derinleşir hayat gölgede kalınca.
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
Sessizliğin kaldırımlarda dolaştığı bir gün.gökyüzü sanki bir buhurdanlık,dudaklarımın sözcüklerini dökemediği,kendini ifade edemediği,ve sanki bir hiçlik kavgasıyla baş başa kaldığı bir açık hava senfonisi.açık hava diyorum çünkü yazdan bir gün. Yani haziranın kavruk sıcaklığını derim de ve hatta bütün uzuvlarım da hissettiğim bir gün..Oysa yaşadıklarım bu havayı bana hiç anımsatmıyor.sanki kışın soğuk bir günü uyurken kabus görüyorum.Uyanınca da kan ter içindeyim.
Bir cinayet şebekesi her an beni yokluyor,rüya karma karışık,film çığlıklarla kopuyor her defasında.ama ölmüyorum.yaşamak için can havliyle bir sigaraya sarılıyorum.bir nefeste kökünü getiriyorum.annem çıkıyor kapıdan ‘’bu suratın hali ne diyor,ne oldu sana öyle?iki kelime sadece çıkıyor dudaklarımın arasından’’bişey yok diyorum..’’kadın endişeli bir yüz ifadesiyle yanımdan ayrılıyor.biliyorum söyleyecek çok şeyi var ama o da bu iki kelimeye inanmak istiyor.
Öyle anlar var ki hiç konuşmak istemiyorum. her şeyi reddetmek istiyorum..Hata tanrıyı bile.. Sadece kendimi dinlemeyi,aldığım nefesle yaşayabilmeyi,kendi sokaklarımda dolaşmayı,hiçbir şeye karışmadan münzevi kimsesizliğime sığınmayı bu an için hayatın bir parçası olarak görüyorum.
siz çok farklı düşünebilirsiniz,siz hayat dolu olabilirsiniz ve hatta siz tanrıya da inanabilirsiniz.Kendizi cennettin düşleri içinde de hissedebilirsiniz..yani siz her şey olabilirsiniz.
Ama ben bir hiçim sanki,hiçliğin içinde bütün sözcükleri ruhumda topluyorum.bu yüzden çoğu zaman uzuvlarım hep titrer,yazan parmaklarım kendini bir boşluğun içinde hisseder.yazamam hiçbir şey,okuduğumdan hiçbir şey anlayamam.bir kitabı on defa okuduğum oluyor,bir kitabı okurken özetle okuduğum oluyor.bir şey anlayayım diye kendimi o kadar çok zorluyorum ki,zorlandığım an kendimi hayata bağlıymış hissediyorum..çok kısa sürüyor bunlar zaten.uzun süren hiçbir şeyim yok.düşünün severken bile uzun yıllar sevemiyorum.neden biliyor musunuz?hep ihanetle tanışıyorum. Ki en son sevdiğim kızı bile bundan dolayı kaybettim.
Hayat ne garipmiş diyorum.kayıplar üzerine kurulmuş bir yaşamın düğümlenen acılarıyla,düşleriyle kendimi acayip ve berbat hissediyorum.az önce annemle konuşurken bile yüzümde biriken öfkenin ruhumun içine kadar girdiğini,beni paramparça etmek için elinden gelen her şeyi yapmak istediğini ve bunu da benim kendi irademle yapmaya çalıştığını biliyorum.çünkü tanrı seni kendi iradenle vurmaya çalışır her defasında.aslında cinayeti işleyen sen görünürsün.oysa asıl katil kim bilir belkide tanrının kendisidir.
Düşünüyorum da bizi hiçliğin kıyısına neden sokar bir tanrı ya da tanrılar.bizi neden uzayın sonsuz boşluğunda geziniyormuş gibi hissetirmeye çalışır?ve bu algı yanılmasının bizde oluşturabildiği anlamın derinliğini hiç mi duyumsamıyor bu tanrı.demek ki bizi kendi halimize bırakmış.bizde bu noktada idrak ettiğimiz felsefeyle bakıyoruz dünyanın keşmekeşine..doğru olan da bu.yani doğruluğun bireyden bireye,bireyin yaşamına göre değiştiğini düşünürsek, benim idrak alanımın bu olması sizi bir yanılsamanın içine sokmasın.siz istediğiniz gibi düşünebilirsiniz.
