- 568 Okunma
- 3 Yorum
- 0 Beğeni
TOPLUMSAL YOZLAŞMA
Tarihsel süreç içerisinde etik kavramının birçok tanımı yapılmıştır.
Etik; insanların kurduğu bireysel ve toplumsal ilişkilerin temelini oluşturan; “değerleri, normları, kuralları doğru-yanlış ya da iyi-kötü” gibi ahlaksal açıdan araştıran bir felsefe dalıdır.
Günümüzde etik kavramı, daha çok iş hayatı içerisindeki davranış biçimlerini irdeleyen, düzenleyen bir disiplin olarak görülmektedir.
Ahlak kavramı ise, kişilerin sosyal yaşam içerisindeki ilişkilerini düzenleyen bir disiplin olarak görülmektedir.
Etik, her şeyden önce bütün etkinlik ve amaçların yerli yerine konulması, neyin yapılacağı ya da yapılamayacağının; neyin isteneceği ya da istenmeyeceğinin; neye sahip olunacağı ya da olunamayacağının bilinmesidir.
Etik; iyi, kötü, yararlı gibi sorunları inceleyen, ahlaki bir davranış kuralı ortaya koyan, hangi davranışın iyi olduğunu, neyin yaşama anlam kazandırdığını gösteren ahlak bilimi olduğuna göre, bu tanımın sınırladığı tüm değer, kavram ve eylemlere her bireyin saygılı olması gerekir.
Tüm var olan ve kabul görmüş etik değerleri reddedebilmek mümkün değildir. Çünkü etik değerler, insan yığınlarını toplum, insanları birey yapmaya yetebilecek güçte altyapı oluştururlar.
Toplumu oluşturan bireyler olduğuna göre, tek tek bireylerin ahlaki gelişimlerinin ortalaması toplum ahlakını oluşturur.
Toplumsal yaşam içinde herkesin üzerinde anlaştığı, gittikçe genişleyen ortak bir değerler sistemine ihtiyaç vardır.
Toplumsal yaşama temel oluşturan bu etik değerler, toplumda çekişen ve çatışan tarafların hiçbir ortak yanı kalmadığında bile ortak tutamak durumundadır.
Fakat gerçek adaletin, sadakatin, dürüstlüğün ne olduğu, sürekli bir tartışma konusudur. İnsanlar, en uygunsuz davranışlarını bile ahlaki sınırlar içinde göstermeye çalışırlar.
Bir toplumun üyesi olmanın ilk koşulu, var olan ahlaki çerçeveyi kabul etmektir.
Toplum içerisinde değer karmaşası oluşması ve zamanla “faydacılığın” her şeyin önüne geçmesi, etik kurallarının uygulanmasını etkiler. Bu durumda “toplumsal yozlaşma” ortaya çıkar. Toplumda oluşan yozlaşma hayatın her alanını etkisi altına alır.
Günü kurtarma adına yapılan göstermelik çalışmalar, teknolojinin hızla gelişmesi, bireylerin dengesiz ve kötü yaşam koşulları, aşırı hırs, bencil ve açgözlü davranmak, maddi ve manevi tatminsizlik, servet açlığı, ideolojik ya da siyasal ayrımcılık yozlaşmayı tetikleyen nedenlerin başında gelmektedir.
Toplumsal yozlaşmanın nedenlerini şöyle gruplayabiliriz:
-Kamu yapısından kaynaklanan nedenler
-Ekonomik yapıdan kaynaklanan nedenler
-Siyasal yapıdan kaynaklanan nedenler
-Bürokratik yapıdan kaynaklanan nedenler
-Toplumsal yapıdan kaynaklanana nedenler
-Tarihsel nedenler
Bir ülkede ekonominin kötüye gidişi toplumu ve doğal olarak fertleri etkiler. Bu etkilenme zamanla yoksullaşmayı getirir. Bu da eğitim başta olmak üzere birçok alanı etkiler. Fiziksel ve ruhsal anlamda sağlıklı insanlar yetişmesi güçleşeceğinden ahlaki yozlaşmanın altyapısı oluşur.
Toplumun farklı kesimlerinin siyasi alanda kendini ifade edememesi, siyasetin dar bir kesimin elinde kalarak kişisel çıkarlara alet edilmesi, siyasal kayırmacılık, rüşvet yozlaşmaya neden olur.
Bilindiği gibi devletin vatandaşlarına sunduğu hizmetler bürokratik kurumlar aracılığıyla sağlanır. Bu kurumlarda, adaletin eşit, hakça ve hızlı dağıtılamaması, parasal gücün hak ve adaletin önüne geçmesi, yolsuzluk, hırsızlık, rüşvet, dalkavukluk, yetkileri çıkar karşılığı kötüye kullanma, rüşvet, zimmet, adam kayırmacılık, rant kollama gibi istenmeyen davranışlar toplumdaki yozlaşmanın önemli sebeplerindendir.
