İlk şart hukukun üstünlüğü olmalı
7 Haziran 2015 seçimlerinin üzerinden dört gün geçmiş olmasına rağmen Dünyayı bilmem ama Türkiye’deki bütün paydaşlar şoktalar. İktidar partisi şokta kuruldukları tarihten bu yana girdikleri seçimleri büyük bir çoğunlukla kazanmışlar ve başka hiç kimseye ihtiyaç duymadan hükümet kurmuş ve seçim hiç yapılmamış gibi bakanları bile değiştirmeden bazense bir iki kabine revizyonu ile yollarına devam etmişlerdi. Bu seçime giderken de oylarında bir miktar azalma olabileceğini görmüşler ancak bunu çokta önemli olmadığını düşündüler. Dolayısıyla herhangi bir alternatif plan hazırlığı yapma gereği bile duymadıklarından şimdi yine birinci parti olarak seçimden çıkmalarına rağmen muhalefetten daha fazla şoktalar. İktidarları döneminde gerek diğer siyasi partileri gerekse toplumun diğer kesimlerini okadar ötekileştirdiler ki şu an AKP yanlısı olmayan farklı dünya görüşüne sahip hiç kimsenin kapısını çalmaya ne yüzleri olmadığı gibi kapılarını çaldıklarında bir tanrı misafiri olarak bile kabul görebileceklerini düşünemiyorlar. Çünkü kendilerinin dışında herkes ya darbeci ya vatan haini ya ulusalcı ya da üç koyunu bile güdemeyecek insanlar olarak nitelendirdiler. Bu algı bu itici düşünce ve söylem en üst yöneticisinden tut en” basit” sokakta simit satarak, inşaatlarda amelelik yaparak hayatını kazanan insanlar için bile geçerlidir.
Örneğin ben 35 yıl bu devletin eğitim kadroları içinde öğretmen ve yönetici olarak hizmet verirken;2014 yılında çıkarılan bir yasa ve bu yasaya dayanılarak çıkarılan bir yönetmelik sonucunda iktidara yakın sendikadan olmayan ne kadar yönetici varsa(birkaç istisna hariç) nerde ise hepsini üstü örtülü emekliliğe zorladılar. Emekli olmayan öğretmenliğe dönenler ide ordan oraya sürekli görevlendirerek tabir yerindeyse taciz ettiler, huzursuz ettiler. Bu sadece eğitimde değil diğer bütün çalışma alanlarında yaşandığı gibi bizleri görevden almaları yetmedi birde sözde komisyonlar kurarak ödül sayısını bile hatırlamayan yöneticilere (0)sıfır puanlar verilerek toplumun gözünde başarısız, işe yaramaz insanlar olarak göstermeye çalıştılar. Sanırım bunu başardılar da. Sanki bu kanun hiç çıkmamış da yöneticiler sınava tabi tutulmuş onda da başarısız olmuşuz. Ondan dolayı bizi görevden almışlar. İşin belki de en üzücü, en komik yanını da bu. Ben ve benim gibi binlerce insanı sadece farklı dünya görüşünden dolayı bir kalemde silip atabilmişlerdir.
İşin dahada vahim yanı muhalefette olan partiler ve sivil toplum kuruluşları da şokta. Onlarda 13 yıldır yapılan seçimlere bakarak; AKP enin oylarında bir azalma olur amma yine de tek başına iktidar olur. Bizde alıştığımız düzende” muhalefet” yapmaya devam ederiz. Yani gerçek anlamda kendini iktidar olmaya, ülkeyi yönetmeye hazırlamış ona göre projeler üretmiş değiller diye düşünüyorum. Şimdi öyle bir sonuç ortaya çıktı ki, sanki üç bilinmeyenli bir denklem. AKP herkesi aşağıladığı için onların kapılarını çalmakta zorlanıyor.
CHP-AKP koalisyonu için çok sayıda ön şart var. Mesela eğitimde yapılan tahribatın giderilmesi, yolsuzluk ve yüce divan olayları, sarayla ilgili iddialar, başkanlık tartışmaları ve cumhurbaşkanının yetkileri gibi. MHP enin seçimden önce, seçim sürecinde söylemleri, çözüm süreci diye adlandırılan süreçle ilgili görüşlerinin yanı sıra 17-25 Aralıkla ilgili ciddi iddia ve söylemleri,
HDP Eş başkanının seçim sürecinde halka verdiği söz var. Biz AKP ile bir koalisyonun içinde olmayız.