Hayatın her gün bu bocalamasıyla uğraşırken sinirlerime hakim olmayı da öğreniyorum.bir nevi tanrının benimle işlemeye çalıştığı cinayetlerine de izin vermiyorum.bu bilinçle yaşarsam hem tanrıyı hem de sanal da gerçek gibi gözüken bir hayatı da daha iyi idrak etmiş olurum.zaten bu noktada hayatın pek de önemi yok benim için.kaldırımlarda dolaşan,konuşan,sevişen insanların aldığı hazın hangi grafiklerde olduğunu tahmin etmek istemiyorum.yani bunun için bir çaba sarf etmeye gerek yok diyorum.
madem her şey bir boşluktaysa bu insanların gerçek olduğuna da inanmıyorum.bu neye benziyor biliyor musunuz?bir kadının en mahrem uzuvlarını düşlersin ya onun yanında olmanı istersin. Ben de buna gerek yok diyorum,sıcacık bir mastürbasyonla zaten onu her anlamda hissedebiliyorsun.birkaç dakikalık boşluk.yanında olsa saatlerce sürebilecek bir boşluk olacak.sonra çekip gidecek.ve sanki hiç yaşanmamış gibi gelecek sana..hep öyle oluyor.özlemlerimiz bile temas halindeyken bir an sürüyor ve ardından klasikleşiyor her şey.sıradan birer hayalete dönüyoruz.kendi ruh halimizin pençesine düşüyoruz.
yüzümüz gülmüyor,konuştuklarımız keyif vermiyor,okuduklarımız idrak alanımızın içine yerleşmiyor. Biz biz olmaktan çıkıyoruz.tıpkı uyurken gördüğümüz düşlere benziyoruz.bocalamanın trafiği,hayatla uyum derken.biz bu uyumun ya da bu dengenin neresindeyiz.sizi bilmiyorum ama ben her gün bu sancıyla yaşıyorum.bazen bundan kurtulmak için saatlerce kitap okuyorum.saatlerce şiir dinliyorum ama yine de fayda etmiyor.ruh halimi hiçliğin fırtınasından kotaramıyor.
Bu gün bu sıcacık günde, kendimi bir şehrin kaldırımlarına bıraktım.tabi çıkmadan kendimle epeyce cebelleştim,biraz da tanrıyla uğraştım.ağzımdan küfürler gırla çıktı.sinirlerime hakim olamadım.kendimi bu konuda ne kadar da tembihlesem yine de patlıyorum bir yerlerde.
Kaldırımlar,yanımda geçen sahte gülücükler,ele tutuşan sevgililerin sarmaş dolaş kelimeleri kulaklarımı çınlıyor mu?hayır sanki hiç ses gelmiyor bana..ve sanki bunlar gece seviştikten sonra ayrılacaklar gibime geliyor..birliktelik sadece cinselliği anlatır hiçliğin kıyısında.yanımda geçerken selam veren bir tanıdığın birdenbire yok olmasına benziyor her şey..bir an her şey yanımızda ve sonra hiçbir şey kalmıyor.nedenini bilmiyorum ama bu hayat hem beni sıkıyor hem de beni öyle acıtıyor ki intiharın mektuplarını okutuyor bana.
