- 778 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
ZAMANE GENÇLİĞİ NE DE KOLAY DEPRESYONA GİRİYOR..
Türkiyede geçen sene 38 milyon kutu depresyon hapı satılmış.
Her iki kişiden birisi depresyonda sanki.
Ne oluyor bu gençlere az bir zorlukla karşılaştı mı hemen depresyona giriyor.
Aç desen aç değil,çıplak desen çıplak değil,her şeyi var.
Neymiş kız arkadaşı ona yanaşmıyormuş.
Ya da oğlan kıza çıkma teklifinde bulunmamış.
Biz de gençtik bir zamanlar bir tane bile kız arkadaşımız yoktu.
Bir kızla çıkana iyi bakılmazdı.
Flört nedir bilmezdik,günah derdik sakınırdık,Allahtan korkardık.
Kızlar evinde oturur,annesiyle beraber haftada bir kez sokağa çıkar,ihtiyacını görürdü.
Ne günlere kaldık Allahım,hergün yolda caddelerde ayak sürten,kafelerde oğlanlarla gönül eğlendiren,olmadı her türlü naneyi yiyen bir gençlik.
Sokakta gezemez hale geldik,oğlanla kız alenen sokaklarda öpüşür,tepişir hale geldi.
Elimizden duadan başka bir şey gelmiyor.
Ondan sonra şikayet ediyorlar birde,
Allahım aldığımız maaş yetmiyor açız diye..
Gökten başına taş düşmediğine,her gün bol bol yediğine şükret be adam..
Anne baba evde hizmetçi olmuş durumda bugünlerde.
Çocuklarının bir dediğini iki etmemek üzere proğramlanmışlar.
Ye kızım ye,ye oğlum ye,şunu da ye,bunu da ye.
Kız günlük tutuyor.
Günlüğüne yazmış..
Annem evden çıkmama izin vermiyor.
Geçen gün mağazada nike ayakkabı gördüm annem almıyor.
Ama annem görecek bakın..
Hasan kapının karşısında beni bekliyor.
Bir gün Hasanla kaçarsam kimse şaşırmasın.
Hasan bana o ayakkabıyı alacak.
Hasan beni çok seviyor...
Annenin göreceği bir yere günlüğünü koymuş annesi görsün diye.
Anne ne yapsın,siz olsanız ne yapardınız?
Hemen eşiyle konuşup o ayakkabıyı fiatına aldırmadan hemen alıyor.
Bugün bir çok anne baba evde hizmetçi gibi çocuklarınca kullanılmaktadır.
Ahir zaman alameti bu olsa gerek.
Çocuklarımıza evde iş yaptıralım.
Yatağını kendileri toplayıp dağıttığı eşyaları hergün kendileri düzeltsinler.
Evdeki bozulan eşyaların nasıl onarılacağını önce gösterin sonrada yapmasını isteyin.
Sorgulamayı öğretin,neyin nasıl çalıştığını,hükümetin ne olduğunu,oyun neden önemli olduğunu beraber oy kullanmaya giderek gösterin.
Ramazanda erkek olsun kız olsun çocuğunuzla mutlaka teravih namazını kılmaya camilere koşun.
Hocaya teslim edin, ehli sünnet olan sağlam bir Kuran Kursunda yada kreşte çocuğunuza çocuk yaşta helali haramı kıssalarla öğretin.
Şeytanın kim olduğunu,insanın nasıl bir düşmanı olduğunu,cehennemi cenneti onlara güzel hikayelerle korkutmadan anlatın ya da ehil ellerden dinletin.
Ağaç yaşken eğilir demiş atalarımız çok geç olmadan, 12 yaşından sonra ne çocuk hoca önüne çöker ne de güzel terbiye alır ..
Her şey tavında ve zamanında alınır..
Çocuğa evin ekonomisinin nasıl döndüğünü göstermek için aybaşında kağıdı kalemi eline verip harcamaları yazdıralım.
Şimdiden tasarruf mu olur demeyelim.
