- 1053 Okunma
- 3 Yorum
- 1 Beğeni
TOROSLLAR’IN ETEĞİNDE BİR ŞAİR VE SEYDİŞEHİR DESTANI
TOROSLLAR’IN ETEĞİNDE BİR ŞAİR VE SEYDİŞEHİR DESTANI
Ümid HARUN
Özellikle SEYDİŞEHİR DESTANI on üç bölümden oluşuyor. Şair, kitabının sonuna kendi eserlerini ve yer aldığı antolojilerin adlarını koymuş.
Öncellikle şehirlerin hareketliliğinden yola çıkmak gerek. Medeniyetlerin, uygarlıkların, kültürlerin çıkış yerleridir şehir. İlk fikri oluşum yeri.
Birinci bölüm, erenler diyarında, şehrin kurucusu ve kuruluşu, ipekböceğini sabırla örüşü gibi, munis ifadelerle yazılmış. Bir ulular kervanının, yıllar süren yolculuğun şiirleştirilmiş şekli SEYDİŞEHİR DESTANI. Yer yer mısralarda, hadis-i şeriflerin ve ayet-i kerimlerin anlamını görüyoruz.
İslam Dini’nin Peygamberi, şiiri hikmetle anlamış, satırlarda hikmet varsa takdir etmiştir. Ama yıllar boyunca, mevsim mevsim şiir, elbisede değiştirebilir.
Kendi aslını tarihini, coğrafyasını itirafın şiiri SEYDİŞEHİR DESTANI. Peygamberini soyunu sevmenin göstergesi.
BAĞDAT’A VEDA EDİYORUZ bölümünün sonuna Esma-i Hüsna’nın konulması uygun görülmüş. O var başka bir şey yok. Bir şey yok dediğimiz her şey O’nda, her şey O’nun. Bütün isimleri ve sıfatları, eşyayı anlamlı kılıyor.
Klasik reformize ediliş şekli. Seyyid Harun Veli ve ona ait coğrafyanın, kendisini, erenlerini, onlardan kalanı, binanın restorasyonu, kapıların boyanıp cilalanması, halka yeniden sunuluşu.
Bahaddin Paslı, zor olanı tercih etmiş. Öyle ya şairler zorların, güzelliklerin adamı değil midir? Onların, feleğin çemberinin en dar yerinden geçmeleri boşuna mıdır? Seydişehir’in tarihini, kuruluşunu, düz yazı ile değil de şiir mısralarıyla anlatmış.
Mabetler şehirlerin tapusu, tarihi belgesi durumundadır,
Bir anıt şahsiyet Seyyid Harun Veli Hz.nin doğup büyüdüğü topraklardaki sultanlığı bırakıp buralara kadar gelmiş, sinelerin sultanı olmuş. Topraklarımızı artıran, bereketlendiren büyük insan. Arayan soran yüreklere, “işte buradayım” diyen manevi dinamiklerimizden. Şehrimizde yüzyıllardır O var. Musa’ya yardım eden kardeşi Harun, fasih ve beliğ konuşan bu necip milletin büyüğü, ulusu. O, metafizik ürpertiyle, taşı hareketlendiren Allah’ın kulu.
İlk bölüm, on dörtlü hece ölçüsüyle yazılmış. Uzun, aruzu andıran mısralar tercih edilmiş, aruzla hece arası bir şiir.
Paslı’nın şiirinin başlangıç olarak yıllar öncesine dayandığı, mısralardan belli her şiirin bir eseri vardır. Paslı’nın şiirinde halk, şiiri olarak kesinleştirebiliriz.
Şair, Seydişehir’de yaşamayı adeta borç bilmiş. Büyük bir şehre göçüp, sanatına orada devam ettirebilirdi. Ama yapmamış, yaşadığı gerçekten yeri sevmiş, bir sevgili gibi.
Seydişehir’de az da olsa şairlerin yaşaması, kendi adıma beni memnun etti. Bu şehrin de sözcüleri vardı çünkü.
Günümüz halkının, şairi tanıma çabası olmasa da olanla yetinmekten başka yolumuz yok. Ayrıca, umudumuzu kaybetmememiz gerekir.
Bahhadin Paslı, Seydişehir’i karış karış dolaşmış, gezmiş bilen biri. Şiirlerinde kendini yaşadığı şehri adapte etmiş. Mısraları ile kendi varolma mücadelesi vermiş, kitabından anladığımız kadarıyla.