Şimdi size sorsam intiharın acizlik olduğunu söyleyeceksiniz.bir sürü maval okuyacaksınız.peki bunca intiharlar Allah aşkına sebepsiz mi?yani hiçbirinin kendine göre bir sebebi olmadı mı?elbette oldu.biz bilmesek de bazı sebeplerin intiharlara yol açtığını kitaplardan,gazete köşelerinden öğreniyoruz.
bu yüzden hiçbir intiharın beyhude olduğunu düşünmüyorum.ama küçük bir not düşmek istiyorum burada.bu cinayeti işleyen kişinin kendisi olsa bile buna yol açan tanrının kendisi.tanrı belkide mutlu bir yaşam vaadetseydi ona o bunu yapmayacaktı.bu durumda cinayetin asıl sahibi tanrının kendisidir kanımca..ben de zaten bugüne kadar intihar etmediysem, tanrının yol açtığı bu psikolojik savaşı kazanma düşümden ileri geliyor.
peki kazanabilir miyim?yani bu hiçlikten kurtulabilir miyim?bilmiyorum.sadece engellediğim tek şey intiharım.onun dışında her şey aynen devam ediyor..çünkü yaşadığım bocalama hep aynı.yaşadığım hikaye hep aynı.uyuduktan sonra gördüklerim hep aynı..beni vurmak için,beni endişeye sürüklemek için hep aynı yöntem izleniyor.doğrusu tanrının bu yöntemini hiç adil bulmuyorum..biraz daha delikanlı ve mert olmasını istiyorum.istemekle de bişey olmuyor.bugüne kadar olmadı..dolaysıyla bir süreden sonra istemekten de vazgeçtim artık.
Kaldırımların başıboş dalgasında ilerliyorum.sadece yürümek,kendimle konuşmak,sinirlenmeden,bişey yapmadan,bir yazar edasıyla bu boşluğu izlemek istiyorum.izlerken dinlendiğimi de hissediyorum.bazen küçük bir tebessümle ağzımın kenarlarından yıldızlar zuhur oluyor..bunu fark ediyorum.kısa sürüyor tabi ki. Mutluluk da böyle değil mi?Hep kısa sürer.bir boşalma anı kadar küçük bir zaman diliminde her şey eriyip gidiyor.hayat bu yüzden hiç tat vermiyor bana.
Neyse şu ilerde ki salaş tekel bayisine gideyim diyorum.canım öyle içmek istiyor ki,bir oturuşta kim bilir kaç bardak alkol alacağım.hızlı adımlarla yürüyorum.uzuvlarıma değen insanların farkına bile varmıyorum.var ile yok arasındaki bir ruh halinin tanımı, bu misyonu attığım her adımın içine saklıyor.
gerilerek giriyorum içeri.tıknaz boylu,geniş omuzlu tekel bayi sahibi ‘’hoş geldin diyor.konuşmayı sevmediğimi çok iyi biliyor.küçük hole doğru giderken içeride benden önce oturanlar var.selam verip kırık bir iskemleye çöküyorum. Abi ’soğuk bir bira getir diyorum.tıknaz boylu adam benden önce davranıyor.ne içtiğimi biliyor.açıyorum birayı.birkaç saniyede dibini getiriyorum.
yanımdakiler acayip acayip bakıyorlar bana.oysa hiçbirini içerken fark etmemiştim.konuştukları konuya dahil olmadım.onları hiç hissetmedim. çünkü içerken bile kendi dünyamın içinde geziniyorum.bir bira iki bira derken saat epey ilerlemiş.canım çıkıp bir şiir yazmak istiyor.
her gün oturduğum salaş kahveye gidip eprimiş bir masanın kenar sandalyesinde oturuyorum.kahveci beni tanıdığı için beni hiç rahatsız etmez..sadece önüme çayı bırakıp gider..bazen kendime benzettiğim zamanlar oluyor onu. Hayattan tıpkı benim gibi keyif almadığını düşünüyorum.çünkü yüzüne değen bir gülücüğe bugüne kadar hiç tanık olmadım.İçeri de hiç müşteri yokmuş gibi davranır,çayı bırakırken bile boş bir masaya bıraktığını hissediyorum.Bu denli bir hissedişin sadece bende olduğunu düşünürüm çoğu zaman. oysa yaşanan hayatta birbirine benzeyen ne çok fotoğraflar var.
