- 1291 Okunma
- 2 Yorum
- 0 Beğeni
kendini temizleyen ev
Yaşlı bir eve rastladı sokak boyunca kadının gözlerinde. Seller akıyor, arap kızı camdan atlıyordu. Çok kelime kullandığından yakındı kız, çok kelimeydi bu hayata. Yürüyen bir siyahla, bisiklete binen bir beyazı görüntülemeliydi makine. Deklanşör hatasıydı "pencereler", "dabakhane sokak", "sonsuza damlayan bir perde göz". Bir perde gözdü yaşlı olan. Babaannenin gözleriydi perde, sonra yanmış kül olmuştu belki. Yalnız ve suçlu bir çift gözü kapatıyordu babaanne. Çocukken üstünden atladığı kilidi kırık sandıktı babaanne. Ve yarılan ağzından şerbet içiriyordu çocuğun, kız ağlıyordu "babamı çağırın!"
Bir başka köşede ip atlıyordu Dabakhane sokak. Tarlabaşından tek farkı sadece kadın olmasıydı sokağın. Ve kör erkekler vardı çiçek desenli kapıların ardında, kadının göğsünden çıkan parayı sayıyor, çüklerine doldurup kahvehaneye yollanıyorlardı. Mavi gözlü kadın ağlıyordu, karnı kan. "benim kızım orospu olmasın abla, al götür onu buradan!" Ama nereye götürmekti kızı, nereden kaçmaktı ki böyle? Her yolun sonunda ağlayan bir fahişe vardı, para sayan adamları sayamıyordu küçük. Ama nereye gitmekti, neyi bulmaktı hayat?
Evet, o reklamdaki gerçekten oluyordu. Kız rapunzel, saçlarını tarıyordu. Kıyamadığı kitapları yerleştiriyordu çantaya ve kapının ardından bakıyordu çocuğa. Bu hayat ne kadar adaletti, ne kadar çürüktü? Pencerelerden atlıyordu güneş, evlere doktorlar akın etsin diye. Biz akın’ı savaşlarda gördük, güneşe gidiyordu. Kimi kadına akın etti sonra, kızlar utandı bundan. Bu çocuğumun adı tecavüz, bununki istismar, karnımdaki de kürtaj. Bazı çocuklar anne yerine "porno" diyordu. Bu sokağa onbin tane imza bırakanların içi rahatlıyordu ama çocuk hep korkuyordu demir çubuktan.
İşte ben, kardeşim adalet, arkamızdaki de vicdan. Burası bizim evimiz, hoşgeldiniz.