KÜLYUTMAZ HABİB VE HARİÇTEN GAZEL SINIFI İZMİR ÇIKARTMASINDA
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
“Dağ başını duman almış
Gümüş dere durmaz akar
Güneş ufuktan şimdi doğar
Yürüyelim arkadaşlar”
Sırayı bozmadan arkadaşlar, sırayı bozmadan…diye sınıf başkanı Jale öne doğru
ilerledi.Eteğine yapışan Banu,”Anneciğim çok yoruldum,daha yolumuz var mı,kucak
isterim” diye tutturdu.
“Az kaldı kızım sabret, hanginize yetişeceğim ben” diye Jale,sitem etti.
Külyutmaz” konuşmak yasak,uygun adım marş ileri” diye azarladı,elindeki kızılcık
sopasını evirip çevirerek… Kuşluk vakti düşülünce yollara, yorgunluktan kapanan
gözkapaklarını ovuşturdu.
Tam o esnada muz kabuğuna basıp tepetaklak düşerken,”bunu koyanın gelmişini
geçmişini”…diyerek okkalı bir küfür savurdu…
Çınar ağacına yaslanmış hınzırca bıyık altından gülüyordu…
Olgun, çıkınında getirdiği acılı Adana’yı, çaktırmadan atıştırırken,bir taraftan
kendisini gözetleyen olup olmadığını anlamak için etrafına bakınıyordu.
Arka sıradan Fatih ittirerek” İstanbul’u fethettik, şimdi sıra İzmir de, diyerek coşku
ile elindeki bayrağı salladı…
Küçük Hüsam pardon küçük Ferhat, ben izciyim,size kılavuzluk yapmam için beni
görevlendirdi müdürümüz Şahamettin, diyerek böbürlendi.
Alwaysu, muzipçe mırıldandı,kılavuzu karga olanın…diye…
Dik bir yokuştan geçerken Ayşegül’ün ayağı takıldı…
Ozan İlo, artık bu kadarı da fazla ,üzerimizde nazar var arkadaşlar, ben sizi okuyup
üfleyim,bu kem gözleri bertaraf edelim dedi.
Makberi,”kurşun döksek daha iyi”,diyerek tartışmaya başladılar.
Serkan, durun, durun, geldik,dedi. Bitap ve yorgunluktan bitmiş bir halde…
Çınar,göl’den tuttuğu,balıklara iştahla bakan arkadaşlarına dönerek:
“Size suşi hazırlayacağım, parmaklarınızı da yiyeceksiniz. dedi, ama bulaşıkları
ladeste kaybeden yıkayacak, ona göre herkes gardını alsın dedi…
Suskunum Deniz, her gün şiir yazmaktan parmakları aşındığı için yiyecek parmağı
kalmadığından üzüntüden sus olmuştu.
Direniş Zafer, silahlarını kuşanıp gelmiş, ben kaybetsem de bulaşık yıkamam
diyerek,bir eliyle silahını okşuyordu.
Bu duruma çiçek açmış Bahar dalı kıs kıs güldü…
Ansızın, bir şangırtı koptu.Heyecanlanan bahar tabağı düşürüp kırınca,hiç
bozuntuya vermeyerek,elinde kalan tabağın parçasını yere atarak:
”Sirtaki yapıyorum diyerek bütün tabakları kırmaya başladı…
Külyutmaz atıldı, kızım dur,bunlar masraflara dahil değil,sen bizi
batıracaksın,adisyonu sana keseceğim diyerek tehdit edince,Bahar ağlamaya başladı…
Bu duruma seyirci kalamayan Direniş silahlarını çekip rast gele ateş edince,
herkes kaçıştı,çil yavrusu gibi dağıldı...
Eee ne de olsa yetmişlik rakı şişede durduğu gibi durmuyordu…
Sürç-i lisan ettiysek affınıza ve engin hoşgörünüze...
AA
YORUMLAR
tebrikler arkadaşım, hiç şaşırmadım, şiir, yazı eee kimbilir daha neler neler var sende... bir de bir yürek var ki, onun da engin kapısından girdim içeri. yazım ve anlatımda ki ustalığının başarısı, hayata ve insanlara yakından özümseyerek bakmandan ileri geliyor. detaya girmeden, sıkmadan yazmış olman ayrı başarı. hariçten gazel sınıfının etkin oyuncularının rol dağılımları ve durumları beni acaip güldürdü:) fetihler devam etsede yazsan diyorum........
sevgiyle kal arkadaşım.
saba35 : Olgun, çıkınında getirdiği acılı Adana’yı, çaktırmadan atıştırırken,bir taraftan
kendisini gözetleyen olup olmadığını anlamak için etrafına bakınıyordu....
Aslında arabamın bagajında mangal ve ilgili takım edavat vardı ama ortam uygun değildi...
