EMPATİ ÜZERİNE...
Hemen hepimiz ‘empati’ sözcüğünün anlamını, yüzeysel de olsa, biliriz hatta birbirimize “Biraz empati yapsana!”, ... deriz.
Bir ruh bilimi terimi olan empati, Fransızca empathie’den dilimize geçmiş olup, ‘duygudaşlık’ anlamına gelmektedir. Empati, ‘eşduyum’ olarak da bilinir, kişinin, kendisini başkasının yerine koyarak onun duygularını, isteklerini, düşüncelerini ve eylemlerini anlayabilme yeteneği.
Empati terimi 20. yüzyılın başlarında, Alman psikolog Theodor Lipps’in ortaya attığı Einfühlung’ u karşılamak amacıyla “sempati” sözcüğünden örnekseme yoluyla türetilmiştir.
Daha çok estetik deneyimler için kullanılan empatinin sanattaki en klasik örneği, oynadığı rolü ya da söylediği şarkıyı içinde duyan bir aktörün ya da şarkıcının durumudur. Görsel sanatlarda ise izleyici, bir tür içe yansıtma yoluyla, kendisini karşısındaki tablonun ya da izlediği gösterinin içinde hisseder.
Psikolojide de birçok kuramcı, kişisel vicdan ve özdenetimin gelişmesi, saldırgan davranışın önlenmesi açısından empatinin önemini vurgulamıştır. ABD’li psikolog Carl Rogers’ın geliştirdiği ve tedavinin yönünü psikologun değil, karşısındaki kişinin belirlediği tedavi yönteminde de empati önemli bir yer tutar.
Malzemesi insan, insanın ruhu ve beyni, olan ve eğitimin geçerli olduğu her alanda empatiden yararlanılır. Özellikle ve öncelikle ailede, okulda, işyerinde, çarşıda, pazarda, sokakta, ... hep empatiye başvurmamız gerekebilir.
Belirli dozda muhakeme ve vicdan muhasebesi yapılması kaçınılmaz olan hukuk, tıp, siyaset, sosyoloji, psikoloji, ... gibi bilim dallarının işlevsel olduğu ortam ve süreçlerde yine empati etkin ve yetkin bir rol oynar.
--İsteyen herkes ‘empati’ yapabilir mi?
--Empati, her insanla yapılabilir mi?
Karşımızdaki insanın ruh hâlini, duygu ve düşüncelerini her zaman rahatça anlamamız mümkün değildir. Arada bir sağlıklı iletişim kurulmadıkça kişinin beynine ve ruhuna inmek o denli güçtür. Bunu yapamayınca da sorunlara, çelişkilere ve bilinç altındaki çatışmalara çözüm bulunamaz.
Şu var ki çok yoksul bir insanın kendisini varlıklı, çok mutsuz birisinin kendisini mutlu, çok hasta birinin kendisini sağlığı yerinde, ... görebilmesi pek de kolay olmasa gerek! Sanat eğitimini almış deneyimli bir aktör ya da aktris bile böyle bir rolü başarıyla oynayamaz.
Karşımızdakini anlayabilmek adına yapmaya çalışacaklarımız ve bu yolla katlanmak zorunda kalacağımız sıkıntı, yorgunluk ve stresler yüzünden kendi beden ve ruh sağlığımızı tehlikeye atamayız; aksi hâlde bir tarafın derdine çare ararken, bundan kendimiz olumsuz etkilenmiş oluruz.
Empati için ön koşul karşımızdaki insana ‘sempati’ duymak ve onun sempatisini kazanmaktır.yani doğal ve içgüdüsel olarak bir eğilim, sevgi ve yakınlık duymak, cana yakınlık, sıcakkanlılık göstermek elzemdir.
Kuşkusuz sağlıklı bir yöntem tutturabilmek için içten ve dostça yaklaşım göstermek; karşımızdaki insanı incitmeden ve kişiliğine saygısızlık etmeden ve hoşgörülü davranmak gerekir. Sözlerimiz ise abartısız, güven verici ve iç açıcı olmalıdır.
Bir oyuncağı kıran veya bozan insan bunu nasıl yaptığını herkesten daha iyi bilen ve bu bağlamda onu en güzel onarabilecek olan aynı kişi yani yine kendisidir. Nedenleri, doğrudan kişinin kendisinden öğrenebildiğimiz zaman çözümünü de kendiliğinden ortaya çıkar...
İşin bilimsel boyutunu ruh bilimcilere bırakarak ve aşırıya kaçmadan empatiden yararlanırız elbet! Bir anne ya da babanın evlâdını, öğretmenin öğrencisini, bir doktorun hastasını, bir avukatın müvekkilini, bir satıcının müşterisini tanımak istemesi onun doğal hakkı olmalı!
Kişiyi tanıdıkça ve onun gibi duydukça olumsuzluklarını belirleyebilir ve oranda da yardımcı olabiliriz. Buradaki temel strateji, kendimizi duygu sömürüsü yapıyor durumuna düşürmeden, aşırılığa kaçmadan, onurunu incitmeden, gururunu kırmadan ve işin cılkını çıkarmadan kararlı ve teknik bir biçimde hedefe kilitlenmektir.
Sözün gelişi nasıl ki hastanın mutlak iyi olmayı istemesi gerekirse, iletişim kurulmak istenen kişinin de buna açık olması yani ürküp kaçmaması ve en azından karşı çıkmaması gerekir. Aksi hâlde havanda su dövmüş oluruz...
Koy kendini yerime,
Şöyle bir bak hâlime;
Güven önce kendine,
Kulak ver, iyi dinle...
Dinle, anla, sor, öğren;
Güçlüdür doğru gören;
Dürüst ol, doğal davran;
Yoksa sırıtır tafran... ‘2007’
Dilerim empati ile ilgili görüşlerimi açıklamaya çalışırken, zaman ve enerjinizi çalarak, sempati yerine antipati duymanıza neden olmamışımdır...
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.