- 461 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
Daimi Huzur
Daimi Huzur
Allah, insanı “Daimi huzur” haline davet eder!
Huzur halinde olan insanın evrensel işleyişle bir kavgası olmaz! Sebebi şudur; huzurlu insan, bilir ki evrende Allah’ın izin vermediği bir iş gerçekleşemez! Kişiye ya da topluma göreceli olarak “İyi-kötü” göreceliliğinde gerçekleşen her şeyde mutlaka bir hikmet vardır! Allah, hikmetsiz iş yapmaz! Madem Allah, abes işle iştigal etmez, “Olanda hayır vardır!”. Sadece olanları şuurlu olarak izlemek bile “Daimi huzur” kazandırır! “Neylerse güzel eyler!”. İşte huzursuzluğun kaynağı da şuurlu “Gözlem, seyir” dışına çıkıp olanlara müdahil olmak ya da olanları yönetmeyi hedeflemekle olur! Yani “Allah adına söz söylemek veya O’nun adına işlediğini sanmak!” huzursuzluğun asıl kaynağı tam da budur! Çünkü zaten evrende “İyi-kötü” her ne varsa ve her ne şekilde işliyorsa O’nun adına işlemek durumunda, zorunda! Evrendeki işleyişe bizim olumlu veya olumsuz bir katkımızın olmasına imkan yok! Yani evrenin işleyişi tamamen denge üzerine kurulu! Bir pozitife bir negatif, otomatik olarak cevap verecektir! Buraya dikkat; insan aslında kendi adına bile işleyemiyor! Birileri kendi adına işlediğini sanırken veya kendi menfaatini kollamaya çalışırken, asıl “Ben” den ayrılıp ikinci bir “Ben” oluşturuyor! Bu şirk olan ikincil “Ben” adına işlerken de bir kılıf bulması gerekiyor; bu kılıf, bazı “Kendini kurtarma, bazı da başkalarını kurtarma!” iddiası üzerinden gerçekleştirilir! Kurtarma işi var ise “Savaş ve kavga” da var demektir! Bakın nasıl huzursuzluğa kapı açıldı! Asıl ben ne idi O’nun adına işleyen “Ben”! Diğer “Ben” ise kendi adına işleyen ve buna kutsal kılıf uyduran “Ben”! Yunus, “Bir ben var benden içeri!” derken bana bunu işaret ediyor! Bir “Ben” var diğeri şirk olan ikincil “Ben”! O halde bende, tek “Ben” kalırsa işleyişin tamamı da O’nun namına olur, yoksa şirk olan ikincil ben hesabına gider ki orada şirkin “Daimi huzursuzluğu” saklıdır!
Huzur hali nasıl bozulur?
Yukarıda bahsettiğim ikincil şirk olan “Ben” işlemeye başladığında huzur dengesi bozulmaya başlar ve devamında denge kurulması imkansız hale gelir çünkü şirk olan ikincil “Ben” denge kurulmasını sağlayacak hiçbir durumu kabul etmez! Aşağıdaki terazi örneğindeki duruma benzer, asla çıkarından ödün vermek istemez! Yani terazinin “Çıkar” kefesine dokunmaz! Bu da daimi bir denge bozukluğuna yol açar!
Bir toplumda veya kişinin kendi içsel aleminde, denge bozulduğunda bu dengenin kurulmasına dair bir işleyiş de resen olacak! Yani dengenin bozulması aslında mümkün olmayacak! Denge, dengesizlik üzerine kurulacaktır! Buna bir örnek vermeliyim; eski terazileri bilirsiniz, bir kefeye gram diğer kefeye ürün konur! Gramlar ise muhtelif belirli ağırlıklardadır! İki kefe eşitlenirken, bazı gram sabit bırakılır (Bir kilo mercimek tartılırken) ürün eksiltilip azaltılır. Bazı da mesela bir karpuz için ürün sabit bırakılır gramlar artırılır veya eksiltilir! Denge sağlandığında ürünün fiyatı hesaplanır! Diyelim ki bu dengelemeyi başaramıyor bir acemi gramları fazla koyuyor, ürünü artırıyor; sonra ürünü azaltıyor, bu sefer de gramları dengeleyemiyor ve bu hal devam edip gidiyor, ta denge kurulana dek! Bu dengesizlik halini “Huzursuzluk hali” gibi düşünebiliriz denge sağlanana dek artı-eksi yönde huzursuzluk sürecek!
Herkes huzur içinde yaşamayı arzular ve tüm insanların arayışı bu yöndedir! Bozulan huzurun dengesini sağlamak için yine huzur bozmak zorunda kalan insanlar kendilerini daimi huzursuzluğa mahkum ettiklerinden bir türlü bu durumdan çıkamaz! Huzursuzluğun devamı yine bir huzursuzluğun tercihidir aslında! Tüm kavgaların arkasında bozulmuş bir huzur arayışı da saklıdır! Huzuru kavga ve savaşta arayan insanların egemenlerin oyuncağı olması da zaten kaçınılmaz!