Gün gelir ailemiz zor günler geçirmek zorunda kalırsa nasıl sabredip katlanacaklarını öğrensinler.
Kızları okutma modası başladı uzun zamandır.
Babam şu kadınlar evde kalsalar işsizlikte biter Devlette kar eder derdi.
Bir eve üç dört maaş giren evde var,hiç girmeyen evde var.
Ama insanlar hep huzursuz,herkes şikayet edip duruyor.
Çocuğundan,gelininden,eşinden şikayet ediyor.
Neden acaba?
Helal değilde ondan galiba.
Lokma geldiği yere hizmet ede der bir tasavvuf büyüğü.
Lokmanın helal mi haramdan mı geldiğini bilmek istiyorsanız nereye harcadığınıza bir bakın..
Helalden gelen helale haramdan gelende harama hizmet eder.
Madden rahat olduğumuz bugünlerde eski günlere hasret kalıyoruz.
Niye hiç düşündük mü acaba?
Devlet dairelerinde,özel işyerlerinde,AVM lerde çalışan kızlarımız,bankalarda çalışan kızlarımız Allahın emri dairesindeler mi acaba.
İnsanların gözleriyle attıkları şehevani oklara maruz kalıp,yasak olan seslerini onlara duyurmakla kalmayıp,ziynetlerini gözler önüne teşhir etmiyorlar mı?
Kızım aman iyi oku,diplomanı eline al,evlendiğinde kocan senden ayrılırsa ayağının üzerinde durmak için bu lazım demiyor mu anneler,babalar.
Yani kızım evlen,kocan seni istemezse hemen ayrıl ondan,kendi evinde rahatca yaşa demek istiyorlar herhalde..
Azıcık sıkıyı gördü mü hemen ayrılıyor eşler.
Bir ara mahkeme salonlarında davaların listesine baktım.
Her yirmi davadan onbeşi boşanma davasıydı.
İlk beş yılda evliliklerin yarıdan fazlası boşanmayla nihayete eriyordu bir anlamda..
Mahkeme koridorunda kızlar ana babalarıyla oturup sıranın kendilerine gelmelerini bekliyorlardı.
Oradan çıktım Cumhuriyet Meydanına doğru giderken aynı kızla ailesini gördüm yanımdan geçtiler.
İlerde bir simit tezgahındaki simitçiyi gösteren kız-Bizim affedersiniz kavatta şunun gibi simit satıp eve ekmek getirse de ayrılmasak olmaz mı demişti,hiç unutamam.
İşte bu yüzden işsizlik yüzünden nice erkek nice kız evlenemiyor ya da ayrılmak zorunda kalıyor.
Evinize işi gücü olmayan bir kiracı gelmiş olsa baştan vermediğiniz gibi kirayı ödemeyincede hemen çık demez misiniz?
İşte bu yüzden durumum iyi olduğu için 25 yıl 11 aylık hizmetin sonunda biraz da sağlık nedenlerinden emekliliğimi istedim.
Gençlerin sırada bekleyen öğretmen adaylarının önünü açtım bir bakıma.
Atanamadığı için evlenemeyen evlatların yerine kendimi koydum empati yaptım bir bakıma..
65 yılı dolduracağım diye koltukta oturup çok da bir iş yapmayan müdürlere duyrulur.
Genç müdür adaylarına ne zaman fırsat vereceksiniz arkadaşlar..
PSİKOPAT SAYISI NEDEN ARTIYOR?
’’32 yaşındaki oğlu için gelen anne şikâyet ediyor: “Doğru dürüst okumadı ama okul bitti. Şimdi de iş beğenmiyor. Bulduğumuz işlere ‘yorucu, bana yakışmaz, bu paraya çalışılır mı’ gibi gerekçelerle gitmiyor. Bütün gün evde.
‘Onu getir, bunu al’ şeklinde emirler veriyor. Yapmak istemediğimizde ‘Beni doğurdunuz, yapmak zorundasınız, çocuğunuz değil miyim?’ diyor. Direnirsek üstümüze yürümeye başlıyor. Artık korkuyoruz. Ne yapabiliriz?”
