- 2508 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
ELLERİN
İnsan ilişkilerinin samimiyetini ve sıcaklığını gösteren birkaç şeyden biridir belki de elle temas, el ele tutuşmak, dokunmak, sarılmak, kucaklamak…
Bakışlar, jest ve mimikler kadar önemli olduğunu düşünüyorum el ele tutuşmanın.
Her tanışma merasimi tokalaşmayla, her aşk önce ellerde başlar, eğer bu ilişki sevgililik ilişkisine dönüyorsa çiftler çeşitli bahanelerle bu yakınlaşmayı ele ele tutuşarak başlatır. En azından bizim kültürümüzde böyle, biz ağırdan alan bir toplumuz, biliyorsunuz.
Bayan K ile ilk buluşmamızdı, 19 Şubat’tı. Selimpaşa Sahiline gittik, sahile gitmek için de uygun mevsim ve uygun hava koşulları yoktu ama yine de gittik.
Hava güneşli gibi görünse de hissettirmeden üşütüyordu, tam da el ele tutuşmak için uygun zamandı, birbirimizi tanımaya çalışıyorduk. O, anlatıyordu, ben dinliyordum; ben, anlatıyordum o dinliyordu.
İki insanın birbirini dinlemesi ne güzel şey, hele bir de birbirlerini anlamaları… Anlayıp dinlemeleri ise en güzeli.
Dünyaya yeni gelmiş bir çocuk gibi her şeyini merakla dinliyordum.
İlk buluşmamızın öncesindeydi aslında Bayan K’dan hoşlanmam, sanırım ilk görüş, bir insanın bir insanı ilk gördüğündeki verdiği ve aldığı elektrik, ki bu sözcüğü hiç sevmiyorum, kadın programları yüzünden, sanırım.
Sanırım o ilk görüştü, bu aşk sanrısını başlatan.
Ben o elektiriği almıştım akım akım, hem de çok yüksek voltajda.
Selimpaşa plajında ilk kez el ele tutuştuk, Ellerini çok sevdim, sonra gözlerini, sonra sözlerini…
Belki aşkı özlemiştim, ellerini aşk sandım.
Sevilecek çok şey bulunca Bayan K’da, kendisini sevdim en sonunda.
Uzun ve ince parmaklıdır Bayan K, elleri çok narin, hiç iş yapmadığını o yumuşacık ellerinden anlayabilirsiniz.
Dokunuşları sevgi doludur, ya da ben sevgi dolu dokunduğum için bana öyle gelmiştir, burası biraz karışık… Duygular yanıltıcıdır, ben yanıldım, sizi de yanıltacağım. Hep beraber bir aşk sanrısı yaşayacağız. Bu sanrı bende çok sancılı geçti, belki de geçmedi, yazdıkça azalıyor belki..? Belki de yazdıkça artıyor; ama görüyorum ki artan yalnızlık oluyor bende, Bayan K azalıyor. Ve aşk, içimde uyumuş bir yanardağ gibi için için kaynıyor. Patlayınca da en çok beni yakıyor. Olsun aşkla yanmak senin gibi ruhsuz ruhsuz donmaktan bin kat iyidir, yeğdir.
Sen yalnızlıklarımdan arda kalansın.
Bu aşkın üstü kalsın, sonraki aşklarında kullanırsın.
O elleri ilk kez tuttuktan sonra bir daha hiç bırakasım gelmedi, hatta araba sürerken bile. Bayan K’nın ellerini araba sürerken bile hiç bırakmazdım.
El ele tutuşmamızı anlatacak olursam, ben hep Bayan K’ yı sağımda taşırdım, yani sağ tarafımda bulundururdum, sağlak olduğumdan mıdır, nedir onu ben de bilmiyorum? Böyle bir takıntım daha var işte.
Belki de bu sağlaklık bende aşırı salaklığa dönüştü.
Dolayısıyla onun sol elini tutardım bütün parmaklarımı onun parmaklarının arasına geçiririm ve sağ elimin başparmağıyla onun sol elinin işaret parmağını severdim. Bir tek vites atarken sevemiyordum bu nedenle arabayı otomatik vites almamanın üzüntüsünü ilişkimiz boyunca hep yaşadım…
“O böyle bir üzüntü yaşamış mıdır?” onu bilemiyorum.
