- 650 Okunma
- 3 Yorum
- 0 Beğeni
YAŞASIN HÜKÜMET KURULDU!
Ülkede güzel şeyler de oluyor. Sözü şimdi yerini buldu bence. 14 Haziran’ıı 15 Haziran’ a bağlayan bir gece yarısı bir de ne göreyim! EDEBİYAT DEFTERİMİZ yılların kurt politikacılarını atlatıp el birliğiyle bir çırpıda Hükümeti kurmamışlar mı!
Bu güzel başarıdan payına düşeni alması gerekenler başta ülke idarecileri/sorumluları ve mecliste söz sahibi olabilmiş kişiler olmalıdır tez elden.
Sessiz sedasız bir araya gelen Defter sorumluları ve bir takım ismi saklı tutulan üyeler Sezar’ın hakkını Sezar’a verdiklerine emin olacak bir şekilde çoğul ve pek de sürpriz sayılmayacak parti isimleriyle koalisyon kurup hem üstlerine düşeni yaptılar hem hükümet sorumlularına önder ve örnek oldular.
Her tür seçim ve ödül dağıtım şeliinde olduğu gibi bu seçimde de saf dışı kaldıkları için mahzunlaşan gücenen ve seçimin adilane yapılmadığını ima eden üyeler de yok değil doğal olarak. Ancak tartışmalara yol açmamak için bu işi fazla kurcalamamak hatta teşekkürlere bile cevap vermemek kurucular tarafından yasaklanmış durumda!
Yani itirazcıların özgürlükleri kısıtlanmış durumda. Eee her minnetin bir külfeti olacaktır tabii.
Bana gelince; Hey gözünü sevdiğimin DEVRİM’i! Hayatında hiç kimseye bir teşekkür borcunun olmaması. Ödüller övgüler paye ve de defterdeki kurdele-böcek beklentisinde değil de, ömrünce insani ideallerin peşinde koşmanın sana verdiği ayrıcalığı doya doya yaşıyorsun sonsuz özgürlüğün bayrağı altında. Ve de sivri ama o ölçüde doğru adil samimi ve dürüst biçimde kullandığın dilinin güven ve inandırıcılığını böylece.
Epey zamandır buralarda gezindiğim halde değil üyeleri kurucuların isimlerini kim olduklarını bile bilmem tanımam.
Yeni gelenlere büsbütün yabancıyım. Şiirde başlayan garip anlaşılmaz yazım şekli düz yazılara da sıçradı. Nece kimce hangi dilde yazıyorlar anlayana aşk olsun derim ben. Rumuzları profilleri bile garipçe bir dilden. Çoğunluk genç takımdan ve kibir sarhoşu olanlarla birlikte bizim yaş taifesinden eski üyeler de var aralarında.Belli bir grup ‘al gülüm ver gülüm’ geçinip gidiyorlar gibi görünüyor görünüşte.
Şunu da itiraf etmeliyim ki; bu tür şiir ve yazılanları en inceden inceye ve derinden anlayan bilge arif geniş kültürlü ve moderen üyelerin hayret verici yorumladıklarını gördükçe benim Yedi Uyurlardan biri olduğuma inanmakla kalmıyor embesilliğimi bir kez daha tescillliyorum inanın.
Ah nerede dilinden halinden anladığım o eski defter üyeleri. Nerelerdesiniz.
Evet, değişmeyen tek şey değişimin kendisidir derler. Sizler de erdemli, duyarlı ve nezih kişiliğinize yakışacağını düşünüp ter ki diyar ettiniz buralardan. İyi de ettiniz.
Ne güzeldi o günler o değerli o samimi o içten üyeler oysa. O anlaşılır hisse kapılacak çalışmalar. Çok değil bir iki yıl önce örneğin benim bile yazılarımın şiirlerimin okunma sayısı binleri aşarken bu günün ‘güne gelen’ yazıları en fazla beş yüzlerde gezinmekte.
Bu riskli işe kalkışanların arasına sen sonradan katılmış olmana rağmen Kükümeti kurma işinde senin adın yankılanıyor defterde can dost.Daha ne olsun.