Ayyaşından delisine, öğrencisinden hocasına kadar konu edinmiş konu komşusunu. Halkını tek tek sevmiş. Hocalara özel bir hürmet duymuş. Kentin insanını, canlı olarak şiirlerinde görebiliyoruz. Yaşanılan tabiat, coğrafya bir tablo gibi dipdiri karşımıza çıkıyor. Yalın, güzel, sevimli bir anlatım. Harbi, felefenin derinliklerine, hayatın karmaşasına dalmadan.
Filer ve isimer bolca kulanılmış. Sıfatsız ne şiir, nede roman olur zaten. Öğretici bir şiir var önümüzde. Soyutlama oldukça az. Bizim gördüğümüz boyuttan seslenmiş hep, sanırım bunuda şuurlu yapmış.
Günaydın Seydişehir şiiri, serbest yazılmış. Sanatkar, edebiyatta, şiirin farklı şekillerini, alanlarını denemekten kaçınmamış. Zor olan bu şekilde, şiirini sesini yakalamak, tabiri caizse moda bu günümüz şiirinde. İkinci yenicilerin anlamsız ve saçma buluruz ürünlerini. Ama bir gerektir.
İnsanın konuşma dini kullanması, karşımızda son derece mütevazı birinin bulunduğunu göstermekte. Yörenin konuşma dini kulanarak eserini vermesi halkın düşünce ufkunu genişletecek, şiirin yolunu çeşitlendirecektir. Düşünen insanları artırmak ve sanatın ve şiirin vazifesi. Öyle ya şiirin vazifesi yoksa niye şiirle uğraşıyoruz ki.
Kitapta, aziz şehitlerimizde destansı ve ağıt tarzında zikredilmiş. HAŞLAMALAR- TAŞLAMALAR ve BATIL İNANLARIMIZ bölümlerinde, yüzyıllardır içimize yerleşen hurafelere göndermeler yapılmış. Öyle ya kuağa dayalı bilgilerden masalları ve destanları, edebiyat sayfalarına koyacağımıza, dinin yerine oturtuyoruz.
Şehirlerin geçmişini, geleceğini, törelerini, yaşamlarını, düşünce ve duygularını mısraları ile sonsuzluğa taşıyan şairlere, toplum çok şey şey borludur.
Şiir şair de tutkulaştığı vakit her ne zaman ise, o andan itibaren mısralar şairin kalbinde karnında ve kafasındadır. Şiir, kendi nazenin, Nazif haliyle, başka şeylerle paylaşılmasını istemez. Bu durum bir müddet devam edecek olursa, siz onu bırakayım derken, o siz çoktan terk edip gitmiştir.
Seydişehir de ne İstanbul da ki gibi Rumlar nede İzmir deki gibi eski Musevilerden kalan kültürel sosyal yapı var. Bu gün kırık dökük olarak kalsa bile, kuruluşundan bu güne bir millete has yaşam şekli baştan beri inançlar vardır. Mısralar yaşamın arkaik görüntüsünü sunuyor okuyucuya.
Şair bir sözcüdür. Toplumun sözcüsü en azından kendini. SEYDİŞEHİR DESTANI NI okuduğumuzda, şehrin çevresi ie birlikte yeniden keşfediyoruz. Şehir biraz daha elle tutulur, gözle görülür hale geliyor. Bu eserin bir sanat türünü olduğunu ıspata yetiyor.
Şiirler, yaşı ile oturmuş paslının. Kabında fıtratına göre olgunlaşmış. Şehir halkında manav Mehmet, vahdi sayıntürk bakıların rahmi, ekmeki hasan emmi, hacı bakı vs. gibi kişilerin dış dünyaları, görüntüleri iyi çizilmiş iç dünyaarı verilmemiş. Beklide bu durum şiirin tarzındadır. Fakat şiir, kendi derinliğine insanın yapısına, ruhuna girmeliydi.
Bu durumda şair, doğa, durum ve hareket betimlemelerinde çok daha başarıldır diyebiliriz. Bahaddin paslının, son iki kitabı olan şiir Seydişehir ve Seydişehirliler ile destanının, Seydişehir ve Seydişehirliler için belgesel nitelikte eserler olduğunu da söyleyebiliriz.
Daha nice eserler vermesi ile temenni ile…