Kaybolan roman çalışmamdan bir bölüm: YAŞLI ADAM
Kışın gelmesiyle yasa boğulan bir ağacın altında oturan yorgun
argın, durgun, boynu bükük, dizlerinin bağları sökük yaşlı bir adam...
Kinli,kederli ve sinirli bir ruh haliyle konuşup duran iki genci izliyor.
Portresi için poz veren biri gibi kıpırdamaksızın duruyor.
Yüzündeki ifade oraya damgalamış ya da oyulmuş gibi.
Gözlerinin ışığı sönmüş,yüzüne gri imgeler ve karanlık gölgeler düşmüş.
Kulaklarında geçmişte , çok eskiden söylenen br sözün son yankısı var sanki.
Yaşlılıktan tiridi çıkmış tir tir titriyor garibim...
Söyleyemediği şeyler yüzünden bembeyaz kesilmiş kapalı
dudaklarının kenarıda uçmaya hazırlnan son sözleri birilerini beklemin telaşı içinde debelenip duruyorlar...
Çizgilerle dolu yüzünde üzüntü ve ızdırap izlerini takip ederken garip bir ürküntü düştü içime...
Ben bu ürküntüten sıyrılmaya çalışırken
İki büklüm olmuş sırtını geriye dayadı ve iyice
gerilere, gençlik ve esenlik dolu günlerine daldı.
Nemli,titrek ve kederli gözlerle sonbaharın(ın) hüzün dolu müziğini ve yüreğinin hazin şiirini dinledi.
Sanki isyan ederek dağılıyor zihnine her bir anı
ve beni hüzne boğuyor değiştiremediğim bu kanı
Kendi içinin sesini dinleyen bir çoçuk gibi saf,
savunmasız, umarsız, masum ve şeffaf...
Öyle dalgın,öyle bitkin, öyle kopuk ki hayattan sadece ara sıra
geleceğin kaygısı içinde konuşup duran bir kaç gence gülümseyiveriyor...
Bu arada çocuklar anı yaşamanın avantajıyla gülüşmekte ve büyüklerinin başına üşüşmekte...
Gagalarıyla yuvalarına saman taşıyan kuşlar yağmurun dinmesini bekliyor
Gökyüzü ise hala ağlıyor bu manzaranın tepesinde bir çoçuk gibi...
İşte tam bu esnada beni fark edip yüzünün en güleç haliyle
ve titreyen kırışık elleriyle kendine has selamını verdi.
Düşünebiliyor musunuz bana ’insanın gülerken ve ağlarken ki yüz ifadesinin hemen hemen aynı olduğunu’
anlatmaya çalışan bu ihtiyar adam yüzünün en güleç
haliyle bana yaş dolu gözleriyle ’gençliğine güvenme yıllar alıp gidecek’ şarkısının nakaratını tekrarlayıp duruyordu.
Biraz daha yaklaşdım adamcağıza.
Yeterince yaklaştığımda ise gözlerim ilk defa
yağmurla karışık bir gözyaşı seline tanık oldu.
İhtiyarın yüzü bir savaş alanından farksızdı.
Çatışan yaş ve yağmur damlalarının ortasında kalan yüzünün görüntüsü sanırım hafızamdan hiç silinmeyecek.
Beyaz kirpiklerinin üzerinden çizgili yüzüne düşüp yuvarlanan bu yaş ve yağmur damlaları
yaşadığı hayatın o kor azabıyla birer alev topuna dönüşüyor her tarafı ve herşeyi yakıp kavuruyordu adeta.
Damlaların hissiyatını iliklerime kadar hissettiğim o anda
yerdeki yaprak yığının üstüne ihtiyarın geri kalan hayatı damlıyordu sanki...
./...
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.