Egemenler, huzursuzluk halini nasıl kullanır?
Yani huzursuzluk halini kullananlardan bahsediyorum! Her egemen illa huzursuzluk saçmak için çalışacak diye bir kural mecburi değil!
Önce hedef insan ya da toplumun, huzur dengesi bozulur! Denge bozulunca da ikincil “Ben” yani şirk “Ben” devreye girer ve karşı atağa geçer! İnsanlar birbirlerine karşı bir kavga ve savaş durumuna geçer! Bütün mesele aynı toplum içinde, bir “Mağdur” bir de “Zalim” grubu oluşturmaktır! İşte egemenlerin istediği amaçladığı insan tipi oluşmuştur! İlk kıvılcımdan sonrası zaten gelir! Egemenlerin amaçlarını huzur dengesi bozulan insanlar zaten yapacaktır! Buradaki ayrıntı açıkça görülebilir! Egemenler zalim ve mazlumları birbirine kışkırtarak hem bu zalim ve mazlumların karşılıklı birbirini bu durumlara düşürmesini sağlar hem de bazen (bazı mazlumdan yana bazı zalimden yana) rolleri değiştirip durumun yani dengesizliğin devamını sağlarlar! Böylece hiç kendilerini zahmete sokmadan bir toplumu kin ve nefret içinde boğarlar! Sonrası bildik hikaye, dağılan ve bozulan toplumu yeniden inşa etmek için egemenlerin belirlediği şartlar işletilecektir! Pek ala bu “Egemenler” kimler! Bu egemenler aslında kendi menfaatlerini ikincil şirk benlik üzerinden kurmaya çalışanlardır! Bunun başarısı tamamen şuursuz insanların dengesinin bozulmasıyla mümkündür! Eğer denge bozulmaz ise zaten “Firavun” benzeri bir hakimiyet de kurulamaz! Yani firavunlar kendine itaat eden, zalim ve mazlumları birbirlerine kırdırarak firavunluklarını sürdürebilir!
Daimi huzur nasıl sağlanır?
Daimi huzur halinin sağlanması için öncelikle ikincil “Ben” olan şirk benlikten kurtulmak gerek! Bu ikincil ben, O’ndan bağımsız olmak isteyen benliktir! Bir birey için düşünelim; “Ben” evrensel iken, insan asıl benliğindedir! Evrensel benliğinde iken zaten O’nun adına işliyor! Ve diğer insanlardan bir ayrıcalık ve üstünlük iddiası da yok; “Evrensel özgür eşit insan”! Şimdi ikincil “Ben” durumuna bakalım. “Ben” den ayrılıp menfaatini esas alan ikincil şirk bir benlik gelişmeye başlar! Benden ayrılması zaten evrensel tüm halleri terk etmesidir! Bu ikincil benlik huzursuzluğun asıl kaynağıdır!
Daimi huzurun sağlanması aslında o kadar zor olmamakla beraber, bir koltuğa iki karpuzun sığmaması gibidir! Yani ya evrensel “Ben” olacak (Bu zaten O dur) ya da şirk olan ikincil “Ben” olacak! Şirk olanı, huzur bozacak; evrensel olanı da huzuru devam ettirecek! Tercih insanın! Burada yine bir ayrıntı var; kimse evrensel dengeyi bozamayacak, yani şirk olan ikincil benlik dengesizlik içinde debelenerek denge kurulması gereğinde daima dengesizlik yaşanacak!
Allah, insanı “Daimi huzur” haline davet eder!
İnsan önce buna inanmalı! Yani daimi bir huzurun olduğu fikrine iman etmeli! Eğer buna inanmaz ise huzursuzluğun bozduğu dengesizlik halinde daima kalacak! Bakın bu dengesizlikte çok berbat durumlar var; yukarıda bahsettiğim egemenlerin kuklası olmak var, kişi kendi kendisinin de kuklası olur bazı! İçerideki çelişki ve çatışma dışa yansır! Nerede kavga ve kin var ise hatta nerede zalim ve mazlum var ise orada huzursuzluk vardır! Denge, huzur sağlayacak! İki şeye dikkat; bir toplumda veya kişinin kendi özünde şu iki şey denge bozar ve huzursuzluk nedenidir! Biri zalimlik, diğeri mazlumluk! Çünkü biri olmaz ise diğeri de olmaz! Zalimin yanında yer almak zaten dengeyi bozacaktır ama bazı mazlumun yanında olmak bile bu dengesizliğin devamını sağlayabilir! Yukarıda egemenlerin her ikisine zaman zaman ihtiyaca göre taraf olması durumunu hatırlayalım! Nedeni şu; mazlum, evrensel dengesi bozulduğu için bu duruma düşürülmüştür! Hani başta ne demiştim; “Allah abes iş yapmaz!” bunun kaynağı “Elest” yani 2. Boyuta kadar uzanır! “Elest” anındaki yani 2. Boyuttaki tercihtir, 3. Boyutta gözlemlenen! Bu işleyiş bazı ırk, bazı soy üzerinden gerçekleşir! Yani ilk tercihe binaen gelişen bir 3. Boyut gözlemi var ve bu aldatıcı olabilir! Buradaki ayrıntıyı uzatmayacağım.