Ve keyiflerle okudum geç kaldığım yazıyı ama hala güncel diye düşünüyorum.
Yazarı kutluyorum.
saba35 : Olgun, çıkınında getirdiği acılı Adana’yı, çaktırmadan atıştırırken,bir taraftan
kendisini gözetleyen olup olmadığını anlamak için etrafına bakınıyordu....
Aslında arabamın bagajında mangal ve ilgili takım edavat vardı ama ortam uygun değildi...
Ve keyiflerle okudum geç kaldığım yazıyı ama hala güncel diye düşünüyorum.
Yazarı kutluyorum.
Sevgili Banu,o kadar içten ve yaşatarak anlattın ki,o büyülü atmosferi buradan teneffüs etmiş olduk tekrar.
Ve keşke dedik...
Ama gönlümüz sizlerleydi...
Böylesi muhteşem bir organizasyonu hazırlayan ve emeği geçen başta Jale ve Ansızın olmak üzere hepinize tekrar bu vesile ile teşekkür ediyorum.
Sevgi ve Saygı ile...
:)))
Jale'yi etekli görmedim ama bir kısmı uyuyor yazdıklarının Aslı'cım.
Yalnız sendeki iletişim ağına bayılıyorum, toplantıyı kaç kişiden dinledin :)))
Ben katılan biri olarak uzun süredir yazacaktım ama ertelediğim yazımı buraya ekleyeyim.
Sen bizi aradığında kahvaltı yaptığımız o güzel denize sıfır Kordon'da Semih abi, ablam, Jale ve ben geldim aklıma..
Sabahın köründe uykusunu bize feda eden ve kahvaltıya götüren, hiç üşenmeyip İzmir'e özgü ne varsa bize tattıran , görmemizi sağlayan bir Jale vardı..
Annemdir diye söylemiyorum ama kucağında olmak ve ona sarılıp onunla iki gün geçirmek çok güzeldi.
D O Y A M A D I M !!!
Bizi kahvaltıdan sonra kızlarağasına götürdü. Tabi yolda rastladığımız sevgili Fatih Akça ve Serhat'la (black) orada buluşmak üzere sözleştiğimizi unutmayalım.
Oraya vardığımızda bir yandan yaka kartlarına isimleri yazıyor bir yandan koyu sohbetimize devam ediyorduk. Ablam hiç durmadan fotoğraf çekiyordu. Ne de olsa en büyük hobisi bu :)) Soğuk bir şeyler içtik. Grubumuza biz orada otururken Toprağımsın katıldı. Gittikçe çoğalıyorduk.
Hava çok sıcak ve birazcık esecek bir yerler arıyorduk. Annem sağolsun bize fincanda kahve içirmeye başka bir yere götürdü biraz daha serindi ama esmiyordu. İzmir'in o yakıcılığında rengim bile öğleden sonraya kadar değişmişti :))
Çok keyif aldım. Akşam toplantıya kadar Semih abi ve Jale'nin ve arada bize katılan dostların sıcak, hevesli, öğretici ve bir o kadar samimi sohbetlerine hayran kaldım.
Akşam toplantıya geç kalmamıza sebep sevgili Habib bizi o kadar çok bekletti ki biz toplantıya gittiğimizde daha saat 20:00 olmadan neredeyse 20 kişi vardı ve geç kaldınız dediler :)))
Dostlarla karşılaşmak sanal dünyada bildiğimiz isimleri karşımızda görmek çok güzeldi.
Suskunum ilk anlarda tokalaştığım ve sıcaklığını sanaldan nasıl yaşıyorsam hiç inkar etmeden gerçek hayatta da sunan çok güzel bir insansın. Canımsın derken ne kadar haklıymışım. Yanılmamışım.
Selin Yıldız akşam bize eşlik etti ve bu kadar yakınımdayken seni seviyorum diyemedim sanırım Selin affet...
Seni tanımak çok güzeldi.
Sabiha hanım hemen arka masamda oturuyordu İstanbul Pierre Loti kahvaltısında tanıştığım güzel insan. Orada görüşmek güler yüzünle karşılaşmak sevindirdi beni. Ferhat'ımda öyle :)
Serkan Canbolat, acısı çok taze iken yine benimle atışıp, hemen yanıbaşımda yemek yerken bile hiç bir şeyin eksikliğini yaşatmadığın için sağolasın. Gece Kordon'da sabahlayıp işe gitmene de üzülmüştüm ama bir yolunu bulup kaçmışsındır sanırım :)))
Bize servis eden şefe, canlı müzik yapan gençlere (tabi şiir okunuyor diye gece ikiden önce kaçtığınızı saymıyorum :)) ) de teşekkür ederim. Keyifliydi hem de çok.
