ÖLÜME BEŞ KALA
Yatağımda boğazımın hırıltısıyla yatıyorum. Çocukluğumun askeri eğitiminin yorgunluğu üstümde hala. Onca savaş geçirdim ben, şimdi en zorunu yaşıyorum. Toprak uğruna hiçe sayılan hayattı benimkisi. Bedenler bir gün toprak olacaksa korkmanın ne anlamı vardı vatan toprağında. Ben ve askerlerim... Kulağımızın yanından geçen kurşunların fısıltısı gibiydik. Hızla ilerledik, öldük diri kaldık, öldükçe dirildik. Yatağımda sessizce yatmak çok dokunuyor bana. Kolay değil, bu beden çok gürültü çıkardı zamanında. Şimdi son gücümle elimi kaldırmak istiyorum ama yapabiliyor muyum, bilmiyorum. Tek duyduğum yaverimin sesi. Biri tam saati soruyor ona. "Efendim, saat dokuzu bir geçiyor" diyor. Çığlık atıyorum ama kimse duymuyor. Bu işte bir terslik var diyorum. Sanırım bize yıllardır yardım eden, bir kere söylediğimizi tekrarlatmayan yaver efendi yaşlandı. Eeee... bu sebepten kulağı da baya ağırlaştı. Yine bir ses geliyor kulağıma. Yine saati biri soruyor. Yaverim; " saat dokuzu iki geçiyor efendim." Sahi kim bu yabancı? Yaver! Bugün yaptığımız reformları duyup hangi elçi tebriklerini iletmeye geldi? Biliyorsunuz ki bu ara çok yoğunum. Hastalığımda baya ilerledi. Ciğerlerimi yakıyor yaver! Anlıyormusun, ciğerlerimi yakıyor bu lanet hastalık! Her geçen gün biraz daha canım yanıyor. "Saat dokuzu üç geçiyor." Gerçekten bu senin sesin mi? Sana da mı bu garip hastalığı bulaştırdım yoksa... Çünkü seninde sesin benim sesim gibi baya bir titriyor. Ve şimdi bir yorgan daha istiyorum üstüme. Şimdi daha çok üşümeye başladım. Ayaklarım yaver, ayaklarım! Onlar milletim için çok yol gittiler. Şimdi tir tir titriyorlar. "Saat dokuzu dört geçiyor." Şimdi anlaşıldı yaver, bu sessizlik... Sahi her şey bu kadar mıydı? Her şey bu kadar basit miydi? Çok kalabalık burası ama çok sessiz. Bana bakan korku dolu gözleri hissetmediğimi sanmayın. Silin artık o gözyaşları. Ağlamak yakışmıyor size. Son nefesimde rahat bırakın beni artık. Son bir cümle mi duyacağım yaver artık senden? Vicdanın acımayacak mı? Bu arada sana da yaşlı dedim, beni duymamanı da kulağının kusuruna verdim. Özür dilerim. "Efendim, (gözyaşları içinde) saat dokuzu beş geçiyor."