- 621 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
KABUS
Dört ya da beş gündür..Günler o kadar ağırlaştı ki tepedeki bulutlar görünmez güllelerini başıma yağdırıyor.Geçtiğim sokaklar eskisi gibi gülmüyor ve her adımda ağlayan bir çocuk sesi kulaklarımı tırmalıyor.
Hemen az ötedeki sokakta kocası on üç sene önce ölmüş olan kadın çayını yeni kaynatmış,penceresinin kenarında dışarıyı izliyor.Kadın da gülmüyor.Hani o bir ay önce aynı sokaktan geçtiğimizde aynı çayı kaynatan aynı kadın,kapısının önünde çocuklara şeker vermişti.Yüzündeki gülüş sokağı aydınlatmıştı ya hani...
İşte ’O’ kadın şimdi niye gülmüyor !?
Neden aynı çocuklar sokakta değiller ?
Neden kadın içeride ve bütün meymenetsizliğiyle sokağın kasvetine ortak oluyor ?
Şekerler neden sokak ortasında sahiplerini bekliyormuşçasına duruyorlar ?
Sahipleri olan çocuklar nerede sahi ?
Önceden beni o sokakta kucaklayan ağaçlar dallarını bükmüşler küçük bir çocuk dudağı gibi.Ağaca gidip ’neden’ diye sordum.Dudağını neden büzdün çocuk dedim..Bundan böyle senin vazgeçilmezinin ben olmadığımı söyledi ağaç.Önce hafif bir ter tanesi aktı alnımdan dudaklarıma doğru.Sonra sol tarafıma baktım ve bir testere gördüm.Ağacın burktuğu dudakları kesmeyi düşündüm.Sonra o ağaçtaki hatıraların testereye takıldığını gördüm.Devam edemedim.Ağacı da..Kesemedim..
Lakin sen varsan bu kahpe-i alemde o sokak yine eskisi gibi gülecek,eğer sen varsan bu lav-ı gönülde ve bu lavlar korkutmuyorsa seni belki kadının kocası geri gelmeyecek ama o kadın yine gülecek..
Eğer sen varsan bende ve bende sendeysem eğer o çocuklar şekerlerini almya devam edecek..
Ağacı sorucak olursan munisim,canım,ömrüm,derde dermanım..
Ağacın büzük dudaklarını soracak olursan eğer..
Her geçtiğim sokakta ve gittiğin her yolda kesik bir ağaç görürsen daha önce görmüşçesine..
Bizi bana siyah fısıldadığındandır..
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.