- 540 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Hıncahınç
Sindiğim köşeden rahatsızlık duyuyorum artık. Bacaklarım uyuşmuş...Yavaşça kaldırıyorum bedenimi , nemli duvardan destek alarak. Gözüm yanı başımdaki cansız yatan sıçana kayıyor, ardından gömleğimin bir parçasıyla sardığım parmağıma. Aklıma geçen gece gelince sinirim kat ve kat artıyor. Bacaklarımdaki uyuşukluğu umursamadan tekmeliyorum hayvanı. İçimdeki sinirin geçmeyeceğini anlayınca bu sefer sözlerimle tekmeliyorum. "Budala! Beğendin mi yaptığını? Bir de yemeğimi bölüştüm seninle zıkkım ye!" Yanımdan uzağa savurduğum hayvana doğru savuruyorum yaraladığı parmağımı, sanki görebilecekmiş gibi. Neyse ki çok geçmeden sönüveriyor öfkem. Bu sefer bacaklarımdaki uyuşukluğa yöneliyorum. Etraftaki loş sarı ışığa aldırmadan öne arkaya gitmeye başlıyorum. Her nefes alışverişimde burnuma dolan; ölü sıçan kokularına karışmış küf kokusu eskisi kadar yüzümü buruşturmuyor veyahut midemi bulandırmıyor. Bacaklarım eski direncini yakalayınca yönümü lavaboya çeviriyorum. Avcuma doldurduğum bol suyla beraber yüzümü yıkıyorum. Su değdikçe sızlayan parmağımı umursamadan iki veya üç kez tekrarlıyorum bunu. Paslanmaya yüz tutmuş aynanın köşesine gelişigüzel resmedilmiş kadın göğüsleri; buraya her geçtiğimde bakışlarımı o tarafa kaydırsa da hemen çekiveriyorum bakışlarımı. Yaptığım bu utanmazlığa sayıp sövüyorum . "Neye bakıyorsun aptal herif! Hiç mi utanman yok." Kendimden iğrenircesine yüzümü buruşturup çekiyorum bakışlarımı aynadaki yansımamdan. Kulaklarıma değen ayak sesleriyle bu sefer tedirginlik kaplıyor içimi. Yaklaşan her adım sesiyle kalbim hızını arttırıyor, ellerimin titremesine neden oluyor. Kafamı geriye çevirip saklanacak yer arıyor gözlerim. Umduğumu bulamayınca hüzünle gölgeleniyor yüzüm. Kapının açılma sesiyle istemsiz bir iki adım geriliyorum. İri adam kendini gösteriyor, yüzüne yerleştirdiği sırıtışıyla beraber. -" Birazdan almaya gelecekler seni. Sıçanlarla arkadaşlığın buraya kadarmış." Yarı alay içeren sözleri kulaklarıma ulaşır ulaşmaz büyükçe kahkaha patlatıyor. Gür kahkahası korkutsa da beni onun sivri dişlerini izlemekten kendimi alamıyorum. Birkaç ayak sesi daha değiyor kulaklarıma. İri adamın kahkahası kesilirken yüzü ciddileşiyor. İçeriye mavi gömlekli iki adam giriyor. -"Alın götürün şu sapık iti!" İri adamın tükürürcesine sarf ettiği sözler beni sinirlendirirken yanındaki iki adamı harekete geçiriyor. Ellerindeki beyaz bezi bana giydirmeye çalışırlarken ellerinden kurtulmaya çalışıyorum. Yanağımda hissettiğim sızıyla başım yana savruluyor. Ne ara yanıma kadar geldiğini bilmediğim iri adam bağırıyor.-"Uslu dur lan!" Yanağımdaki acıyla başım öne eğik söylediğini yapıyorum. Beyaz bezi kollarımdan geçirip arkama bağlıyorlar. Hareketlerim izinsiz kısıtlanıyor, ben tepki dahi veremiyorum. İkinci acıyı yaşayacağım diye korkuyor, susuyorum. Kafamın içinde bana söylediği sözler hıncahınç tepki vermem için baskı oluştursa da aldığım acıyla beraber kaybettiğim cesaretimi, kırıntılarıyla beraber toparlayamıyorum. Yürütmeye başlıyorlar beni önümüze çıkan kapıyı iri adam açıp önden o çıkıyor, arkasından biz. Gözlerime vuran yoğun ışık beni rahatsız ediyor, birkaç saniye gözlerimi kısıyorum. Etrafıma bakamasam da yanımdaki konuşmalar kulaklarıma değiyor.
-"Yazık kız en sonunda delirmiş çocukcağız."
-"Üvey babası kaç yıl odada kitli tutmuş bunu o delirmesinde ben mi delireyim."
-"Baksana adamın nemrut suratına nasıl da mutlu."
Konuşmaların ardından gelen cıkcıklamalarla arabaya bindiriliyorum. Kimden bahsettiklerini bilmeden...
Turkuaz.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.