Kahve Sevmenin Dayanılmaz Acılığı
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
‘Bir fincan kahvenin kırk yıl hatırı vardır.’ sözü yüzyıllardır söylenir ve güncelliğinden bir şey kaybetmez. Hatta, aynı sözden esinlenen bir şarkı sözü yazarı, arabeskin klasikleri arasında yer etmiş, ‘ ‘Bir fincan kahve olsam kırk yıl hatırım vardı/Ömrümü sana verdim beni sevsen ne vardı’ diyerek bu sözün dillerde nağme nağme dolaşmasına ve hayallere nakşedilmesine kapı açmıştır. Öyle gözüküyor ki bu kapı dünya döndüğü sürece de açık kalacaktır. Kahve, sadece bir şarkıda değil, Karacaoğlan’ın dizelerinde ve daha başka şarkılarda da değinilen efsanevî bir içecektir.
Kadim devirlerde keşfedilen kahve, her geçen gün içecek literatüründeki yerini sağlamlaştırarak yoluna devam etmekte, farklı damak zevkine hitap eden türleri üretilmekte; eskiden İpek Yolu, Baharat Yolu ve deniz yolu gibi güzergâhlardan meftunlarına ulaşırken, şimdi daha modern ve hızlı ulaşım yollarından tiryakilerine ulaşan cihanşümul içecek mesabesine ermiştir. Kahveyi kendisi öğüten, değişik kahve makinelerinde filtre ederek, değişik yöntemlerle değişik lezzetler sunan kahve mekanları da insanları kendine çekmeyi hilafsız başaran mekanlardır. Artık, kahvenin sıcağı soğuğu, serti yumuşağı fincanla buluştuktan sonra damağa ve dudağa iliştirilen bir gül gibi arzı endam etmektedir.
Bana sorarsanız, kahveye asıl değerini kazandıran bir ticaret metaı olmasından ziyade onun nostaljik boyutu. O boyut öyle sathi ve sığ bir boyut değil. Asıl yurdu Habeşistan olduğu rivayet edilen kahve hoşa giden acılığı ve hoş kokusuyla çağlara damgasını vuran dilber içecek. Belki de bu yüzden kahverengi gözlerin derinliği ona atfedilmiş şarkılarda. ‘Sanki bir nur bir pınar /ruhuma neşe sunar kahverengi gözlerin’ diyen şair, sevgilinin kahverengi gözlerinin hasretinde bile ruhunu dinlendiren bir gizem bulmuştur. Ve bu duygusunu kahvenin gizemi ve sevgilinin gözlerinin albenisi ile harmanlayarak dışa vurmayı başarmıştır. Bu durumda sadece kendisinin değil, kendisinden sonraki devirlerde de kahverengi gözlerin cazibesine kapılanların hislerine tercüman olmayı sürdürmektedir.
Kahveyi ilk bulan olmasa da tanınmasına vesile olan kişi kahvenin böylesine cihanşümul bir içecek olacağını düşünmese de onun hoş kokusuna ve damak buran acısına meftun olmaktan kendini alamamıştır sanıyorum. Bu kişi, Şeyh Şazeli namıyla bilinen efsanevi zevat bir dönem kahveye de adını vermeyi başarmış, kahve Şazeli adıyla anılmıştır.
Anavatanı Habeşistan’dan Yemen’e Yemen’den de dünyaya yayılan kahve içecek dünyasındaki yerini damak buran tadı ve hoş kokusuyla sağlamlaştırmış ve içecekler arasında bir ayrıcalık kazanmıştır. İnsanoğlu gönlünün acısını kahvenin acısında hafifletmek, acıyı simgeleştirmek adına mırra denilen acı kahveyi dahi keşfetmiştir. Ancak mırra hem sevinçli hem acılı günlerde sunumu ve içilmesi ayrı bir seremoni olan tezat içecek olmaktan da kurtulamamış, kâh sevincin kâh hüznün ama en çok da hatırın sembolü olagelmiştir. Öyle ki mırra içmemin bir adabı ve ölçüsü dahi geliştirilmiştir. Mırrayı içen fincanı yere bırakmaz yine ikram edenin bizzat kendisine verir. Şayet unutur yere bırakırsa mırrayı ikram eden kişi bekarsa onu evlendirmek eğer evli ise fincan dolusu altın vermekle mükellef olur. Bu da hayli ağır bir yaptırım sayılır.
Bir fincan kahvenin hatırı kadar dayanılmaz acılığı da insanlar arasındaki itibarını artırmada, gün geçtikçe de bu itibar sağlamlaşmaktadır. Öyle görülüyor ki çay ve kahvenin hoş rekabeti ve kahvenin dayanılmaz acılığı edebi yazılarda da yerini muhkem kılacak, daha çok kahveli şarkılar terennüm edilecek acı kahve yudumlanacak bu fani dünyada. Biz de kahvenin acılığına çayın burukluğuna dair yazmayı bırakmayacağız nefes alıp verdikçe.
Ankara,19.06.2015 İbrahim KİLİK
YORUMLAR
Sizin yazılarınızı ve şiirleriniz okurken ayrı bir lezzet bırakıyor belleğimde.Tıbkı anlattığınız kahve gibi.Çay şiirlerinizde inanılmaz keyif verici.Kendinize has bir tadı doyumsuz bir anlatım ustasısınız.Tebrikler ve bu güzelliği paylaştığınız için teşekkürler..
Semiray Emre tarafından 6/20/2015 2:58:53 PM zamanında düzenlenmiştir.
zakir
Her nedense kahveye yakınlığım hiç olmadı. Ama ÇAY dedin mi tüm çay tarlaları selama durur.
Çayın yanına katık edeceğim ucuz yoldan neler bulunmaz ki..Yoğurt zeytin başı çeker benim mönümde.
Ee namuslu bir memur ailesinin bireyi olarak şatafatlı sofralara gücümüz yetmezdi zaten.
Şu da var ki gittiğim her ev ziyaretinde çantama mutlaka bir kahve paketi atarım.Pek sevinirler. Ardından fallandırırım da. Benim ziyaretim unutulsa da Kahvenin kırk yıl hatırı kalacağından emin olurum.
Güzeldi.Damağınızdan tatları eksilmesin.
zakir
Çayı ve kahveyi sevemedim bir türlü.
Üstelik de Karadenizliyim.
İş saatlerini kaynatmak için insanların araç olarak kullanmalarındandır sanırım bendeki bu sevimsizlik.
Ve,
istirahat saatlerime de yansıdı bu durum.
Bir soğuk maden suyunu tercih ederim.
Ancak,
yazarın güzel dili,
konu hakkında sevimsizlik esintileri çok olan beni bile etkiledi.
Güzeldi.
Bir insanın duygularını tahtta oturtması kadar güzel başka ne olabilir ki?
Sizin kaleminizi ne zaman okusam ya çay, ya da kahve kokuyor...
Belki de Allah size güzel bir cafe nasip etse, konuklarınızı ağırlarken tek tek yanlarına oturup, her çayın, kahvenin öyküsünü, hangi ülkeden nasıl geldiklerini anlatırsınız. Bu sizin hayatınız olur. Hani derler ya "olmaz olmaz demeyin, olmaz olmaz deyin" diye.
Kahvenin kokusu hepimizin burnuna geldi yine, hemde dayanılmaz acısıyla zakir.
Tebriklerimle.