle bir duyguya kapıldığına şaşıracaktı acaba diye düşündü birden bir suale kapıldı sordu kendi kendine içinde defalarca yankılandı
-bilinmeyenlerde beni korkutur muydu diye.
Berk, on iki yaşında inançlı, hırslı bir çocuktu. Yanakları hafif çilli gözleri iriydi. Bu irice gözleri ona hayatı daha ayrıntılı ve detayları daha kolay fark etmesini sağlıyordu.
Berk yaşındaki tüm çocuklar gibi meraklı bebeksi yüzüyle asil duruşlu bir insandı. Okumayı çok seviyor, olgunluğun okumaktan geçtiğine inanıyordu. Aksini söyleyende yoktu zaten.
Ertesi gün
Günaydın! Dedi annesi Zeynep; seni uykucu! Diye de ekledi. Berk biraz debelendi uyku sersemiydi. Annesi divanın tam karşısındaki camı kaplayan perdeyi hızla açınca ellerini gözüne götürüp ovuşturmaya çalıştı. Berk’te
Günaydın diye cevap verdi.
Hadi kalk kahvaltı hazır gel bekliyorum dedi Zeynep.
Tamam, anne geliyorum sen in diye esneyerek cevap verdi.
Savsak bir şekilde yataktan kalkan Berk sanki gün gece iki sokak ötelerindeki amcasının hep gittiği barda çok içip sızmış, bugünde dünün sarhoşluğunun etkisi altında kalmış gibiydi ama o amcası gibi ayyaş ve kumarbaz biri değildi.
Gözleri yarım açık kolları kendinden habersiz sağa sola sallanıyordu ya çok yorgundu ya da uykunun etkisinden çıkmak istememişti. Her sabah olduğu gibi isteksizce lavaboya gidip elini yüzünü yıkadı bu işi her sabah yapmanın ıstırap olduğu düşünüyordu fakat şimdi daha iyiydi. Uykunun etkisinden ayılmıştı. Mutfağın girişine ayak basınca geldiğini anlayan babası Burak Hadi bakalım kahvaltıya, yeni bir güne merhaba deme vakti deyip göz kırptı. Kahvaltı bitmeden Burak çıkmaya hazırlanıyordu,
mutsuzluğu yüzünden çabucak okunabilirdi fakat o ailesine mutsuz göründüğünün farkına vardığından adeta mutlu rolü yapmıştı.
Burak, kırklı yaşlarda gür saçlı, saçları hafif dalgalıydı, alımlı suratıyla hep kararlı bir yapısı vardı. İşini seven fakat patronuyla sorun yaşayan eşine bağlı bir erkekti, karısı mutlu etmek için elinden gelen her şeyi yapardı. Alelacele çıkmasının sebebi de işine vaktinde yetişmesi gerektiğindendi.
Hoşça kal hayatım deyip kapıyı hafifçe kapatırken
Sonra görüşürüz sert çocuk diye de ekledi.
Berk babasının evden çıkışından sonra Anne deyip Zeynep’e soru sormaya yeltendi. Annesi çayını yudumlarken
Ne oldu tatlım
Babamın amcamla arası düzeldi galiba fark etmedin mi bugün mutsuz değildi?
Evet, tatlım her şey yoluna girdi dedi annesi Zeynep
Berk annesinin bu lafından sonra daha bir mutlu olmuştu.
Sevindim dedi Berk o zaman bugün kuzenin Sarp’a gidebilirim değil mi? Annesi,
Sen yine de birkaç gün daha bekle dedi. Bu yanıt Berk’in suratının buruşmasına neden olmuştu.
İşler tamamen yoluna girsin birlikte gideriz olur mu?
Olur dedi Berk, hiç istemeyerek, Ben odama gidiyorum
Tamam.
Zeynep evlenmeden önce mutaassıp bir ailenin en küçük kızıydı, evlenince ablası Leyla evin tek kız çocuğu olmuştu.
