- 429 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
KÂHTALI ÇOCUĞUN ÇIĞLIĞI
Sevgili Nasırlaşmamış Vicdan,
173 ülke arasında açlık ve yoksulluk sıralamasında 82’nci sırada olan Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı bir çocuğum.
Benim ilim Adıyaman, ilçem Kâhta’dır. İlim ve ilçem açlık, yoksulluk bakımından, Türkiye’deki iller sıralamasında en başlarda yer almaktadır.
Sevgili Nasırlaşmamış Vicdan…
Bu durum zoruma gidiyor, beni üzüyor…
Onuruma dokunuyor yoksulluğumuz…
Sevgili Nasırlaşmamış Vicdan…
Kâhta, cehenneme çevrilmiş bir cennettir…
Kâhta, acıların divanlarımızda başköşede bağdaş kurduğu, yoksulluğun tutkalla yapıştığı, on binlerce saf, temiz insanın sırtında, bir avuç uyanığın saltanat sürdüğü canım memleketimdir…
Sevgili Nasırlaşmamış Vicdan…
Ben bir çocuğum… Sel olan gözyaşlarımı gör. Vitrinleri süsleyen her oyuncakta, her elbisede, her ayakkabıda gözümün kaldığını, boynu bükük vitrin önlerini terk ettiğimi gör… Beni gör artık…
Sevgili Nasırlaşmamış Vicdan…
Lokantalarda o güzelim yemekleri seyrettiğimi, o mis kokularıyla karnımı doyurduğumu gör! Beni gör artık…
Sevgili Nasırlaşmamış Vicdan…
Soğuk kış günlerinde küçücük ayaklarımın yırtık çorap, delik ayakkabılar içinde mosmor kesildiğini, ceketsiz, kazaksız, paltosuz titrediğimi, burnumun havuç gibi kızardığını gör! Beni gör artık…
Sevgili Nasırlaşmamış Vicdan…
Odun, kömür alamadığımızı, zavallı annemin, biçare babamın, küçük kardeşlerimin yorgan ve battaniyeyle kışı geçirmeye çalıştığını gör! Beni gör artık…
Sevgili Nasırlaşmamış Vicdan…
Tembelliğimizden ya da kafamızın çalışmadığından kaynaklanmıyor yoksulluğumuz. İsraf nedir zaten bilmeyiz. Hiç bir şey bol bol elimize geçmedi ki israf edelim… Yoksulluğumuzu tembelliğimize bağlayanlar yalan söylüyor…
Sevgili Nasırlaşmamış Vicdan…
Annem ne ruj kullanır, ne rimel, ne allık, ne de parfüm… Marka elbiseleri rüyasında bile görmez. Marka nedir bilmediğinden hayalini bile kurmaz. Annemin giydiği fistan, etek ve kendi ördüğü yelek, kazaktır. Annemim bir yıllık masrafı, sosyetik bir hanım efendinin bir günlük masrafını tutmaz… Bu nasıl adalettir?
Sevgili Nasırlaşmamış Vicdan…
Babam içki içmez. Kahvehanelere gitmez. Tek ve en büyük lüksü ucuzundan aldığı tütünle doladığı sigaradır. Yakar. İçer. Dumanı demirci körüğü gibi çeker içine. Yoksulluğun hırsını ve acısını o dumandan alıyormuş gibi geliyor bana… Dertler de dumanla bitmiyor…
Sevgili Nasırlaşmamış Vicdan…
Dedemden ne ev kaldı, ne dükkân… Ne toprak kaldı, ne de bir dikili ağaç…
Doğdum doğalı mevsimlik işçiyiz. Annem, babam, ben ve kardeşlerimle birlikte nerelere gidip çalıştığımızı anlatayım…
Kamyon kasalarına, dolmuşlara doldurulduk… Çapa zamanı Adana’ya götürüldük, Çukurova pamuk tarlalarını çapaladık. Pamuk zamanı götürüldük. Balya balya pamuk topladık.
Sevgili Nasırlaşmamış Vicdan…
Yozgat’a götürüldük, mercimek topladık.
