- 470 Okunma
- 3 Yorum
- 0 Beğeni
ACI ÇIĞLIK
Karanlığın kol gezdiği, hafif esen rüzgârın elle tutulur sessizliği delip geçtiği taşlı bir yolda minik kızın acı çığlıkları yankılanıyor. Ulaştırabildiği kadar uzak diyarlara ulaştırıyor rüzgâr, tüm insanlığın alnına katran karası bir leke olarak işlenmeyi bekleyen sırtındaki bu yükü...
Paslı demir parmaklıkların keskin kokusu, sadece çevresini aydınlatabilen etten duvarda asılı, sönmeye yüz tutmuş meşale ve sonlarının ne olacağını bilen, bu farkındalıkla ait oldukları bu küçük köhne bedende son dakikalarını geçiren duygular...
İlk cesaret kalkıyor ayağa; ilk paytak adımlarını annesinin uzattığı kollarına doğru atması, yolun karşısından gelen köpeğe korkusuzca kucak açması, annesinin akşam yemeği yapmasından yararlanıp yaramazca evin kapısını açıp dışarı çıkması... bir bir hücum ediyor anılar aklına, cesaretin ayağa kalkmasıyla birlikte. Böylece cesaret demir parmaklıkların arkasına ilk adımını atmış oluyor. Cesaretin peşini korku takip ediyor ve korku yüklü anılarda son kez hatırlatıyor kendilerini; parkta oyuna çok daldığı için annesinin nereye oturduğunu unutup kaybolduğunu düşünmesi, şiddetli yağan yağmurun odasının penceresini döverek çıkardığı sesle gözlerini her daim korktuğu karanlığa açması ve çığlık atması, anne ve babasının ufak tartışmalarına şahit olup minik bedenini odanın bir köşesine çekerek gözlerini sımsıkı kapatması, evden habersizce çıkıp başına geleceklerden habersiz biraz yürüdükten sonra evin dönüş yolunu unutması ve ağlamaya başlaması... Küçük yaşından dolayı çok fazla duyguyla tanışmadığı için geride sadece sevgi kalıyor ve son olarak o da kalkıyor ayağa; babasının eve her gelişinde bir poşet dolusu sevdiği abur cuburlardan alması ve kucağına alıp öpmesi, annesinin gece her uyandığında yanına gelip sallayarak ninni söylemesi ve her defasında ’Seni Seviyorum’ diyerek alnına küçük bir öpücük kondurması, annesinin onu son görüşünde acı bir haykırıştan sonra ardı arkası kesilmeyen hıçkırıklara boğulması ve babasının sessiz gözyaşları eşliğinde annesini kolları arasına alıp sakinleştirmeye çalışması... Böylece sevgi de, ardında derin bir sükûta el açmış bu küçük bedeni bırakarak demir parmaklıkların arkasına geçiyor. Artık bu küçük beden toprağa karışıp kaybolmaya yüz tutuyor.
Ve o günden geriye tüm haber manşetlerinden inmeyen bir son dakika haberi, dahası tüm insanlığın alnında yerini her zaman koruyacak olan kara bir leke kalıyor.
’SON DAKİKA!
Anne ve babasının haberi olmadan evden çıkan ve üç gündür haber alınamayan Hira Nur Sönmez (4) in yoğun arama çalışmaları sonucunda cansız bedenine ulaşıldı. Çok geçmeden olay sonrası vicdan azabı duyduğunu söyleyerek suçunu itiraf eden Ü.Ş. (27) müebbet hapis cezası istemiyle yargılanmak üzere sağlık kontrollerinin ardından ağır ceza mahkemesine sevk edildi. Zanlının ifadesindeki ’Ogün akşam sekiz civarlarındaydı. Çok içmiştim, çok sarhoştum. Dar bir sokağın başındaki kaldırımda oturmuş küçük bir kızın ağladığını gördüm. Yanına gittim, neden ağladığını sordum. Bana kaybolduğunu, annesine gitmek istediğini söyledi. Ben de annesine götüreceğim yalanıyla kucağıma aldım ve onu o yolun diğer köşesindeki harabe bir eve götürdüm. Sonrasında ise... çok sarhoştum, ne yapacağımı bilmiyordum. Gerçekten çok pişmanım.’ kısımlar okuyanları şoke etti.’
YORUMLAR
bu nasıl bir vicdandır nasıl içkiye sarılabilir insan bahane olarak.nasil bir cana bu kadar basit kıyılabilir, bir hayat hice sayılarak bir meleğe kıyabilir insan. bunun adı nedir, nasıl bir anne baba yetiştirmiştir. nasıl bir terbiyedir. nasıl bir gaflettir. nasıl bir vicdandır. bunun bedeli ne olabilir ki. kim o canı nasıl geriye getirirki..hayvanların bile yapamayacağı kadar bir barbarlıktır bu.