Ama sen bile ödül töreninde isminin geçmemesine hayıflanıyor.Ters düştüğün bir üyeyenin; Öyle ki talihsiz bir
tartışmaya neden olan ve bir süreliğine siteye girememe neden olan arkadaşın aday adayı olarak kendi sitemden duyurulmasına bile saygı duydum. Emek benim için değerlidir. Değerli Arkadaşımız Serhat Akdeniz’in bahsettiği değerli üyelerin isimlerinin geçmemesi onların yetersiz olduğu anlamına gelmiyor elbette. Her birinin çalışmaları kendi alanlarında iyi olduğunu herkes biliyor. Fakat her üyenin önerisi, tercih ve talepleri doğrultusunda böyle bir çalışmanın çıkmaza gireceğini düşünüyorum. Diyorsun.
Eee bu işleri öyle kolay mı sandınız. Bunlar öyle yazıp çizmeye, bir biriyle yarışa, sahte söz ve görüntüler vermeye benzemez. Sonuçta Defterin Geleceğini belirliyorsunuz.
Boş verin onu bunu canlarım. Baştakiler ülkenin kaderinin kara mı ak mı yoksa milletin başına bela mı olacağının düellosunu yaparlarken sizler meclisi toplayıp hükümeti kurdunuz bile.
Yaşasın kardeşliğin zaferi! diyordu sevgili CaNMaYBuLL...
YORUMLAR
Hakketen yahu...ben bu deftere ilk üye olduğumda yazılarımı bin küsur kişi okuyordu... şimdi yüz küsurda takılıyoruz...ben ne binin, ne de yüzün okuyucu sayısı olduğunu sanmıyorum...okuyan üç beş kişi, ötekiler şöyle bir uğruyor... tenkitlerinizin kendi açınızdan haklı olduğunu düşünüyorum... bu sitede sanırım benden daha çok okuyan yoktur... çünkü işsiz güçsüz bir ihtiyarda vakit tüketimi fazla oluyor... hani karaiblere gidip ahir ömrümüzü dolu dolu yaşamak da var ama kör olsun şu fukaralık...gücümüz bilgisayar karşısında bolca zaman tüketmeye yetiyor... üstelik hızlı okuma tekniğini dört dörtlük uygulayamasam da dört ikilik filan uygulayabiliyorum...ona rağmen örneğin yayınlanan şiirlere başladım mı, bakıyorum kalite yok iki, bilemedin beş mısra okuyup atlıyorum başka şiire...ama öyle şiirler yazılıyor ki, o şiiri ille de sesli okuyorum...var böyle şair arkadaşlar...isim vermeyim... kaliteli seslendirmeler de hoşuma gidiyor... her neyse, sonuçta tebrik edip geçiyorum...vatandaş bu defa da aynı yorumu kopla yapıştır yapıyorlar diye tenkit ediyor... e be kardeşim yorum yapmıyoruz, tebrik ediyoruz... tebrik iki sözcükten oluşur..."tebrik ederim" bundan nasıl bir çeşitleme bekliyorsun ki... böyle dostlara gıcık oluyorum valla... hem her seferinde kopla yapıştır yaparak vakit kazanıyor adam...aynı cümleyi her seferinde yazmak vakit israfı...demi? KURULACAK HÜKÜMETTE PKK OLMALI. PKK OLMADAN OLMAZ. SİYASETÇİLER BUNU ÖNEM VERSİN LÜTFEN...SAYGILAR
DEVRİM DENİZERİ
Siteye geldiğim günlerde naçizane kaleme aldığım çalışmalarıma içten yorumlar getirmekle kalmaz kurdelelere layık görür güne geleceklerinden emin olduğunuzu söylerdiniz. Ancak bunlara neden söyleşi dediğimi ve niçin belli bir saatten sonra sayfaya attığımı eleştirirdiniz. Ne güzel günlerdi o günler. Bir ara sağlık sorunlarınız nedeniyle uzak kaldınız ancak eşinize devrettiğiniz sayfanıza mesajlar bırakabiliyordu üyeler. Bunlardan biri de bendim. Kendime olan hayranlığım herkesçe malum. Vefa ve kadirbilirlik de kişilik özelliklerim arasındadır.