Şimdi buradan baktığımızda öne çıkan bir hesaplaşma isteği gibi duruyor. Buda yanlışların en büyüğü olacaktır kanaatimce. Eğer aklıselimle hareket edilmez bu öç alma, kendini haklı çıkarma gayreti sürerse bundan millet rahatsız olacak ve kötünün iyisini tercih ederek yapılacak bir erken seçimde bunlardan hiç bir şey olmayacağı düşüncesi ağır basacak.
Şunu anlatmak istiyorum; Önce ülkeyi en iyi şekilde yönetecek bir iktidar formülü bulunup hükümet kurulmalı, bütün devlet kurumları tam anlamıyla çağdaş ülkelerde olduğu gibi tarafsız inandırıcılığı yüksek verdiği kararlarda her zaman hukukun üstünlüğünü ve insan haklarını devletin kutsallık anlayışından önünde tutan bir konuma getirilmeli. Hata yapanları, suç işleyenleri bir öç alma linç etme mantığı ile değil hukukun üstünlüğüne saygılı adil mahkemelerde yargılanmaları sağlanmalıdır. Yoksa verilen cezalar toplumun bir kesimince oh ne iyi oldu layığını buldu derken, bir kesimince de; haksız yere cezalandırıldılar bunu onların yanına bırakmayalım gibi kutuplaşmayı kemikleştirecek ve birbirine karşı zaten var olan nefret kini körükleyecektir.
Bu aslında sıradan bir iş halini almalı herkes suç işleyenlerin mutlaka hak ettikleri cezayı alacağına kesinlikle inanmalı, suçun ve suçlunun dini, dili ırkının olmayacağı gibi verilen cezalarında her türlü ön yargıdan uzak caydırıcılığı olan, cezayı alanında evet ben bir suç işledim, cezasını da çekiyorum diye bilmelidir.
Bunu başarabilirsek iktidarda kimin olduğu pekte önemli olmayacaktır .Siyasi partiler ülkeyi ben daha iyi yöneteceğim iddiasında bulunurken nasıl hesap soracaklarını değil, nasıl yöneteceklerini, toplumun refah düzeyini nasıl yükselteceklerini, ellerimizle yok edip yağmaladığımız dünyayı gelecek nesillere nasıl daha yaşanır hale getirerek bırakacaklarının hesabını yapacaklardır. Yapmalıdırlar da.
Şu ana kadar olanlara ve konuşmalara bakılırsa kafalar çok karışık. Umarım en kısa zamanda kişisel hırslardan kurtulur, kendi menfaatlerinin önüne toplumun menfaatlerini kor ona göre çözüm üretirler. Bekleyip göreceğiz.
E.MADENLİ
YORUMLAR
Güneyimizde, Irak'tan Akdenize uzanan yeni bir Kürt devleti kurabilmek için,
Türkiye'nin sesini kesmesi, dış dünya ile ilgisini kesmesi gerektiğini bilen Amerika,
oyunu gerçekten güzel oynadı.
Bizim neyimize etrafımızda gelişen olaylarla ilgilenmek?
Biz;
''Yurtta sulh, cihanda sulh'' ilkesinin gölgesinde,
kafamızı deve kuşu misali kuma gömeceğiz,
o küçücük dünyamızda,
elin etlisine, sütlüsüne karışmadan yaşayacağız.
Bizlere ne dayatılırsa,
o çerçevede yaşamaya devam edeceğiz.
Biz,
bırakalım dünya işlerini.
Koalisyon kurma formülleri ile uğraşalım.
Diğer işleri yapan başkaları var.
Çok da başarılılar sonuçta.
Taa kocaman okyanusları aşarak gelebiliyorlar yanı başımıza.
Biz?
Misak-ı Millimiz var ya...
Yakında,
onu da söküp alacaklar elimizden.
O gün,
sadece Tayyip düşmanlığı nedeni ile PKK'yı baş tacı edenler,
sanırım çok pişman olacaklar.
Bu arada...
Güzelim İzmir'de,
Zübeyde Hanım ve oğlunun tepesine çıkmış,
seçim galibiyetini kutlayanların fotoğraflarını gördünüz mü?