- 584 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
Kalbinle bak!
Ne kadar az huzur sever ne kadar çok belaya talip var.
Dedim ama aslında öyle değil negatif- pozitif ilişkisi hep dengede, ne bir eksik nede bir fazla. Negatifin ağırlıkta sanısı sadece tedirgin durumların sanki uzamış duygusunun insanda yarattığı yanılgıdan kaynaklan bir durum bu.
Yaşam her an yeniden yaratılıyor, bununla beraber artılar ve eksiler eşit şekilde irade emrine veriliyor. İyi ve kötü, siyah ve beyaz ne kadar zıt olsa da her zaman hep yan yana yürürler. Güzel - çirkin doğru - yanlış farkı ise bunların sonucunun kıyasıyla mümkündür. Her şey birbirinin benzeri fakat aynısı değil, farklılıkları belirleyense seçimlerdir.
Eylemlerin sonuçlarından isim alan insanlarda bu belirleyişin tezahürüdür. Kimi örneklikleriyle doğruya sevk ederken kimi de ibretlik hadiseleriyle zımnen yine yanlışlarıyla doğruya işaret eder. Yani yaşamın gayesi hep doğruyu bul(dur)mak adına işlettirilir.
***
Kürkçü dükkânı olmaksa genel tarafından onaylanmış kesime zimmetli bir ifade sanki. İyilik dönüp dolaşıp yine iyilerde kalıyor, su akıp bir şekilde yatağını buluyor. Fıtrat bunu istiyor çünkü. Huzurun tarifi bu ifadenin tam kendisi.
“İyi”.
Gerçek bir iyilik hep kabul ediş ve reddedişten uzak bir şefkatle mümkün.
Bu kadar özveri çok zor tabi…
Fakat iyilik aslidir, hakikatine sadık kalabilmiş herkes iyidir. Kötülük ise sonradan aslına müdahale ile yazılım dışı, şahsi menfaati gereği kendi kuralsızlıkları içinde kurallar belirleyen bir öğretidir.
Bu gerçeği benimseyip yaşam biçimi haline dönüştürülürse de şikayet kalmaz. Çünkü zorluğu çıkaran olmaz. Zorluğu çıkaran kalmazsa da tartışılacak bir konu kalmaz.
Benimde bütün kalbimle inandığım gibi, Dünya ve sebatla herkes için iyiliği gaye edinenlerin sayesinde dönmeye devam ediyor, denilmesine sanırım hiç kimse itiraz edemez.
***
Peki, bu istenmeyen düşünce ve eylemler, o iyileri üzer mi?
“Evet, hayır” yani ikisi de doğru cevap.
Hayır, ise vardır bir hayır der, sonucundan yine leh’te bir çıkarım yaparak aynı doğru istikamette yürümeye devam ederler.
Evet, ise şayet; kendileri için bir kaygıdan öte bütünün selametine vurulacak olan d/arbeden ibaret bir endişedir.
Çünkü " iyiler hiç kaybetmezler”. Kaybın en büyüğü insanın kendi vicdanına sağırlaşmasıdır. Bulunduğu an’ın en doğru kararını alan bir vicdan ise her an huzurun anahtarıdır.
Vicdanını onarmış şahsiyet insanı yaşadığı koşullarının en doğrusunu seçerek yine en güzel şekilde iyide ikame edebilenlerdir. “Bizim, sizin ve hepimiz” için der doğru bildikleri yolda bütünlük için mücadeleye devam ederler. O nedenle onlar herkesçe kabul gören saygınlardır. Anlık gelgitler onları esir alamaz. Çoğunluğu vehim kaynaklı safsata dolu hafızalarına çok güvenmediklerinden dolayı olaylara önce vicdani bakmak esastır onlar için.
Bilinir ki sanılar çoğunlukla yanılsamadır.
***
İyi kalmak ise sanıldığının aksine kolay bir şey değildir. Kalbin aktif halinin sarsılmadan her daim olaylara şefkatle bakışın tezahüründen sonra ki ödüldür.
Akla hükmeden zekânın gerçeklerle yüzleştiği andaki pişmanlık zamana rağmen vicdanının acısını dindiremez. Burada kalbi kararları esas almak akla daha yakındır. Zekâ kararları daha çok geçici menfaatleri kapsarken akıl insanı kemâle doğru götür(yükseltmesi gereken)en kalbi hassaların dışavurumudur.
Akıllı insanın görüşü ne olursa olsun cahilden çok daha üstündür. Bilgi ile cehalet kuşatılamaz. Onarım içsel yapının kalitesiyle alakalıdır. Bilgi kalp ile bütünleşemezse sonuçlarından verim alınamaz. Çünkü fikir kalpten doğar hislerle eyleme dönüşür. O nedenle;
Her insan Kalbine gözü gibi bakmalı, kalp gözüyle bakmalı, olaylara, olmayacaklara ve bütün hayata…
Zehra Asuman-Denemeler
10.06.2015