Bayan K, el ele tutuşmaların insanın ilişkiye bakışını gösterdiğini düşünüyordu. Bu nedenle benim el tutuşumdan sahiplenici bir kişi olduğumu söylüyordu. O daha çok dört parmağımı bütün parmaklarıyla saracak şekilde elimi tutuyor, böylece ilişkide eşit ve sahiplenici bir tutum yerine demokratik bir sevgi ve tutuş olsun diyordu, ama biz insanlara sahip olduğumuz şeyleri sevmeyi öğrettiklerinden ben onunla aynı fikirde değildim. Kim haklı kim haksız onun tartışmasını da yapacak değilim. Bazen o, benim gönlümü yapmak istediği için benim sevdiğim gibi tutuyor bazen de ben onun elini sahip olduğum en kıymetli şey gibi bırakmamacasına tutuyordum.
Bir gün Bayan K ile benim evde, ki eser boyunca bir daha benim ev demeyeceğim çünkü onun evinde sadece üç kez bahçede oturduk ve bir keresinde de Bayram Dedesini ziyaret ettik- kahvaltı ediyorduk kahvaltımız bitti, Bayan K. ellerinin temiz olmasına çok özen gösterir aslında genel anlamda kişisel bakımına önem verirdi.
Sofrayı topladık, kirlileri bulaşık makinesine dizip el yıkamaya geçtik. Ben avuçlarıma sıvı sabun aldım ve ilk sırayı kaptım el yıkmak için, ilk sırayı kaptığım için de içim pek rahat etmedi, sevgimdendir, diye düşünüyorum onun ellerini de yıkamak istedim, ellerimdeki sabunla onun da ellerini iyice köpürtmek suretiyle ova ova yıkadım, o da benim ellerimi öyle…
Duruladık ve birbirimizin ellerini kuruladık. İlk kez bir kadının ellerini yıkıyordum, ilginç bir deneyimdi bu, ilişkimizde en unutmayacağım mutlu anılarımdan biridir bu el yıkama merasimi.
Bu el yıkamalar bir süre daha devam etti, ki ben hep sürmesini isterdim de o eller yoktu ellerimde, o eller bir gün ellerin mi olacaktı acaba? diye de düşünüyorum şimdi, o elleri kimse benim gibi sevgi dolu yıkayabilecek mi ne dersin Bayan K?
Ben biliyorum sen de öğreneceksin kimsenin aklına bile gelmeyecek ellerin..!
Ne temiz ellerdi onlar, şimdi hangi ellerde kirletiyorsun ellerini..?
Şimdi Bayan K’nın ellerini anlatırken elimde olmadan şaşırıverdim, ne kadar çok şeyimiz varmış anlatılacak.
Bir erkeğin elinin, bayanın elinden farklı olması gerektiğini de düşünürüm, bayanların elleri daha yumuşak olmalı, erkeklerinki ise daha sert bu nedenle vücut geliştirme antrenmanlarımda eldiven kullanmıyordum ki avuç içlerim nasır tutsun, bir erkek eliyle kadın eli arasındaki fark ortaya çıksın, diye. Bayan K bu durumdan hoşlanmıyordu tabii doğal olarak.
Bayan K’dan son ayrıldığımızda, KPSS ve bahçe işlerine kendini adadığını söyleyince uzun bir ara görüşemedik, bir gün bana bahçe işlerinde çalışmaktan ötürü o güzelim ellerinin su toplamış olduğu bir fotoğraf attı vatsaptan. Benim tuttuğum o yumuşacık eller şimdi ne çileler çekiyordu. Üzülmedim dersem yalan söylemiş olurum.
Ellerimi bırakınca o güzelim ellerini de cezalandırmışsın gibi geldi bana. Sen, beni özlüyor musun, bilmiyorum ama ellerim ellerini çok özledi, inan.
Dilime de bir şarkı takıldı şimdi
Ajda Pekkan’ın “Affetmem Asla Seni.”
Ellerim ellerini asla affetmeyecek bil bunu emi..!
Bayan K ile olan ilişkimizde, onun tabiriyle “vıcık vıcık” olmak istemediğini söylerdi. Bu nedenle elimi çoğu kez sıcağı ve terlediğini bahane ederek bırakırdı. Ben bu duruma içten içe de olsa üzülürdüm ve ona bunu belli etmemeye çalışırdım, fakat nafile yüzüm hemen düşerdi yerlere ve o anlardı ellerimin ellerinden kopmak istemediğini. Ben ellerimi bırakmasını, temizlik huyuna verirdim. Ona sevgisizliği yakıştıramazdım.
