- 909 Okunma
- 4 Yorum
- 0 Beğeni
KIZIM'A...
Hayatımın anlamlaştıran melek kızım. Daha doğmadan süzülüyor bu kelimeler parmaklarımın arasından. Daha yüzünü bile görmeden.... Kim bilir hangi şartlarda doğacaksın, nasıl da güzel olacaksın... Kime benzeyecek o güzelim gözlerin? Nasıl hissedeceksin kendini dünyaya geldiğinde kim bilir. Ağlayarak açacaksın gözlerini hayata. Minik kanatların pır pır çarpacak birbirine. Minicik ellerin, minicik ayakların nasılda meydan okuyacak hayata? İlk adımın, ilk kelimelerin nasılda büyüleyecek anneni bebeğim? Ateşin çıktığında, ağladığında nasıl da titreyecek ellerim. Anneliğin yükünü nasıl kaldıracağım bilmiyorum kızım. Ne kadar zorlayacaksın, ne kadar zorlayacağım seni, yaşamadan bilinebilir mi?..
Doğduğunda ilk doktor amcalarla, sonra annenle buluşacaksın. Bu anı hiç unutmayacağım kızım. Kulağına “hoşgeldin meleğim” diyeceğim. Göz yaşlarım yanağını ıslatacak, ürpereceksin .Göz açıp kapanıncaya kadar koca kız olacaksın. Başedilecek misin acaba küçük kız? Neler isteyeceksin hayattan, neler umut edeceksin bebeğim? Hayatın doğduktan sonra acımasız davranacağını çok sonraları öğreneceksin. Sen de sahte olan bu dünyada şiir gibi yaşamaya mı çalışacaksın hayatını acaba?
Nerden bileceksin bu dünyada sadece şiir gibi yaşamaya çalışanlara yer olmadığını. Biraz kırılacak, üzülecek, ağlayacaksın. Ama hayatı da yargılamaya çalışacaksın. En çok hayata direteceksin. Yaptıklarınla değil yaşamını yapamadıklarınla yargılayacaksın. Unutma bebeğim sana verebileceklerim, senin yapabileceklerin aslında. Yaşamdan soyutlamayacaksın kendini, aşılmaz olanı, engin denizleri aşacaksın. Hayatın hiçbir karesinde pişmanlıklar denizinin biletsiz yolcusu olmayacaksın. Hayat dediğimiz dikenli yolda yüreğini kanatmadan ilerleyemeyeceksin. Nefreti, ihaneti, adaletsizliği, yalanı hayatına sokmayacaksın. Sana verebildiklerimle yetineceksin. Hiçbir zaman ne siyah olacaksın, ne de beyaz. Gri olacaksın sen, çünkü asıl renk bu bebeğim. Çiçek isimlerini ezberleyeceksin, belki de en çok annen gibi kaktüsü, fesleğeni, akşam sefasını seveceksin. Tohumlar ekeceksin bahçene mis gibi kokular biçeceksin. Okuyacaksın her şeye rağmen. Erkekler hayatın parçası olabilir ama, asla hayatının anlamı olamaz. Sende seveceksin kızım. Yüreğinde ki küçük kuş kanat çırpmaya başlayacak, hayatın anlamlaştığını, aslında ondan önce bir hayatın olmadığını düşüneceksin kızım. Ama yanılacaksın. Dupduru sevgini harcayacaksın sevda uğruna. Adın ile sevdiğin adamın soyadını yanyana koyuvereceksin hemen. Bak diyeceksin, ne kadar birbirlerine yakışıyor. Biz seninle nasıl olacağız acaba? Ama gönül ister ki kızım, annenden önce arkadaşın, sonrada dostun olmak. Bir tanem annelik ne yaman bir işmiş meğer. Daha doğmadan titriyor ellerim baksana, hissetsene. Olsun be kızım biliyorum ki yüzüne baktığımda bütün yorgunluğum, acım geçecek. Varsın geçmesin bir tanem, ne çıkar sen yanımdayken. Ben zorluklara senin için göğüs gereceksem varsın geçmesin acım, sızım. Eftelya’m, ömrümün ödülü kızım sende annen gibi doğmamış bebeğine mektup yazacak mısın büyüyünce okusun diye? Senin de ellerin kaleme dokunurken heyecandan titreyecek mi? Sen de yalan olan hayatı, gerçek yapmak için bebeğini mi bekleyeceksin senelerce? O kadar korkuyorum ki hayattan. Ya sana iyi bir gelecek veremezsem, ya okutamazsam seni, ya gül yüzünü güldüremezsem bebeğim ne olacak halim?
