- 618 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
İslam'da Fetih Savaşı Yoktur, Savunma Savaşı Vardır
İslam’a atılan en büyük iftiralardan biri, İslam’ın kan, şiddet, terör dini olduğu söylemidir. Bu iddiayı savunanlar ağız birliği etmişcesine, Kuran’ın yarısı savaştan ve öldürmekten bahsediyor der. İnternette her hangi bir Kuran fihristini açıp Türkçe olarak savaş kelimesini arattığınızda karşınıza 74 ayet çıkar. Öldürün kelimesini arattığınızda ise sadece 9 ayet vardır. Besmele dahil Kuran’da 6348 ayet olduğu düşünülürse, iddia edildiği gibi yarısında savaş ve ölümden bahsetmediği, demagoji yapıldığı gayet net anlaşılır. Üstelik öldürün kelimesi geçen ayetlerin 5 tanesi müşriklerin peygamberleri, müminleri, erkek çocukları öldürmesinden ve nefsi öldürmekten bahseder. 4 tanesi Müslümanların müşrikleri öldürmesinden bahseder. 6348 ayette 4 tane öldürün emri ! Gerçekten yarısıymış !
Bazı kişiler, "Tanrı 4 kez de olsa öldürün dememeli" diyebilir. Şimdi öldürün emrinin hangi koşulda geçerli olduğunu inceleyelim. Öncelikle bilinmelidir ki Kuran, bir yaşam rehberidir. Allah Enbiya Suresi 10. ayette, "Bütün durumlarınızı kapsayan, zikrinizin içinde bulunduğu bir Kitap indirdik." der. İnsan hayatında savaş da vardır, ölüm de. Ve bu tip durumlarda yapılması gerekenler, elbette yaşam rehberi olan Kuran’da yer almalıdır.
İslam’da savaş Müslümana saldırı olursa, savunma amaçlı yapılır. Hac Suresi 39. ayette "Kendilerine zulmedilmesi dolayısıyla, onlara karşı savaş açılana (mü’minlere, savaşma) izni verildi." denir. Bu ayet, İslam’da savaşın başlama koşulunu belirleyen ayettir. Koşul nedir? Müslümana zulüm edilmesi ve savaş açılması. Bakara Suresi 190. ayette ise "Sizinle savaşanlara karşı Allah yolunda savaşın, (ancak) aşırı gitmeyin. Elbette Allah aşırı gidenleri sevmez. " denir. Yani size savaş açanla savaşın, ama aşırı gitmeyin deniyor. Bakar Suresi 191. ayette de "Onlar, size karşı savaşıncaya kadar siz, Mescid-i Haram yanında onlarla savaşmayın. Sizinle savaşırlarsa siz de onlarla savaşın..." denir. Yani karşı taraf saldırmadan Müslüman savaşa başlayamıyor. Karşı taraf saldırırsa siz de savaşın deniyor. Gayet makul bir durum. Kimse canı ve malı tehlikeye girdiğinde eli kolu bağlı durmaz. Savunmaya geçer.
Kuran’da okuduğunuz savaş ayetlerinin tümünün başlama hükmü bu 3 ayete bağlıdır. Müslüman savaş açan, taarruz eden değil, kendisine savaş açılan, saldırıya uğrayan kişidir. Savaş başladığı andan itibaren de insanlar birbirine çiçek vermez, öldürürler.
Allah Maide Suresi 32. ayette, savaş/yeryüzünde oluşan fitne ve kısas dışında masum bir insanı öldürmeyi, dünyadaki 7 milyar insanı öldürmekle eş tutmuştur. Masum bir canı almak en büyük günahlardandır. O masum canın dili, dini, ırkı, bildirilmemiştir. Bir canın öldürülmesine engel olmak ise, 7 milyar insanı diriltmek olarak tanımlanır ayette.
"Allah, sizinle din konusunda savaşmayan, sizi yurtlarınızdan sürüp-çıkarmayanlara iyilik yapmanızdan ve onlara adaletli davranmanızdan sizi sakındırmaz. Çünkü Allah, adalet yapanları sever." (Mümtehine Suresi, 8) Bu ayetten anlaşılacağı gibi, Müslümana saldırmayan, yurdundan çıkarmayan kişiye adalet ve iyilik yapılması emredilir. Bu kişi ister ateist, ister budist, isterse deist olsun.
Müslümanlar, kendilerine savaş açan, mal ve canlarına zarar veren taraftan savaş sonunda cizye alırlar. Cizye ceza kökünden gelir ve verilen hasara karşı bir sefer alınan savaş tazminatıdır.
Savaş esirlerinin hükmü de Muhammed suresi 4. ayette bildirilir. Savaş bitiminde savaşın ağırlıklarından kurtulmak için, fidye karşılığı ya da karşılıksız esirler serbest bırakılır. Karşı tarafta sizden olan kadın ve erkek esirler olduğunu hesaba katarsanız, öyle keyfi olarak esirlerin alıkonamayacağını anlayabilirsiniz.
Buraya kadar, iddia edilenin aksine İslam’ın savaşmayı ve öldürmeyi değil, yaşatmayı ve savunmayı emrettiğini anlattım. Kuran’ın zannedildiği gibi yarısında değil, sadece 4 ayetinde öldürme emri olduğundan bahsettim. Şimdi bir iddiaya daha cevap verip konuyu sonlandırmak istiyorum. İddiaya göre dünya tarihindeki tüm savaşlar dinlerden dolayı çıkmış. Dinler olmasa savaş olmazmış. Bakalım gerçekten öyle mi?
Charles Phillips ve Alan Axelrod tarafından hazırlanan "Savaşların Ansiklopedisi" isimli kapsamlı çalışmada 1763 savaş listelenmiş. 1763 savaştan sadece 123 tanesinin dini sebeplerle ilgili sınıflandırılacağı ortaya çıkmış. Ancak dini savaşların içine, Haçlı seferleri gibi, aslında dinden bağımsız siyasi savaşlar da eklenmiş. Yani aslında salt dini savaş, bu rakamdan da azmış. Yani 1763 savaşın % 7 sinden azı din için çıkmış. Söz konusu savaşta ölenlerin sayısı da, tüm savaşlarda ölenlerin sayısının % 2 sinden azına karşılık geldiği görülmüş.
William T. Cavanaugh’un The Mythof Religious Violence (Dini Şiddet Miti) isimli eserinde de, temelde dini savaşlar sınıfına sokulan savaşların, aslında bir kısmının siyasi olduğunun örnekleri verilmiş.
Sonuç olarak bir yerde şiddet varsa onun kaynağı dinde değil, dinsizlikte aranmalıdır. Bugün İslam adına cihad ettiğini söyleyenlerin kaynağı Kuran değil, rivayet ve hurafelerdir. Kuran’da hükmü açıkça belli olan bir konuda aksi bir uygulama varsa bu, kişilerin kendilerini bağlar, Kuran’ı, İslam’ı ve müslümanları değil. Müslüman genel isimdir. Müslümanın içinde rivayeti din edinen müşrik de vardır, dindar görünen dinsiz münafık da. Bu farkı anlamak önemlidir.
Dinde zorlama (ve baskı) yoktur. Şüphesiz, doğruluk (rüşd) sapıklıktan apaçık ayrılmıştır. (Bakara Suresi, 256)
Mehtap Gözükan
Facebook: /MehtapGozukan
Twitter: twitter.com/MehtapGozukan
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.