Bir başka anne benzer şeyleri henüz 16 yaşındaki oğlu için anlatıyor. Her sabah özel şoförün okula götürdüğü, haftalık harcaması asgari ücretten fazla olan, kredi kartı ile istediğini alabilen ve bunların az olduğunu, okulu nasılsa bitireceğini, babasının işinin onu beklediğini ve bu nedenle gençliğini çalışarak geçirmesinin anlamsız olduğunu söyleyen, sabahlara kadar barlarda gezen, kızdığı zaman kendisine küfür eden, el kaldıran bir çocuk.
Bir baba, 14 yaşındaki çocuğunun kendisini yaraladığını ağlayarak anlatıyor ve benzer bir öyküyü aktarıyor.
Hepsinin son cümlesi benzer: “Doğduğundan beri bir dediğini iki etmedik, koruduk, sevdik. Hiçbir şeyini eksik bırakmadık. Niçin böyle oldu?”
Öğrencinin Jaguar marka arabası olur mu?’ tartışmaları bu konuyu ele almamı zorunlu hale getirdi. Yazmadan önce tartışmaları bir kez daha gözden geçirdim.
Tartışılan konu: O öğrencinin Cumhurbaşkanı’na gitmesiymiş. Oysa tartışılması gereken konu: Çocukların kaç yaşında, nelere sahip olmalarının daha doğru olduğu olmalıydı.
Çünkü özel üniversitelerin park yerlerine girdiğiniz zaman göreceğiniz araba markaları, tartışılan Jaguar’dan ucuz olmayacaktır.
Aslında üniversitelere gitmeye ve arabalara bakmaya bile gerek yok. Sokaklardaki, kafelerdeki gençlere, hatta genç bile sayılamayacak küçük çocuklara bakın. Sadece kıyafetlerine değil, ellerindeki cep telefonlarına, taşıdıkları çantalara ve en önemlisi konuşmalarına bir bakın.
Ailesi varlıklı olan çocuk ve gencin bunlara hakkı var mı? Herhalde vardır. Zaten tartışılması gereken de bu değil. Tartışılması gereken; çocuklara ve gençlere zamanı gelmeden alınanların ve izin verilen davranışların, onların gelişimine ve topluma nasıl zarar vereceği olmalıdır.
Çevreye ve kendine zarar verici davranışların olması, herkesin kendisine borçlu olduğunu düşünen ve bu nedenle isteklerinin hemen ve eksiksiz yerine getirilmesini isteyen, yapılmadığı zaman saldırganlaşan, emek sarf etmeyen, sorumluluklarını yerine getirmeyen kişileri 18 yaşın altındalarsa ‘davranım bozukluğuyla, üstünde ise ‘antisosyal kişilik bozukluğuyla tanımlıyoruz.
Yaygın olarak bilinen adı ile bu kişilere ‘psikopat’ diyoruz. Son yıllarda bu sorunla ilgili başvurular giderek artıyor. Bu artışın en büyük nedeni; çocuk yetiştirme biçimimizdir.
SORUMSUZ VE DOYUMSUZ ÇOCUK
Doğduğundan beri bir dediği iki edilmeyen, her istediğine kavuşan, isteğinin yaşı ile uyumlu olup olmadığına bakılmayan, emek sarf etmeden, değerini bilmeden alınanları, yapılanları hak görerek yetişen bir çocuğun; sorumluluk sahibi, doyumlu, çalışarak kazanmanın erdemine inanan, bir şeyleri elde etmek için emek sarf etmesi gerektiğini bilerek çalışan bir birey olmasını beklemek mümkün mü?
Avrupalı ve Amerikalı aileleri ‘çocuklarına bakmıyorlar, yazları çalışmalarını istiyorlar’ diye kötüleyenlerin düşüncelerini gözden geçirmelerinde yarar var.