Fazla okunmadığınızı düşünseniz de en sevilen saygı gören ve güvenilir yazarların belki de en başında yer aldığınıza eminim.
Sesli şiiri sevdiğinizin farkındayım. İşte orada övgüleriniz mekanik itici bir ses ve kötü bir yorumla seslendiren sesleri alkışlamanızı da ben anlayamıyor ve yadırgıyorum. Mezradaki insanlar bile seslendirme tekniğini uyguluyorlr ben İstanbul!un orta yerinde bunu başaramadım maalesef. Yoksa sesim üstüne bir ses düşünemem. Tiyatroya bulaşmam da sesimin duyanı yerine mıhlamasından kaynaklanmıştır. Sakın bu durumu megolamanlık olarak algılamayın.
SES VE ŞİİR isimli yazımda seslendirmenin ne denli önem taşıdığını anlatmıştım bir ara.Okuyabilirseniz. Bana gelince kendimden başka kimseyi okumuyorum desem..Ben zaten her zaman kendin pişir kendin ye modelini uyguladım yaşantım boyu.
Sizi yeniden sayfamda görmek beni çok sevindirdi. Ama yine de ah nerde o eski günler diyorum. Çünkü benim yalnızca sağ lobum gelişmiştir sol lobun yerine de.
Yaşlılık moduna girmeyin sakın. Daha göreceğimiz günler var dostum. En azından düşlerimizi ve düşüncelerimizi çalamadılar. PKK DEDİNİZ DE DÜN BİR ZARF GELDİ BANA.NE DERSİNİZ İLGİLENEYİM Mİ :)
SEVGİ SELAM VE ESENLİK DİLEKLERİMLE
Kemnur
Merhaba
Çok değeri insan ve önemli yazarım.
Vitrinde gerçekten nadide kıymetli ve önemli bir mücevher, gösterişten uzak mütevazı bir biçimde yer almışsa eğer, bu ayrıcalık ve bu anlamlı saygın duruş, o mücevherin sahip olduğu değerlerden çok, onu keşfedip anlayıp gün yüzüne çıkaran ve bu tespitini yeri ve sırası geldikçe yineleyen sarrafa aittir.Ben sizde bu ustalığı görüyorum Sayın Levent Taner.
Sağlam karaktere erdemli kişiliğe güzel ahlaka ve onurlu şerefli bir hayat sürecine sahip olabilmek bir insan için en büyük ödül ve liyakattır kuşkusuz.
Bu seçmelerin ardından daha da dillenen “emek” sözü beni çileden çıkarıyor desem yeridir. “Bir ideale bir mesleğe bir işe “Emek Vermek” o kadar kolay mı. Ama bu toplumun diline doladığı her söz hiçbir anlam taşımasa da süregelir yıllarca. Maden ocaklarını, yurt savunmasını, ilim bilim mucitlerini, ciltlere sığmayan ve ta hangi zamanlardan günümüze ulaşan edebi eserleri düşünün hele bir.
Bu uğraş bu kadar zor ve böylesine emekli olsaydı bazılarının belirttiği gibi; bunca sayısız şair ve şiir dolaşıyor olur muydu ortalarda.Fabrikasyon misali günde ne çok şiir üretenler var.
Ayrıca “çalıntı şiir” polemiği de rahatsızlıklar arasında.
Bırakın Allah aşkına. Öbür aleme bonservis olarak götüremeyeceğinize göre bırakın beğenen alsın götürsün. İnanın ben bu tür çalışmalarımı çeşitli yerlerde başkaları adıyla yayınlandığını görüyorum Seviniyorum mutlu oluyorum. Benim hırsızlık serüvenimi okumanızı isterim. İZ BIRAKANLAR adıyla iki bölümde dile getirmiştim yazıyı.Kendimi aklamak karakterimden dolayı zor olmadı. Şekspir’in tanıklığı olmasa da! Ancak aklını her şeyin üstünde tutan duygu yoksul ve yoksunu bir üyenin hiç aklını kullanmadan bana “hırsız Tülin!” yakıştırması yaptığını çok değerli bir üye tarafından öğrendim. Tabii ne kadar aciz biri olduğunu da. En güzeli kendinizi çok ciddiye bir çoklarını da “ti” ye almanızdır.