Cebimden kalemimi ve boş bir yazboz kağıdını çıkarıp yazacağım şiir için birazcık düşünüyorum.şiir için düşünmek tek başına yeterli olmuyor.sözcüklerin sessizlikten başka bir sessizliğe dökülmesi lazım diyorum..biraz zorluyorum kendimi?ne yazabilirim diyorum.
Seni ellerimle tutamıyorum,
Seni gözlerimle göremiyorum,
Seni avuçlarıma alıp hissedemiyorum.
Ve Seni kuduran duygularımla,
öfkemle yıkamıyorum.
Sen hiç ölmüyorsun ama hep varsın hayat
Yanımda dolaşırsın,
Yanımda sevişirsin,
Yanımda koklaşırsın,
Ama ben hissetmediğim için de
sen hep gölge gibisin.
Gölge gibi değmeden yaşıyorum işte
Ne önümden geçeni
Ne de selam vereni fark ediyorum.
Şimdi desem ki seni hissediyorum hayat
Yanımda olsan seni öpsem
Dudaklarına sarılsam
Sonra en mahrem yerine girsem
Bir iki dakikalık otuz birden ne farkın olacak diyorum.
Bir boşluktur hiçlik yeryüzünde
Küresel bir savaşın ölen cesetleri gibi
Savrulmuşuz etrafa.
Kimimiz haz alıyoruz bu cesetlerden kimimiz de
Bu cesetlerin içinde kendi yalnızlığımızı
Sonuna kadar yaşıyoruz.
Şimdi bu yalnızlığın ruh hali
Beni nereye götürür
Hangi sokakta
Ve hangi çıkmazda öldürür
Bilmiyorum ama
Tanrı her gün bu hiçlik karmaşında
Biraz daha nefesimi kesiyor.
Nefesim kesildikçe orgazm oluyorum
Sözcüklerin içine,
Her sözcüğüm ölümcül oluyor
Mayınla beslenmiş kan kokuyor sanki
Nerde patlayacağım
Kime patlayacağım
Bilmiyorum ama hesapsız
kitapsız bir adam olup çıkıyorum.
Hiçbir yıldız yaldızlamıyor odamı
Odam karanlık
Yazdıklarım bir bilmece
Neyi kime yazmışım
Hangi şiiri hangi duygu ile ifade etmişim
Neden yazmışım bilmiyorum.
odamda cirit atıyor sanki hiçlik
Güncelerimde intiharlar var
Öykülerimde ölen kahramanlar var
Bunlar sahiden öldü mü bilmiyorum ama
Ben daha önce yaşadıklarını da düşünmüyorum.
Sanal alemde gezinen bir böceğin düşlerine benziyorum
Tam da bu sırada
Bir iki kelime düşüyor mesaj kutuma,
Oysa bu kim
Bu mesajı nereden attı bilmiyorum.
Dünya dediğimiz boşluk da bu
Yaşayanlar var ama
Hiçbirini hissetmiyorum.
Siz değil ben hissetmiyorum.
Şiir bittikten sonra darmadağın oluyorum.markacı bir çay daha getiriyor.içtikçe biraz daha ısınıyorum.içtikçe biraz daha derinleşiyorum.
Biraz sonra bakıyorum kahvede kimse yok.oysa bütün masalar doluydu.
21 Haziran.
YORUMLAR
"İntihar etmek büyük günah"
"Ama mutsuz olmak da günah değil mi?"
Bu iki dize intiharı ne kadar haklı kılar? bir başka insanı öldürmek cinayet olduğu gibi intihar da bir cinayettir. İnsanlar , zor anlara, zor geçitlere girebilir eğer sabır gösterilirse sonunda sorunsalla başa çıkılabilir. Yeter ki gölgede değil Güpgüneşli yanıyla doldurmaktır hayatı...
Güne gelen yüreği selamlıyorum/ kutluyorum