Dün Bayan K ile buluştuk ve KPSS’ye gireceği okulun yerini sınav öncesi görmeye gittik. Ona göre bir ilişkimiz yoktu ve vıcık vıcık olmamalıydık, ben de resmi davranmak için kendimi zorluyordum, fakat ben ne kadar ciddiysem, ellerim o kadar cıvıktı affedersiniz. Hemen ellerine sulandı, ona olan özlemini sevgisini, hasretini göstermek için deliler gibi kucaklaştı ellerim onun elleriyle, onun elleri de ellerimi özlemişti hasretle kucaklaştılar…
Galiba onun elleri de benim ellerimi seviyordu sanırsam, galiba, herhalde…
Ok Meydanındaki sınav yerini gördükten sonra avcılar sahiline kahve içmeye geldik. Tam bir kafeye girdik ki kafenin giriş kapısının karşısındaki masada hepsi de birbirinden kirli sakallı on beşe yakın erkek vardı ki bir tane bile kadın yoktu aralarında.
Bize bakmaya başladılar, aslında sahildeki kafelerde on beş kirli sakallı erkeğin de bir araya geldiğine ben de ilk defa şahit oluyordum. Bayan K bir anda elimi tuttu, korkusundan mı ellerinin beni özlemesinden miydi, bilmiyorum sormak da istemedim ama bu durumdan oldukça memnun oldu ellerim.
Sonra kirli sakallı erkek gurubuyla ilgili espriler yaparak güldük. Ben istesem bile bu kadar erkeği bir araya toplayamam, dedim hele bir de kirli sakallı erkeği hiç, kaldı ki toplamak da istemem zaten erkekler hamamı gibi.
Bayan K’nın elime aniden sarılışı bana 6 Mayısı hatırlattı, Bayan K ve birlikte Kültür Üniversitesi Bahar Şenliklerinde ellerinin ellerimi arayışı geldi aklıma.
Acaba bana acaba mı fazlaydı?
Acabasız bir hayatım olsa nasıl olurdu acaba?
Sılanın Konseri, oradaki sarılışlarımız, kucaklaşmalarımız ellerimizin birbirini bırakmaması, gözlerimizin birbirinden ayrılmaması… Bu aşkta unutamayacağım zamanlardı.
Eğer ellerinle başka bir eli seversen bir daha yıkasan da temizleyemezsin o elleri haberin olsun, sakın kirletme ellerini başka birinin elleriyle.
İnsanların avuç içindeki çizgilerde kaderinin yazıldığı söylenir, kimle evleneceği, kaç yıl yaşayacağı, kaç çocuğu olacağı gibi.
Hatta birçok yerde de el falı bakana rastladım. Romen vatandaşlarımızın da el falına baktıklarına defalarca şahit olmuşumdur.
Bu ellerini çok sevmemdeki sebep kaderimde ellerinin oluşu olmasın, diye de az sormadım kendime.
Belki de kader, ellerimizi birleştirecek ki bu kadar çok sevdi ellerim ellerini.
Sakın ellerimizin kaderiyle oynama eller için!
İşte hayat bir bilinmezlik, avuç içimizdeki çizgiler, kader çizgilerimiz de olabilir, inanca dayalı bir konu bu, ama ellerimizde kaderimiz yazıyorsa ve biz de birbirimizin kaderindeysek belki de bu yüzdendir ellerimin ellerini arayışı, özleyişi ve sarılışı…
Bir avuç mutluluk kadar
Kader olabildi ellerin bana
Avuçlarımda sevgi sözcükleri saklıydı sana
Sen ellerini aldın giderken
Ben de tüm sözcükleri savurdum ardından…
Önce ellerini, sonra yaralarını sevmiştim
Özlerse ellerim ellerini
Ellere verdim, deme emi...!
Yaralarını sorarsan; yaran, yaramdır
Bilmesin eller haramdır…
İnsanlar kelime dağarcığı kadar sever
Sen benim sözlüğümsün, tüm dillerden çoksun bende
2014-İstanbul
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.