seni yapanın da'
Sabah erkenden kalktık kahvaltı yaptıktan sonra boş su bidonlarını dayımın Skoda’ya koyup rüzgâr uçurmasın diye bir birine bağladık. Altın şehre doğru yola çıktık. İstanbul plansız bir şekilde hızlı büyümüş altyapı, üstyapı eksikleri çok fazla olan bir kent. Biraz ticari zekâya sahip olan insanlar burada çok kolay para kazanmanın yolunu bulabiliyorlar. Mesela bu koca kente hiçbir zaman gönül rahatlığı ile içilebilen yeterli içme suyu sağlanamamış. O nedenle de ihtiyacı karşılamak için su sarnıçları yapılmış; Sultanahmet semtinde bulunan Bindirtirsek (Philoksenos) Sarnıcı ve Yerebatan Sarayı
Ayrıca Fındık zade, Çarşamba ve Karagümrük semtlerinde de açık sarnıçlar vardır. Osmanlı döneminde bu açık sarnıçlar bostan olarak kullanıldığı için “çukurbostan” adıyla anılmıştır. Karagümrük’teki açık sarnıç ise bugün futbol sahası olarak kullanılmaktadır. İstanbul’a verilen terkos suyu içilebilir nitelikte olmadığından insanlar içmek için damacanalarla su alıp içiyorlardı.
Bu yeni bir sektörün doğmasına neden olmuş. Küçük çekmeceden Altınşehire düzgün yol yok ekin tarlalarının arasında Skoda ile hafızam beni yanıltmıyorsa yaklaşık bir 1.5 saatte gittik. Bu ilk sefer bana Adana’dan İstanbul’a yolculuğumu hatırlattı desem abartılı olmaz. Çünkü yollar gerçekten çok kötü hatta bazı yerlerde yol yok. Bizden evvel giden insanların izinden gidiyoruz. Dayım bana seni Altınşehire götüreceğim dediğinde güzel bir yerleşim yeri hayal ettiğimden hayal kırıklığına uğradım. Burada bir yerleşim falan yok. Beton bir kulübe bu kulübe içine büyük su pompaları konulmuş Avcılara su veriliyor. Pompalardan Artan su bir boru yardımı ile dışarı atılıyor. Biz bu dışarı atılan sudan bidonları doldurduk. Arabaya yükledik devrilmemesi için yine bir birine bağladık. Çok hızlı hareket ediyordu dayım. Suyu götürmek yetmez bunun birde satması var diyordu o nedenle hemen yola koyulduk. Bir taraftan ekin tarlalarının içinden yol alırken bu arabaların en zayıf tarafı rampalarda çabuk hare ret yapması ve diferansiyelin sorunu olduğunu ancak bunu kendisinin çözdüğünü söylüyordu gülerek. Hararet için her zaman yanımda 20 litrelik dolu su bidonu bulunduruyorum, diferansiyel içinde bolca sigara kâğıdı diyordu. Hararet yapıp su eksilince bidondan su takviyesi yapıyorum. Diferansiyel bozulunca da iki dişli arasına sigara kâğıdı koyarak ayar yapıyorum. Suyu anlamıştım ama ne yalan söyleyim sigara kâğıdının ne işe yaradığını anlıyamadım. Sohbet sürerken daha doğrusu dayım arabasını, özelliklerini, bozuldukca nasıl ustalıkla tamir ettiğini tamir sırasında yaşadığı anılarını anlatıyordu. Yolu yarılamıştık. Hafif bir rampayı tırmanmaya başladık. Arabanın ön kaputundan hafif hafif buhar çıkmaya başladı. Bunu Tohma suyunun kenarında sabah ayazın dada görürdüm. Dayım biraz telaşlanmıştı. Rampanın bitimine az kalmıştı ki dayım arabayı durdurdu. İndi hemen ön kaputu açtı. Buhar çoğalmış garip sesler gelmeye başlamıştı. Bende indim. Bana arabanın arka tekerinin altına bir taş bulup koymamı istedi. Ben taş ararken de kendisi bir bidonu kapmış içindeki suyu o acayip sesin geldiği yerin üstüne döküyordu. Suyu döktükçe ses azalmaya başladı bir süre sonrada ses kesildi. Buharda artık çıkmıyordu. Eline bir bez alıp bir kapağı açmaya hazırlanırken banada biraz uzakta durmamı istedi. Bu kapağın açınca buhar çıkabilir ve elimizi yüzümüzü yaka bilirmiş. Bir iki kez elle açmadan kapağı yokladı kendine göre açılabilecek duruma geldiğine kanaat getirince çevirerek açtı. Açması ile of anam sesi yükseldi. Ulan diyordu seni yapanın bana satanın… Buhardan biraz eli yanmıştı. Nerde ise motoru yakacakmışız su tamamen bitmiş. Yahu ben suyu satacak mıyım yoksa yolda sana mı içireceğim diye de espri yapmaktan geri kalmıyordu. Bidonda geri kalan suyu açmış olduğu delikten su taşıncaya kadar doldurdu. Kapağı kapattı. Arabaya bindik birkaç metre hareket etmiştik ki ulan ben böyle şansın içine… Dedi ve arabayı biraz düzgünce bir yere durdurdu. Bu kez dayımın sıkıntı ve sinirden yüzü kızarmıştı. Yine arabayı yapanın kendisine satanın gelmişine geçmişine rahmet okuyordu ama gülerek değil. Bana hadi bakalım bu gün burada akşam etmesek iyi diyordu.