Zeynep otuzlu yaşlarda kocasıyla arasında beş ya da altı yaş olan olgun, mütevazı ve çok güzel bir kadındı kocasıyla yirmi altı yaşında evlenmiş, görenleri özendirecek bir çift olmuşlardı.
Zeynep eşini çok severdi, evlendiğinden bu yana biriktirdiği fotoğrafları albümünde toplamış onlara her fırsatta bakmayı ihmal etmezdi. Evdeki işleri bitirdiğinde kimi zaman komşulara gider kimi zamanda çocuğuyla gezmeye çıkardı. Çocuğunun şiir okumaya merakı olduğundan pazara çıktığında
Berk’e özel günlerinde marketten on beş, yirmi sayfalık şiir kitapları alırdı, bunun Berk’i mutlu edeceğine inanırdı. Öylede oluyordu.
Berk’in şiir okumaya merakı kendisi de yazabiliyor olduğundan başlamış ve bundan haz almıştı. Arasında beğendiği en gözde parçaları Anne dinle bak! Diye sesli bir şekilde her an okuyabilirdi. Zeynep şarkı söylemeyi yarıda bırakmıştı. Mutfakta iş yaparken şarkı söyler ikide bir tekrarladığı şarkıdan sıkıldığı zaman bunu yapardı. Şimdi sadece ses çıkaran açık pencereden çıkan gürültücü çekirgelerin ve Zeynep bulaşık yıkarken açtığı
musluktan akan suyun farklı tonlardaki sesleriydi.
Yine de içeride boş bir sessizlik oluşmuştu fakat bu sessizlik fazla sürmedi, kapı çalmıştı.
Kapıdaki beyaz şapkalı solgun tişörtlü çocuğu, tek katlı bahçeli evinin bahçeye bakan kapı yanındaki yarım açık penceresinin aralığından görmüştü.
Kapıyı açınca çocuk
Merhabalar benim adım Sergen, Berk evde mi?
Arkadaşı mısın? Diye sordu Zeynep
Evet dedi Sergen, sizde annesi olmalısınız diye de ekledi.
Bir dakika bekle çağırıyorum diyerek Berk’in odasına gidip kapısını açan Zeynep, Berk’i bilgisayar oynarken buldu. Berk’e
Seni arkadaşın Sergen çağırıyor dedi.
Öylemi geliyorum
Birkaç dakika sonra Sergen’le oynamaya dışarı çıkmış gidiyorlardı ki Berk evin karşıya bakan yolunun kaldırımından annesine dönerek
Akşama kalmaz dönerim diye bağırdı.
Eğlenmene bak dedi annesi, öpücük göndererek.
Akşam olmuştu havanın kasvetinden olsa gerek bugünkü sohbetlerini yarıda kesip erkenden yataklarına gitmiştiler. Gece saatlerini yavaş yavaş gösterir oldu. Berk yatağında, günlüğünü son satırlarını karalayıp çekmecesine koymuştu. iki dakika sonra kendini yorganın o sıcak dünyası içinde buldu.
Zaman geçti ve herkes kendi düşlerinde kendi yarattıkları hayatlara aktı.Nihayet hafta sonu gelmişti bugün babasının ona öğreteceği çok şey vardı.
E… haliylen Berkin’de öğreneceği çok şey vardı iyi kavraması gerekiyordu çünkü, detaylarına kadar öğrenmek istiyordu bu balık tutma işini, babasından hafta sonunda söz almıştı cumartesi olsun artık yapacağı bir etkinliği daha oluyordu.
ellerini başının arkasına koymuş, serin havanın akşamında sıcak battaniye altında düşünedursun aniden irkildi. Biri cama taş atmıştı. iyi ama kim?
yatağından apar topar kalkan mert camı açıp dışarı baktığında birde ne görsün? yeni tanıştığı arkadaşı Sergen.
ne işin var gece yarısında burada senin diye kısık sesle bağırdı Berk.
ne işim olsun? dedi Sergen yayık ağzıyla bir gülüş attıktan sonra; Seni almaya geldim. Hadi gel diğer arkadaşlarla seni şu sokak arkasında bekliyoruz......
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.