Her yöneticinin tarafsız davranması ve politik yöneticilere tarafsız bilgi sunması gerekmektedir. Yöneticilerin politize olması durumunda görev yaptığı kurum politik bir görünüm kazanır, yönetici astları, yöneticiden çok politikayı araç olarak görürler. Sonunda politik ilişki ve kayırma, yönetimsel yeterliliğe üstün tutulur.
Toplumsal yapıda oluşan kültürel bozulma da yozlaşmayı oluşturan önemli unsurlardan biridir.
“Toplumsal yozlaşma” nın önlenmesindeki etkili yollardan biri, “sosyal adalet” in tesis edilmesidir.
“Sosyal adalet”, herkesin hakkının eşitlik ilkesine göre gözetilmesi, adaletin yaygınlaştırılmasıdır.
Yani; herkese kabiliyetine uygun yükselme imkânlarının tanınması, insanlardaki doğuştan var olan yeteneklerin gelişmesine fırsat hazırlanması, herkesin ürettiği hizmet ve yaptığı görev karşılığında hak ettiği maddi ve manevi mükâfata kavuşturulması, sıkıntıların ve nimetlerin adalete uygun olarak dağıtılması demektir.
Sosyal adaletin yaygın olduğu toplumlarda insanlar tasada ve kıvançta ortak davranmanın gereğine inanırlar. Böyle toplumlarda sosyal refah düzeyi de yüksek olur.
Bu sayede her fert, çabasının karşılığını görür, haksızlığa uğramaz; vazife, hak, mükâfat hususunda herkes yarınından emin olur. Sosyal adalet, toplumda demokratik hak ve hürriyetlerin herkese eşit ölçüde verileceği bir ortam hazırlar.
Hiç kuşkusuz sosyal adaletin, bir milletin bütün fertlerinde, bir devletin bütün müesseselerinde yerleşmesi o ülke insanlarının çok dengeli ve mutlu bir hayat sürmelerine sebep olur.
Doğru olanı savunmak cesaret ister. Cesaret; inandığımız şeyleri yapmak değildir! Cesaret; doğru olanı, etik olanı yapabilmektir.
Sevgiyle kalın…
YORUMLAR
"Hiç kuşkusuz sosyal adaletin, bir milletin bütün fertlerinde, bir devletin bütün müesseselerinde yerleşmesi o ülke insanlarının çok dengeli ve mutlu bir hayat sürmelerine sebep olur."
Bu ülke düzeni ve dolayısıyla toplumu için bu bir kabustan uyanmak olur ki bu kez alışık olmadığımız huzur ve mutluluk dozunun varlığı öldürür bizi.
Varolun.
Entellektüel-41
Etik olmak, davranmak her kişinin yapabileceği bir şey değildir.
İnsanların önce gerçek insan kavramını bilmeleri gerekir.
Bu bilince ulaşmamış kişi etik olamaz.
Ülkemizde gördüğümüz gibi etik olmak kavramının alaşağı edildiğini görürüz.
Her tür yozlaşma dayatılarak yaşatılır.
tebrikler,
anlamlı, güzel bir yazı.
saygılarımla..
Entellektüel-41
Saygılarımla...
bilgi paylaşımı gibi özenle yazılmış güzel bir makale.
emek vererek hazırlandığı açıkça belli.
O dediğiniz günler gelir mi acaba Üstadım.
ekleyecek çok fazla sözüm yok lakin bir hususu buraya ekliyorum.Şu anda toplumda bir ikilem söz konusu özellikle dini referans alan çevrelerde oluşan bencillik, lüks yaşam ve kısmen yolsuzluk iddiaları toplumu oldukça huzursuz etmekte. Aksi gibi birde bu yapılanlara dinde kılıf uydurma etik ve ahlaki değerleri yerle bir etmekte.
özellikle ahlaki değerlerimizin temelini oluşturan dini kavramlar ve yapılanlar insanların ahlaki değerleri sorgulamaya başlamasına neden olmakta.
sonu nereye varır bilemiyorum ama bizim kurumlarımıza yeni yeni girmeye başlayan etik kavramı ve değerleri de bir şekilde alt üst edilmeye başladı.
Tüm insani değerler yozlaştırılmış bir dincilik kavramına sokulmaya çalışılıyor.
Sağlıklı ve güzel günler dilerim saygılarımla
Entellektüel-41
Değerli yorumunuzda ipuçlarını verdiğiniz konuların özünü anlıyorum ve sizlere hak veriyorum...
Yüreğinizdeki duygulara, zihninizdeki düşüncelere bu bağlamda aynen katılıyorum...Keşke yüz yüze gelme fırsatımız olsaydı...
Satırların kıskacından kurtularak dolu dolu sohbet ederdik..
Teşekkür ve saygılarımla efendim...