- 659 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
Gecelerin Çiçekleri Sessiz Açar
Öpüşlerinin sancılı mevsimlerini atlatınca mızrabımı atacağım denizlere
En uzun gecelerin hecelerini tüketince yakacağım bekleyişlerin biletlerini
Korsan seferlere çıkacağım, yutacağım şifasız dertlerin tabletlerini ben de
Başlıksız bir öykü gibi, karışacağım gülüm eşkalsiz sevdaların devrimlerine
Paylaşılmış sızıların terkisinden nasırlı bir yürekle inince toprağa, göğsündeki acıları gizlemek istersin. Her sancının bedeli sevdanın koynunda çekilir, her kavuşma rotası yamalı gemilerin kamaralarında dillenir. Avuçlarının en derin çizgilerine sinen gerçeği ne su temizler, ne de karanlık örter. Uzat şimdi dudaklarını yaşama, yüreğindeki sızıyı ne doğrular kapar, ne de gözyaşların aklar. Yum gerçeğe gözlerini, sana en yaşanası uykular.
Durgunken ırmaklar en çok kendi gölgesiyle avunur, dip akıntısıyla karışarak. Dalga büyüyünce ve rüzgarla işbirliği yaparak soyununca artar gelgitler. Bir zaman kapsülüyle parçalanınca tutku, öz kendi penceresini gözler. Yorgun zamanların buluşması başlar sonra, rekorlar kırmak isterken gönül, uyanık gecenin kapılarından bir yel usulca bedeni okşar.
Şimdi bir fark ararsın yaşamın pembe duvarlarında. Gözlerindeki perdeye denizlerimin suları çarpar ve ruhunun yazılmamış anları yüreğimin özlem tuzlarını saklar. Birazdan yankın en dik yamaçları aşar, bekleyiş odalarının sarı kuşaklarını kucaklar. Sessizliğin bohçalarını düğümlemişsin, bedenini yataklara sermişsin belki de yar. Kapat gözlerini uykulara öyleyse, düşlerinin yan odalarında iniltilerini dinleyen bir sevdanın gizli gözyaşları ansızın odanı basar.
Pencerene gün çarpınca gecenin terini silerdi rüzgârım. Gözlerini aralar, özlemli bakışlarını gözyaşlarıma sürerdin. En güzel düşlerin dökülürdü dilinden, dün gece diyerek söze başlardın, sorardın birden, düşlerimdeyken şimdi benimlesin, gece uzundu hiç mi üşümedin. Avuçlarını bırakırdım bir an, gülüm derdim, gül nefesini nasıl terk ederdim. Seninle uykulara daldım, seninle rüyalarda gezdim, bir an bile üşümedim.
Sancılarının tutkulu suları artınca çıkarsın dağlara. Titrek bir alevle atarsın içli bir nara. Savruk bir anın kemendi dolanır bedenine ve asla aklın ermez bir sevdanın terli masallarına. Gündüzlerin terli kareleri kavuşurlar gülüm nasılsa geceye ve düşerler bir çığ gibi düşlerin kamarasına. Dalgalı denizlerin ömrü kısadır, durulunca sular, tortular saklanır diplerin oyuklarına.
Seninle asla varılamayacak bir düşün yolculuğuydu gönlümüzdeki ıssız ada. Ne zaman gözlerinin ılıman iklimlerine düşsem koyu bir tükenişin suçlusu olurdum. Aynı gerçeğin yolcusuyduk, ancak ben hep senden önce yorulurdum. Bazı gecelerin krizleri çarpardı yüreğimize. Sen asi bir nehir, ben kendi sorusunun yanıtını bilmeyen sorgucu bir şair. Günlere yayardık ağrılarımızı, ağlardık en çok ve ikimiz de yanık bir sarayın karanlıklarında yaşayan tarihtik.
Ruhuna özenle saklanmış sırlarınla düşle bu gece yüreğini. Sevdamın suskularından yeni teoriler sıva sevginin sarı odalarına. Gözümün ferini sömüren yaşamın ışınlı sofralarına dilersen bir daha çağırma. En son gecemiz olacaksa bu gece, sessizliğe de alışırız, alışırız gülüm nasılsa birbirimizden habersiz ağlamalara. Düşen her damlada koyu bir yaşanmışlık halkası saklıdır, asla unutma. Günaydının olsun yarın, gün gözlerine düşer önce, onu sensiz bırakma.
Yüzünün çardaklarını terk edince güneş, sevdalı bir rüzgarın ıslığıyla avuçla bedenini. Devrilmiş gölgeleri dalga toplar, somurtkan duruşlarla yıpratma kendini. Birazdan özlem açar kapını ve sana uzanır birikmiş bir özlemin kristalleri gibi. Ben gamlı bir bulutça çekilirim yurdundan, sazımda biter coşku, titrer içimdeki hain korku ve hüznüm aynalarda yağmurlu mevsimleri arar.
Avuçta ter kurumadan okşar perdeyi rüzgar. Göğüste dil kaydıkça titrer dudakta lav. Aralık bıraktıkça dizleri, oynar dalda yaprak, coşkulu bir sarılışla ansızın ıslanır toprak. Kol gövdeyi kavrar, derindir susku, en çok karanlıkta sıçrar. Yangın mevsimi bu mevsim, kuru dallarını benden uzak tut yar. Her sarsılışın bedelini su paklar, her düşüşün damarlarını bu gece yokluğumla sar. Kapa gözlerini aşka gülüm, şairin bir öpücükle seni uzaklarda bile olsan sarar.
Yangın duvarı aşınca gözlerinin kuyularına sarkacağım gönül iplerimle. Tutuksuz sarılışların tutkulu odalarında coşkuların yaylı yataklarını sallayacak şiirlerim. Söz tütecek dokunuşlarının alevli bohçalarından. Öz küskünlüğün damarlarını tıkayarak ıslak bir geceye saklanacak. Sana çıkarılmış yasalar devriyeler salacaklar çılgın düşünüşlerime ve beni aşkın adasında mutlaka vuracaklar.
Selahattin Yetgin