Senin de hayatın farkına varmak için çıkartman mı gerekecek gözünden at gözlüklerini? Yalan ile doğruyu görebilmen için acılar mı çekmen gerekecek suyum?.. Aslında ne kadar da cevap bulunamamış sorularımız olacak birbirimize sorduğumuz. Ve çoğu zaman cevaplamaktan korktuğumuz. Sen de hayat denen sırrı çözülmemiş girdapta yolunu bir kaybedip, bir bulmaktan yorulacak mısın acaba? Kızım sen de güneşten çok yağmurlarımı seveceksin? Toprak kokularını mı? Bebeğim sen de kumdan şatolar yapacak mısın kendine? Dalgaların üstünden geçip de yerle bir ettiği, çamurdan bebeklerin kim bilir nasılda güzel olacak. Mini minnacık oyuncakların olacak içini otlarla, topraklarla doldurduğumuz. Kağıtla, kalemi sen de sevecek misin? Senin de duvarların Nazım Hikmet’le, Orhan VELİ ile, Cezmi ERSÖZ’le mi dolu olacak bir tanem? Nasıl bir kız olacaksın acaba? Yoksa düşlediğimin tam tersi mi? Asi mi olacaksın hayata karşı, verdiklerin alacaklarının karşılığı mı olacak? Sen de hesap yaparak sevenlerden mi olacaksın kim bilebilir. Sen de oyunları kurallarına göre mi oynayacaksın? Ne verirsem, ne alırım diyenlerden mi olacaksın?...
Kim bile bilir ki hayal ettiğin hayatın bu olmadığını, olamadığını da.
Nasıl suçlayacaksın bizi? Aldığın nefesin ne zaman tükeneceğini, saniyede kaç bin kez geçireceksin aklından? Ama hiçbir zaman anlamaya çalışmayacaksın, çünkü anlamak için zorlamayacaksın kendini... Halbuki ne kadar da güçlü olacağını umut ediyorum bebeğim... Her zorluklara göğüs gereceğinden o kadar eminim ki. Kızma bana böyle düşünüyorum diye, bunlar annenin kuruntuları kızım belli değil mi? Yoksa tabi ki çok güçlü olacaksın!
Neyse meleğim daha fazla zorlamayım seni. Daha açamadan gözünü dünya nimetlerine, yüreğini yormayayım. Ama bil ki bir tanem, ne olursan, nerde, hangi şartlarda, kiminle olursan ol, annenin duaları ve yüreği her daim seninle. Sen benim hayata tutunuş sebebimsin ve bu gerçek hep böyle kalacak. Şimdi işte melek ablalar seni almaya geldi. Sakın ben gelene kadar bir başkasına gitme... Hadi meleğim; kanatlarına iyi bak. Bana seni getirecek olan onlardır unutma ve şimdi masmavi göklerde süzülüşünü görebiliyorum...
Ve gittin sadece bir gölgen kaldı...
Ve gittin bulutlar dağıldı...
Ve gittin annen ağladı...
Hilâl ÖZGÜL
YORUMLAR
Daha doğmadan bunları yazabilmek; En güzel duygu biliyor musunuz anne olmak,ama bir o kadar da yıpratan ideal olabilmek adına,veremediklerimize üzülüyoruz,onları üzene düşman kesiliyoruz, hem çok güzel hem de zor anne olmak..
Ben de anneyim, kızımı kucağıma aldığım anı daha dün gibi hatırlıyorum,oysa tam 23 yıl geçti üzerinden,zaman o kadar çabuk geçiyor ki...
Bebek olduğu dönemlerini özlüyorum kızımın, ilk adımlarını,hep büyüsünler istiyoruz,ilk diş,ilk adım,ilkokul ve derken hayat okulu...
onlar bizim kadar şanslı değiller sanırım,zamana ayak uydurmak adına,sınavdan sınava, çok şeyi ıskalıyorlar farkında olmadan...aslında teknoloji denen yaratık çarkında bir girdaba sürükleniyoruz,şimdi yaşamak daha zor...bizim zamanlarımız daha yalındı,daha içtendi gülüşler,şimdi herkesin yüzünde bir maske...anne olduğuma pişmanlık duyuyorum...bu karmaşaya neden doğurdun diyorum bir evlat...
korumak istiyoruz tüm olumsuzluklardan ama ne kadar başarılı olabiliriz ki...arkadaşım bunları yazmak istemezdim senin mükemmel duygularının üstüne ama gerçekler bunlar...ve biz de bu gerçeklerle yaşamaya çalışıyoruz işte...
Şiir gibi yaşamak dedinya ne güzel dedin,yüreğine sağlık, hayali bile güzel,kirlenmemiş bir dünya...
ve sen nereye yolculadın daha doğmayan kızını...
Ve gittin sadece bir gölgen kaldı...
Ve gittin bulutlar dağıldı...
Ve gittin annen ağladı...
doğmamış kızına yazdıkların bana da bunları yazdırdı...
sevgi ve selâmlarımla...