Şoför mahallindeki koltuğu kaldırdı.Oradan bazı aletler aldı. Krikoyu arka tekerlekle öntekerleğin arasına yerleştirdi.Bana hadi bakalım şu kolu çevirebilecekmisin dedi.Ben kolu çevirdikçe arabanın bir tarafı yukarı kalkıyordu.On cm kadar kalkmıştıki dur dur olmadı dedi.Tersine çevirmemi istedi.Krikonun altı sert olmadığı için arabayı kaldıracağına kendi toprapa gömülmüştü.Etraftan bir düzgün taş bulup getirdi krikonun altına koydu.HADİ şimdi çevir bakalım dedi.Bir süre sonra eğilip arabanın altına kafasını soktu biraz daha kalması lazım dedi.Ben çevirmeye devam ediyordum.Tekrar kontrol etti.Bu kadar yeter sanırım dedi.Aletleri aldığı bölümden eski bir bez parçasını çıkarıp yere serdi.Arabanın altına önce kafasını sonrada sadece bacakları dışarda kalacak şekilde girdi.Yapanın yedi ceddine rahmet okuyarak bir şeyler yapıyordu.Bir ara torpidoyu aç orda sigara kağıdı var onu bana ver dedi.Torpidoyu açtım gerçektende bir tomar sigara kağıdı vardı.Bir tanesini alıp verdim.Aldı bir süre sonra bir daha istedi onuda verdim.Arka tekeri çevirmemi söyledi.Ben önemi arakyamı dedim.Ben sana ne tarafa dersem o tarafa ama hızlı değil dedi.Tekerin başına geçtim.Şimdi öne dedi.Ben var gücümle bir yüklendim tekerlek iki tur attı.Dayım hay senin yapacağın işin dedi.Yarış yapmıyoruz ayar yapıyoruz,yavaş yavaş çevireceksin dedi.Yeniden bu kez çok yavaşça çevirmeye başladım.İleri diyor ileriye geri diyor geriye.Bunu kaç kez yaptım bilmiyorum.Sanırım yaklaşık iki saat kadar zaman geçmişti burda duralı.Arada bir kafasını dışarı çıkarıp terini silip yeniden arabanın altına yatıyordu.Sonunda dışarı çıkıp elindedki sigara kağıdına baktı bak yırtılmamış demekki ayar iyi oldu dedi.Bu iki dişli arasına kağıdı koyuyorum eğer yırtılırsa dişler çok sıkı yağ sürtülmemişse çok boluk var,yağ sürtülmüş ama kağıt yırtılmamışsa ayar tamam demekdedi.Krikoyu indirdik.Arabaya bindik.Anahtarı taktı çeviriyor ama ama arabada tık ses yok.Bir bir daha çeviriyor yok,yok Allah yok.Ulan diyor kör şeytan.Tövbe tövbe senin başka işin yokmu be…Sonra ön kaputu açtı hay allah kutup başı gevşemiş radyatörle uğraşırken dedi.Ben ne demek istediğini anlamıyorum zaten.Kutup başı nedir?Difransiyel nedir?Kapağı kapattı kontağı çevir bakayım dedi.Ben öylece yüzüne bakıyordu.Elini bükerek anahtarı çevir diye tekrar etti.Sonra tamam tama bırak ben yaparımdedi.Arabaya bindi anahtarı çevirdi araba çalışmıştı.Ya bismillah dedi ve yola devam etti.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.