- 641 Okunma
- 0 Yorum
- 1 Beğeni
Binbir gece masalları
Sınırda oldunuz mu hiç? Ölümcül olanın sınırında? Aşktan ya da yaşama isteğinizden. Tüm varlığınızın Eros’un ve Tanatos’un girdabında bir felakete dönüştüğünü ve titrediğinizi imgeleyin ve kurtuluşunuzun geçmişinin dehşetiyle sizi ölümle tanıştıracak olan bir cine anlatacağınız öykülerin yaratıcılığınızda yattığını farz edin, kaçınız bu işi kotarabilir? Hiç biriniz mi? Elbette. Elbette. Öykülemek artık sizin işiniz değil öyle mi? Bu işi asırlar önce tanrılara, din adamlarına, devlet adamlarına, tacirlere, kocalara vesaire vesaire havale etmediniz mi? Değil mi ki? Korkaklığınızı cesaret diye öne sürüp yalnızca galaksinizin yıkımı için kullandınız öyle mi? Aşkı kişisel entrikalara alet ettiniz öyle değil mi? Ah Şehrezad sen değil miydin o bakire kızları aldatılmış sultanın öfkeli yıkıcılığından kurtarmak için bin bir gece masallar anlatan? Ah! Ateşli sevgilim?
Başınız kesildi mi hiç? Gestapoda, Filistin’de, Sarayova’da, Halepçe’de, Hiroşima’da, Auschwitz’de, darbeli yılların Diyarbakır cezaevinde, Madımak otelinde, Kosova’da…
Marguerite Duras okudunuz mu hiç? “Hiroshima Mon Amour” bu filmi hatırlayanınız var mı? Ya şu cümleyi: “Hiroşimada hiçbir şey görmedin.”
Başı kesilen birini gördünüz mü hiç? Elleriniz ne işe yarar hiç düşündünüz mü? Bunun bir listesini yaptınız mı hiç?
“Van Gogh’un akıl sağlığından söz edilebilir, o ki, hayatı boyunca sadece bir elini pişirmiş ve bundan başka bir kez de sol kulağını kesmekten öteye gitmemiştir, her gün yeşil salçada pişirilmiş vajina ya da ana rahminden çıktığında toplanmış kırbaçlanıp azdırılan yeni doğmuş bebek organı yenilen bir dünyada.” Antonin Artaud. Toplumun İntihar Ettirdiği.
Hanginiz çılgınlığın eşiğinde? Öykü anlatma işini hortlaklara havale eden sizler mi yoksa pathosun ve itkinin sanatçısı Artaud mu?
Düşünmenin ölümcül olduğunu hesaba katarak bunu düşünün?
“kollarımda tuttuğum kadının gözlerine bakmıyorum, ama onları yüzerek geçiyorum, baş, kol ve bacakları, hepsi birden ve bu gözlerin çukurunun ardında hiç balta girmemiş bir dünya, gelecek şeylerin dünyasının uzandığını görüyorum ve bu dünyadan bütün mantığın yok olduğunu görüyorum… Göz, kendinin özgürleşmesini belirtmiyor, aydınlatmıyor bile, ufuk çizgisi boyunca koşuyor; haberden arınmış ve sonsuza dek bir yolcudur bu. Doğumun yarattığı duvarı kırdım ve yolculuğumun izi eğri, kapalı ve kesintisizdir… Bütün bedenimin her zaman daha büyüyen devamlı ışık pırıltısı olması gerekir… Öyleyse kulaklarımı, gözlerimi, dudaklarımı mühürlüyorum. Tam anlamıyla adam olana dek bir park olarak varolmam olanaklıdır.” Henry Miller. Oğlak Dönencesi.
Gençliğin son anları, cesaretin son anları, düşüncenin son anları, hafızanın son anları, aşkın son anları, sessizliğin son anları, tarihin son anları, korkunun son anları, ebediyetin son anları, sinemanın son anları. Jean-Luc Godard. Dans Le Noir Du Temps. Ten Minutes Older The Cello
Ah hayat! Sen ne ölümcülsün!
22 Ağustos ‘08/Germencik
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.