- 973 Okunma
- 4 Yorum
- 0 Beğeni
İTİRAFNAME...
Anın güzelliğini hiçbir şeye değişmem doğrusu hele ki uzaklardan usul usul dokunurken dost eller yüzlerinde kocaman bir tebessüm, okşarken başımı o naif ve titrek eli kaderin.
Oysaki titreyen bendim daha düne kadar ve korkan bir o kadar tedirgin.
Tutkularım bitimsizmiş meğer…
Meğer nasıl aşk ile doluymuş ruhum. İstediğiniz gibi algılayabilirsiniz ve hangi manada âşık olduğum hiç mi hiç önem arz etmiyor.
Çıtayı yükseltmeli asla taviz vermeden üstelik.
Gözleri parlamalı insanın yüreği sevgi ile çarparken. Nasıl bitimsiz bir kaynak şaşmamak mümkün mü üstelik alınan bunca yenilgiye rağmen.
Telaffuzu ne hoş hele ki duyumsamak ılgıt ılgıt esip savururken saçlarımı adını rüzgâr bildiğim.
Adını koyamadığım kocaman bir hengâme içinde dönendiğim. Sıradan bir duygu olmasını çok isterdim doğrusu ki anlatmak için bunca ter dökmezdim.
Sanırım tüm derdim anlaşılmak ve yüreklere dokunmak ne de olsa bir sürü parmak izi dolu üstüm başım.
Her geçenden bir iz kalmış geride ve her gidenin ardından kova kova boşaltmışım gözyaşlarımı. Hayır, sandığınız gibi değil, insan mutluluktan ağlayabilir ve asla da yüksünmez daha doğrusu yüksünmemeli sonuç itibariyle et ve kemikten müteşekkil olduğumuz gerçeği yetmemeli varlığı tanımlamaya ve tamamlamaya.
Anımız ve dünden arda kalan çağırırken yarın yaralı bir kuş gibi…
Ne çok teferruattan ibaret şu döngü: Sayısız ayrıntı ve bir o kadar kıstas hadi kolaysa hepsini sokun hizaya. Payıma düşen hep bu oldu ne yazık ki bir ömür boyu: Doldurdum bir yandan boşalttım ve o ibre asla hedefi tutturamadı. İlla ki ters gitti bir şeyler. Düzenim bile dağınıklıktan ibaretse hep suçlandım ve zaman içerisinde bu bende alışkanlık haline geldi. Günah keçisi olarak yer aldığım o tek kişilik oyunda asla seyirci koltuğuna oturamadım. İlla ki müdahil oldum olaylara. Anlamsız ne çok detay ki lafını etmeye bile değmeyecek bir sürü safsata tabir-i caizse.
Keşke hislerimi aldırabilseydim zamanında. Düşünemiyorum doğrusu o esnekliğimi.
Bazen yay gibi bazen stres topu ama bir o kadar seviyorum kendimi.
Tüm farklılığımın farkındayım ve hep bu oldu beni telaşlandıran ya da zora sokan ve bir o kadar insanları korkutan ki bazen ben bile korkuyorum Hitlervari tutumlarımdan.
Yetiştiriliş tarzı ile de bir o kadar alakalı zannımca daha doğrusu freudien teorinin kanıksadığı ölçüde.
Merak etmeyin psikanaliz yapmaya niyetim yok daha doğrusu bunun ne vakti ne sırası. Hem çözülmeyen ne kaldı ki… Çok şey aslında ve bu yüzden hangi itirafnameyi imzalayacağımı şaşırdım.
Megaloman olmadığımı biliyorum zira hep bir eksik ararım kendimde ve illa ki bulurum bir kusur. Çok şey bildiğimi asla iddia edemem kerelerce bunu telaffuz etmiş olsa da pek çok insan ya da beni yakından tanıyanlar. Bilgi denen mefhuma nasıl haksızlık yapabilirim ki…
Kendime haksızlık yapmayı da bir o kadar seviyorum zira ömrümün çoğu haksızlık görerek geçmiştir. Neden, diye sormayın lütfen ama ben yine de anlatayım: Mükemmeliyetçi ebeveynlerse sahip olduklarınız işiniz zor. Ebeveyn olmasam da bu duyguya fazlasıyla yakınım. Zira çocuk sahibi olması gerekmiyor insanın bir çocuğa şefkatle yaklaşması için, o potansiyel zaten yüreğinizde hem de ilk günden beri. Pedagojiye olan yatkınlık da bir o kadar etken bu hissiyatı edinmeniz için. Az da olsa serde öğretmenlik var. Siz ne demek istediğimi anladınız. İşin özü mü? Sevgi sadece ve yürekte taşımak insanları hele ki yakın hissettikleriniz ile hayat daha özel ve öznel.
Detaycılığımı kanıksamam ilk zamanlarda oldukça zor oldu. Daha doğrusu yaş aldıkça bu yönüm iyice pekişti. Her ne hikmetse çoğu insanın görmezden geldiği detaylar gözümde kocaman bir imge yığını halinde geliştikçe gelişti.