Çocuklarımızı sevmekle onları doğru yetiştirmek arasındaki farkı anlamamıza yardımcı olur, diye daha önce de yayımladığım, ‘Geleceğin Psikopatlarını Yetiştirme Yolları’nı tekrar yayımlıyorum:
– Daha küçükken çocuğa istediği her şeyi vermeye başlayın! Bu şekilde o, herkesin onun geçimini sağlamak zorunda olduğuna inanacaktır.
– Kötü sözler söylediği zaman gülün! Böylece o kendisinin akıllı olduğuna inanacaktır.
– Ona düşünmeyi ve beynini kullanmayı hiç öğretmeyin! 21 yaşına gelince kendi kararlarını, kendisi versin diye bekleyin!
– Yerde bıraktığı her şeyi kaldırın; kitaplarını, ayakkabılarını, kıyafetlerini… Onun için her şeyi siz yapın ki o, bütün sorumluluklarını başkalarına yüklemeye alışsın!
– Onun gözünün önünde sık sık kavga edin ki aile bir gün parçalanırsa çok fazla üzülmesin.
– Ona istediği kadar harçlık verin ki hiçbir zaman kendi parasını kazanmanın ne olduğunu öğrenmesin.
– Yiyecek, giyecek ve konforla ilgili bütün arzularını yerine getirin ki, istediklerine ulaşmak için çalışmak gerektiğini öğrenmesin.
– Komşulara, öğretmenlere, polislere karşı daima onun tarafını tutun ki, onların hepsine karşı peşin hükümleri oluşsun.
– Bütün bunları ve benzerlerini yaparak yetiştirdiğiniz çocuğunuz bir gün suç islerse, kendisinden özür dileyin! Ama onu felaket dolu bir hayata hazırladığınız için kendinize teşekkür etmeyi ihmal etmeyin!!
(Bu belge, ABD Houston Polis Müdürlüğü tarafından hazırlandı ve kentteki tüm evlere ve okullara dağıtıldı.)
Prof. Dr. Bengi Semerci
***
Gelinen nokta okuyacağım diye evde yoğurt yapmayı bilmeyen anneler,
Çocuğuna nasıl bakacağını bilmeyen genç anneler,
Evde doğru dürüst yemek yapmaktan aciz anneler.
Boşanmalarda bu bir etken değil mi?
Erkeğin gönlüne giden yolun midesinden geçtiğini söyleyen atalarımız yanlış mı düşünüyorlardı yoksa.
Evde hiç bir iş yapmayan,bilgisayar başında sabahtan akşama kadar çetleşen ya da televizyonda dizi kovalamaktan çocuğunu,eşini ihmal eden anneyi kim kabul eder.
Geçen akşam bir yarışma proğramında gördüğüm bayan beni bu yazıyı yazmaya sevketti.
Ana kucağı mı neydi yarışmanın adı.
Bayana tereyağı neden yapılır sorusu yöneltildi.
Tereden demez mi?
Hay tereyağında baştan ayağa boyanasın be kadın.
Bir güldüm bir güldüm.
Bu kızlar ne yoğurt yapmayı bilir ne de sütten tereyağı yapmayı.
Elinden ekşi ayran içilmez der eskiler böylesi kadınlara..
Testle yetişen gençliğin geldiği son nokta işte bu.
Edebiyattan yoksun,elişinden bi haber,şiiri,hikayeyi anlamayan çocuğunu uyuturken okuyacak bir masalı olmayan genç anneler..
Alın hayrını görün bu yeni model anneler sizin olsun.
Biz Osmanlı hatunları anneler istiyoruz.
Her işi düzgün olan çocuğunu abdestli olarak yasin okuyarak emziren,ısırdığı bir nar için komşusuyla helalleşen o kutlu annelerden.
Hasret kaldığımızı zannetmeyin ,uzakta değil her yerde gül fideleri gibi bu anneler bir bir yetiştiriliyor inanın buna.
Size sadece tercih etme hakkı kalıyor.
Onları ya da bunları.
03.06.2015//KIRIKKALE
HİDAYET DOĞAN OSMANOĞLU
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.