Masalardaki İzmir'in hatırası deniz kabuklarından bile almışlığım var :) Bu kadar özenli bir organize yaptığın için minnettarım sana Jaleeee :)
Gece kahve içmeye gidiyoruz diye sabahladığımız gece ettiğimiz sohbetler doyurucuydu. Bir de bir ara Murathan Mungan lafı geçtiydi sanki... Uyuyordum herhelde. Selin biliyor bunun ayrıntısını ben girmeyeceğim :D:D:D:D
Sabah güneş yüzümüze vurmaya başlayınca Urla da Yörük Evi'nde yaptığımız kahvaltı muhteşemdi...
Ve bize İzmir'a ayak bastığımız andan itibaren eşlik eden bizimle birlikte uykusuz kalan, dost olan Ayşe sonsuz sevgiler canım...
Bizimle yine o akşam beni kırmayıp şiirlerimde fotoğraflarını kullandığım dostum sevgili Barış Çolfan'a ve ablam Bade Kalyoncu'ya da teşekkürlerimi sunuyorum.
Hiç bir zorunluluğu yokken ve herhangi bir ücret almadan çektiği ve siteye eklediğimiz fotoğraflar için...
Çok güzeldi çookkk.
Gezi notlarım için başıma gelenleri yazdığım ayrı bir yazım var annem biliyor bazılarını her biri için not tuttu çünkü :))
Belki ilerleyen zamanlarda ekleme fırsatım olur.
Gelemeyen bir dahaki toplantıyı kaçırmasın derim.
Tebrikler Aslıcım...
Güne gelen yazı gülümsetti bizi.
tebrıkler tebrıkler gunun yazını ve yazarını kutlarım
edebıyat toplantısına ısım yazıpda son dakıkada gelemeyen ben garıp kulunuz hkla yanar yanar yanar...bu duruma ben gelseydım boyle olmazdı ....neden mı çunku şanlı bayragı ben tasır olurdum yaramazlıgımla....
of kı of.....konya yaktın benı....
romantık beyede teseffuflerımı sunarım ayrıca...
izmir yanıyor.....
aynur soysal kumcu tarafından 7/6/2008 5:05:09 PM zamanında düzenlenmiştir.
Yazıda zikredilen isimlere aşinalığım olmadığı için, bağlantıyı kurmakta zorlandım doğrusu. Ancak bu durum, yazan kalemle değil, okuyan kişiyle alakalı bir kusur. Yorumlara bakınca da kaçırdıklarım için üzüldüm.
Fakat şundan emin olunuz ki, kaleminize çok daha fazla yakışıyor şiir. Denize yakamozun, geceye mehtabın yakışması gibidir, bir kaleme şiirin yakışması; bir gönle hüznün yakışması.
Hilmi Yavuz'un dediği gibi:
"Hüzün ki en çok yakışandır bize
belki de en çok anladığımız ..."
Şu saat oldu ve ben nete yeni bağlanabildim...
Eşittir, ilk kez okuyorum yazını Aslı.
Hayırdır?
Gıyabımda ne söylense eyvallah demişliğim meşhurdur..
Ama şu yukarıda yazılan yorumları ve anlatılanları tanımıyorum...
Biline...
Yavuz Dogan tarafından 7/6/2008 3:22:42 AM zamanında düzenlenmiştir.
Ressamın biri,bir insan resmi yapar ve teşhir eder.Ancak resmi seyreden bir çizme ustası,resimdeki adamın çizmelerinin hatalı olduğunu söyler.Ressam,yanlışını düzelttikten sonra adama teşekkür eder.Bundan cesaret alan çizmeci,resimdeki adamın kavuğuna ve sarığına da itiraz etmeye başlayınca,ressam eliyle adamın ağzını kapar ve der ki:
-Çizmeden yukarı çıkma arkadaş.
* Son cümleyi * EDEBİYAT sitesinde " vurgulayabilen bir hanıma " bir şey söylemek düşmez !...
Kusuruma bakmayın, sayfanızda görüş bildirdiğim için...
bir daha sayfanıza gelme gafletine düşmem...
önceki şiirlerinizde beğeni yorumu bıraktığım zamanları hatırladım da... hoşgörünüz vardır sandım... pardon
* O zamanlar hiç böyle bir üsluba sahip değidiniz *
Sayın Romantik,daha önceki serileri okumadan yorum yaptığınız nasıl da belli oluyor.
Bu sınıf sadece İzmire gidenlerin bir kısmı içindir.
Kaldı ki daha önceki serilerde Yavuz Doğan'a yer verilmiştir.
Ayrıca kimin sınıfa dahil edileceği kimin edilemeyeceği yazarın insiyatifindedir.
Ki bu yazıyı ilk okuyan Yavuz Doğandır...
Bilginize...