- 564 Okunma
- 1 Yorum
- 1 Beğeni
GERÇEK SİZ NEREDE SAKLI...
Deşifre edilesi binlerce izlek yığılı ardı ardına.
Silik bir ömrün en şaşalı anı kadar yadsınası hatta tahayyül etme yetisinin bile kifayetsiz kaldığı.
Sınırlar zorlandıkça yeniden sarılmak o asılı ipe. Belki bir gün öncesinde boynuna geçirmek isterken o ilmeği şimdi bir fiyonk zarafetinde göze hoş görünen tüm o karartılar.
Milat addettiğiniz her ne ise ya da kim bilir hangi izlek takılı aklınızın kancalarına.
Nirengi noktası şu ya da bu diye binlerce kez irdeleyebileceğiniz sayısız teferruat. Bir aşkın izdüşümü zaman zaman yeni bir aşka yelken açmazdan önce.
Tüm o istifli korkular kokusu burnunuzun direğini sızlatırken perde arkasında ne çok gölge oynamakta.
Oynaşı ne çok dürtü izzeti ikramda nefsin sunumuna uzanan ve derken avaz avaz bağıran vicdanın neye tekabül ettiğini dahi bilmezken yoz bir sanrı ile sancırken yürek. Kaç boğum ise ya da kaç kez yineleniyorsa aynı söz irtibatı kesseniz de kopamadığınız o koca mazi.
Ana odaklı yaşamanın mümkün olmadığı binlerce anı geçmişten el sallayan. Mühim elbette geçmişe saplanıp kalmamam ama ne derece yadsıyabilirsiniz aldığınız onca dersi ya da hanenize taşınmış pek çok mükâfat ve ayracında yarının dünden bağımsız kılamazken zamanı.
Mütereddit bir ruh mu peyder pey istiflerken acıları sığınağınız bir yürek mi ayrı kalamadığınız. Ne komik ne de yanlış ama tek gerçek sınanan zafiyetiniz ve en güçlü yanınız belki de zayıf kılınan çoğunun nazarında.
Gücün tahakkümü mü yaşların izafi birlikteliği mi taşınan onca yasa eşlik eden.
Sonu mu addedilen aşkın yoksa yeni bir başlangıç onca hatırat yüklü olsa da geride kalan ve yer eden ve derken imgelerin gücü kadar sıkılgan belki de sıradan ama gönül bağı kurduğunuz o dev sureti yadsıyamayacağız kadar bağlanmaya başladığınız.
Duyguların bir dökümü belki de kâğıt üstünde nice çentik attığınız her bir ismin başköşesine ve başköşesinde yüreğin adeta vücudunuza yaptırdığınız bir dövme kadar manidar ve akla ziyan…
Yarınlardan kaçamayan varlıklar kadar emsalsiz.
Düne dayalı günler kadar sıra dışı.
Andan mükellef iken kaçıp kovalandığınız o döngü. Adı ister mahremiyet ister yanılgı ama baş koyduğunuz o yaralı dünlerin kanatan sivriliği kadar batıcı belki de tahmininizden de yumuşak bir dokunuş.
Muaf mısınız yoksa? Yoksa hiç misiniz tümlenmez iken o varlık?
Yoksa varlığa tekabül eden bir duygu kombinasyonu mu sizi sizden münferit kılan?
Yoksa bir azize mi parmaklıkların ardına hapsedilmiş varlığı ile sürekli volta atan o bilinmezlikte…
Kim bilebilir ki anın neyle sınırlı olduğunu ya da ansızın gözden çıkarmak mı tüm o öğretileri nefsin zincirlerini kırma arzusuyla yanıp tutuşan…
Sona ramak kala ve dünden sonra hatta yarından önce ama hala anını yaşamaktan aciz…
Sonlanmadan döngü ve nihayete ermeden hikâyeniz bir düşünün bakalım gerçek siz nerede saklı…
YORUMLAR
Gülüm Çamlısoy
Yüreğin dert görmesin canım.
Sevgilerimle yürek dolusu...