Silah üretenlerin zalimlere ihtiyacı var ve onlara silah satıp yeni mazlumlar üretecekler, bilenen mazlumlar da geleceğin zalimleri olarak sahne alacak. Bu döngüde silah üretenler, hep kazanacak yani kısacası, hep kumarhaneci kazanacak ; arada bazı bazı kumar oynayanlar teşvik için kazandırılır gibi yapılacak ama nihai olarak kumarhaneci kazanacak yani silah üretenler mazlumlar ve zalimler üzerinden hep kazanacak; ta ki insanlar uyanıp kimin için savaştıklarının farkına varıncaya dek. Yoksa materyalist felsefe işleyecek ve insanlık firavunların elinde oyuncak olacak. Materyalist felsefe bazı da din kisvesine bürünüp din ve mezhep kavgalarıyla sahne alacak! Bu döngüye yatırım yapan insanlar, sonuçta ya zalim olarak ya da mazlum olarak kaybeden tarafı temsil edecek. Zalimler de uzun vadede kaybeden oluyor çünkü mazlumlar, bilenip zamanı geldiğinde zalimleri katlediyor. Tarihsel süreçte "Seçilmiş ırk" söylemi ile diğer ırkları aşağılayanların zaman zaman uğradığı soykırımlar manidardır. Hep bir sonraki aşamada zalimler mazlumu oynamak zorunda kalıyor. Evrensel düzen illa işleyecek . Bir sır keşfedilmeli aslında o da şu; "Olanda hayır var!" diyerek aslında kavgalara taraf olmamak başarılabilir ise yeni zalimlerin oluşması doğal olarak da yeni mazlumların oluşması bir şekilde durdurulabilir ise "Altınçağ" yaşanabilir.
Son tahlilde; “Evrensel eşit insan” hakikati ve “Daimi huzur” hali insanlığın başına bela olan dengesizlik ve debelenişin çözümüdür! Bakınız bir şirket battığında kim zarar eder? Tabi ki o şirkette sermayesi olanlar zarar eder! Bu durumda “Zalim ve mazlum” durumlarına düşmeyenler huzuru sağlayabilir! Zalim durumuna düşmek çok açık görünür de mazlum durumu aldatıcı olur! Aslında her ikisi de birbirini tetikler! Şu akıldan çıkarılmamalı; daimi huzur halinin sağlanması için öncelikle ikincil “Ben” olan şirk benlikten kurtulmak gerek! Şirkten kurtulan insan ve topluluklar zalim ve mazlumlar üretmeyecek ve daimi huzuru yakalayacak! İşte buna inanmak önemli! Yoksa savaşlar, kin, nefret ve kurtarıcılar, kurtarılması gerekenler gibi pek çok durum huzur bozacaktır! Savaşlar ve mücadelelerle bu enerjiler sönümlenmek zorundadır! Ha unutmadan insan veya toplumlar, istese de istemese de bu olacaktır! Yani denge hali bazı bireyde bazı da bir toplumda kısmen sağlanacaktır! Tercih insanın!
Saygılarımla,
Ahmet Bektaş
YORUMLAR
Üstadım, o zaman, "Huzuru neler bozuyor?" diye soralım sade bir biçimde...
Lafı dolandırmadan silah üretimine getirelim mesela...
Gerçekten de, silah üretiminin, 'ikincil şirk Ben'i meşrulaştırıp güçlendirmediğini kim iddia edebilir?...
Buyurun size 'denge'yi bozan en önemli nedenlerden biri...
Tabii, bu noktada materyalist zihniyet(ler)i, önermeleri ile çözüm yollarını zikretmeden geçemeyiz...
Onlara göre 'nihai denge'nin gerçekleşmesi yolunda kaçınılmaz çatışmalar vardır...
Reeldeki görünüşlerinin, 'ikincil şirk ben'i kurumlaştırmaktan öteye geçemediğini, yazalım, bitsin...
Zaten, bu yazıdaki önermeler 'insanlığın ortak dileği' anlamındadır...
Anlatanlar var olsunlar...
Selam ve saygılarımla.