Öğrenmeye duyduğum açlık azalacağına daha da kuvvetlendi zaman içerisinde. Utanmasam gider yeniden okula kaydımı yaptırırım. Hem de ana sınıfından itibaren. Ne hoş olurdu doğrusu. Yeteri kadar yetişkin tanıyorum fena mı olurdu bir sınıf dolusu anaokulu öğrencisi arkadaşım olsa. Öğretmenlik bu tadı vermiştir bana hep. Ama yine de sonuna kadar çocuk olmak ne hoş olurdu. Öğretmen sıfatı ile bir noktaya kadar içinizdeki çocuğun çığlıkları. Yaramazlık yapma hakkına fazlaca sahip değilsiniz ne de olsa. Sonuçta otorite denen bir mefhum adına öğretmen denen.
Kaçıncı gücü olursa olsun yeter ki katsayısı yüksek bir mefhuma tekabül etsin duyumsadıklarınızın.
YORUMLAR
Gülüm Çamlısoy
Sevgilerimle canım...
Önce sevgi...Sonra sevgi...Sonrası ne güzel değil mi?
Hiç kimsenin bilmediğini herkes yazabiliyorsa durum vahim. İlk yapılması gereken şey durumu hiç kimse bilmeden herkese ilan etmek. Böylece körlük görmenin zıttı olmaktan çıkar, bakmanın anlamdaşı olur.
Anlamak için yazılan her söz ,edebiyatın niteliğine değer katıyorsa, yazarın kalemden düşen sözlerin anlamı ,yazarın hayatından okurun dünyasına düşürülen hayallerin toplamı, edebi dünyanın sanatsal kimliğinin (mürtecilâne) ilanıdır.
Bütün düşünceler hayatımıza sonradan girer. Aklımızda çıldıran düşünceleri, hayal dünyasından yazı dünyasına düşürmemiz, onları yola getirmemiz için en ideal okuldur. Okul sıralarında yetiştirdiğimiz o çılgın çocuklar ,her geçen gün bizim yazı hayatımızda giderek büyüyen ,anlamlarını giderek büyüten insanlar gibi ,her insanın düşüncelerine arkadaşlık edecek hale gelecek, fikir ve düşünce öğrencilerimiz olacak.
Saygılar,sevgiler....
Gülüm Çamlısoy
Düşünceler de bitimsiz sevgili maybull hele ki haricimizde gelişen ne çok olay ne çok mefhum...Düşünceler ve sığınağımız zarif kelime dünyası ve elimizi tutan dostların sıcaklığı ki gıdası iken avuç içi yüreğin.
Sevgi her daim sevgi ve mekanizmayı ayakta tutan. Zor da değil üstelik olmamalı da.
Sonsuz teşekkürlerimle sevgili dostum...
Ve sonsuz selam ve saygılarımla değerli yazarım...
gönül neşe içinde yüksek duvarları yıkmış anlaşılan.
meslektaş olmamız çok güzel zaten öğretmenler çok konuşur derler gerçektende öyle.
öğretmen olupta kalbinde sevgi olmayan bu meslekten haz alamaz.
emin olun bana bıraksalar öğretmenleri yüzde kırkını meslekten atarım.
amaç maaş almaksa bu meslek yapılmaz yapılmıyor zaten eğitimin geldiği nokta ortada.
neyse lafı uzatmayalım mutluluğunuz daim olur inşallah hele birde gönül aşkla buluşursa(Aslında öğretmenler mesleklerine aşık olmalı) değmeyin keyfinize
saygılarımla
Gülüm Çamlısoy
Öğrencilerimizin yaşadıkları ve yaşattıkları olmasa idi nasıl ayakta kalınır ki bu duyguyu kısa süreliğine yaşadım.
Uzun soluklu olmasını nasıl arzu etmiştim oysa ve ne yazık ki kısa sürdü rüyam.
yine de hocam insan bir şekilde göğüs geriyor hayatın zorluklarına bu bağlamda şükretmek bana düşen hele ki yolum edebiyatla kesiştiğinden beri...
Çok teşekkür ederim eşlik ettiğiniz için.
Selam ve saygılarımla değerli hocam...
kalemine sağlık meleğim tebrıklerimle....
İşin özü mü? Sevgi sadece ve yürekte taşımak insanları hele ki yakın hissettikleriniz ile hayat daha özel ve öznel.
...
ötesine ne hacet.
Gülüm Çamlısoy
İşin özü, hayatın ve benliğimizin muhteviyatı hep ama hep sevgi sonuna kadar ölene kadar hatta ölsek bile...
Ve evet, hayat daha
Gülüm Çamlısoy
hayat daha özel ve öznel ve çok daha kolay bu eşsiz mefhumla ve gönül dostlarıyla.
Gerisi teferruat ve gün geçtikçe bu inancım daha da kuvvetlenmekte.
Çok teşekkür ederim. O güzel yüreğiniz dert görmesin.
Sevgilerimle yürek dolusu...