Selam sevgi ve esenlik dileklerimle.
Merhaba
Güzel noktalara değinmişsiniz kuşkusuz
Her zamanki gibi dobra dobra bir hanımefendi buldum,
Ben kendi hesabıma şiir de veya nesir de ismini gördüklerime takılmadım
O arkadaşların güzel ve etkileyici hatta özgün şiir veya nesirlerinin olması mümkündür
Kişisel düşüncem itibariyle, olumlu örneklere itirazı doğru bulmam
Yani hak edene karşı çıkmayı etik bulmam
Ancak ismi geçmeyen bazı isimler var ki
Onlar hakikaten rencide olabilir hatta haklı da olurlar
Benim kendimce de banko gördüğüm kalemlerdir bunlar
Ki söz ettiğiniz değerlendirme yazısında da bazı üyeler direk isimler telaffuz etmişler ki onlara ben de imzamı tereddütsüz atarım
Ancak yaraya tuz basmak misali zihnimdeki isimleri telaffuz etmeyi uygun bulmadım
Hani melodi değil ki; söz konusu isimler üzerinde terennüm etkisi yapsın
Sözün özü, yürek sesiniz hiç susmasın dilerim
Saygı ve selamlarımla...
DEVRİM DENİZERİ
Çok değeri insan ve önemli yazarım.
Vitrinde gerçekten nadide kıymetli ve önemli bir mücevher, gösterişten uzak mütevazı bir biçimde yer almışsa eğer, bu ayrıcalık ve bu anlamlı saygın duruş, o mücevherin sahip olduğu değerlerden çok, onu keşfedip anlayıp gün yüzüne çıkaran ve bu tespitini yeri ve sırası geldikçe yineleyen sarrafa aittir.Ben sizde bu ustalığı görüyorum Sayın Levent Taner.
Sağlam karaktere erdemli kişiliğe güzel ahlaka ve onurlu şerefli bir hayat sürecine sahip olabilmek bir insan için en büyük ödül ve liyakattır kuşkusuz.
Bu seçmelerin ardından daha da dillenen “emek” sözü beni çileden çıkarıyor desem yeridir. “Bir ideale bir mesleğe bir işe “Emek Vermek” o kadar kolay mı. Ama bu toplumun diline doladığı her söz hiçbir anlam taşımasa da süregelir yıllarca. Maden ocaklarını, yurt savunmasını, ilim bilim mucitlerini, ciltlere sığmayan ve ta hangi zamanlardan günümüze ulaşan edebi eserleri düşünün hele bir.
Bu uğraş bu kadar zor ve böylesine emekli olsaydı bazılarının belirttiği gibi; bunca sayısız şair ve şiir dolaşıyor olur muydu ortalarda.Fabrikasyon misali günde ne çok şiir üretenler var.
Ayrıca “çalıntı şiir” polemiği de rahatsızlıklar arasında.
Bırakın Allah aşkına. Öbür aleme bonservis olarak götüremeyeceğinize göre bırakın beğenen alsın götürsün. İnanın ben bu tür çalışmalarımı çeşitli yerlerde başkaları adıyla yayınlandığını görüyorum Seviniyorum mutlu oluyorum. Benim hırsızlık serüvenimi okumanızı isterim. İZ BIRAKANLAR adıyla iki bölümde dile getirmiştim yazıyı.Kendimi aklamak karakterimden dolayı zor olmadı. Şekspir’in tanıklığı olmasa da! Ancak aklını her şeyin üstünde tutan duygu yoksul ve yoksunu bir üyenin hiç aklını kullanmadan bana “hırsız Tülin!” yakıştırması yaptığını çok değerli bir üye tarafından öğrendim. Tabii ne kadar aciz biri olduğunu da. En güzeli kendinizi çok ciddiye bir çoklarını da “ti” ye almanızdır.
Selam sevgi ve esenlik dileklerimle.