Malatya’ya götürüldük, kayısı topladık.
Karadeniz’e götürüldük, fındık topladık.
Sevgili Nasırlaşmamış Vicdan…
İş tavşan oldu, kaçtı. Bizler tazı misali iş kovaladık. İş bulduğumuz her yere koştuk ve çalıştık. Kova kova terler aktı alınlarımızdan, bedenlerimizden…
Her gittiğimiz yere büyük umutlarla gittik.
Her dönüşümüzde umutlarımız yıkılmış olarak döndük.
Sevgili Nasırlaşmamış Vicdan…
Adana’ya her gidişimizde, nereye gidiyorsunuz diye soranlara:
- Addaannnaa’yaaaa diye bağırdık.
Okullar kapanmadan, karnelerimizi almadan Kâhta’dan ayrıldık.
Her dönüşümüzde, nereden geliyorsunuz diye soranlara:
- Adana’dan dedik, duyulur duyulmaz bir sesle…
Arkadaşlarımızdan bir iki ay sonra okula başladık.
Sevgili Nasırlaşmamış Vicdan…
Durumumuz budur…
Yüreğimiz yanık, gözlerimiz suludur…
İçimiz acılarla, dertlerle, öfkeyle doludur…
Bizi adam yerine koymuyorlar ama fakirler de insanoğludur… Allahın kuludur…
Ağanın kuludur…
Patronun kuludur…
Sevgili Nasırlaşmamış Vicdan…
Bir Allah’a, bir de parası olanlara uludur, diyorlar…
Bize de onun bunun kuludur, diyorlar…
Bizim halimize kader diyenler lokmamızı çalanlardır…
Kaderin ne olduğunu bilmeyenlerdir…
Sevgili Nasırlaşmamış Vicdan…
Acılarla geçti yıllar…
Bu geçen yıllar neden bizi güldürmedi… Neden bizi ağlatıyor söyler misin?
Bir yıldan diğer yıla borçlarla, dertlerle, sorunlarla giriyoruz…
Bu yıl çalın kapımızı. Güldürün bizi…
Sevgili Nasırlaşmamış Vicdan…
Bizi ve bizim gibileri yokluktan, yoksulluktan, hastalıklardan, kazalardan, belalardan, zalimlerin, kötülerin şerrinden, doğanın afetinden koruyun.
Kâhtalı kardeşlerimin ve bütün dünya çocuklarının yüzünün gülmesini niye istemez para içinde yüzenler… Bizim onların çocuklarından ne farkımız var… Bize olanak tanınsa, neler beceririz neler… Ne dehalar çıkar içimizden, ben bilirim…
Sevgili Nasırlaşmamış Vicdan…
İnsanca yaşamaya Kâhtalı çocuğun ve bizim gibi çocukların hakkı yok mudur? Vardır… Vardır… Bizim çocuklar da candır… Çoğu saf, erdemli, alnı ak, yüreği pak insandır… Eğitimsizlikte, işsizlikte bu çocukların babalarına olanak tanımayanlar günahkârdır… Yumuşak koltukları kendi çıkarı için kullanıp, bizleri unutanlar sahtekârdır… Onun için sana seslendim, Sevgili Nasırlaşmamış Vicdan…
Sevgili Nasırlaşmamış Vicdan…
Sen hala yeryüzünde kökten kaybolmadın değil mi?
Varsın… Varsın… Beni duyarsın… Biz Kâhtalı çocukları da insan yerine koyarsın…
Derdi derde ekliyorum…
Nasırlaşmamış vicdanlardan yanıt bekliyorum…
Kucak dolusu selamlar, sevgiler ve saygılar…
YORUMLAR
Garibanlar, mazlumlar hep mi ezilecek bu ülkede hiç mi ellerinden tutan olmayacak hiç mi yüzleri gülmeyecek. Sosyal Devlet, sosyal devlet deyip deyip duruyoruz, eşitlik ilkesi her ferde işlemeli sosyal devletin ülke o zaman güzel bir ülke olma yoluna girer. Kutlarım içtenlikle...