- 513 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Aristoteles ve Düşüncede Organik Katmanlar
ARİSTOTALES VE DÜŞÜNCEDE ORGANİK KATMANLAR
İÇKİNLİK
Aristoteles Platon eleştirisi ile felsefede içkinci bir gelenek başlatır. Soruların ekseni bir anda değişir. Aristoteles ile madde ve cismin ne olduğu üzerine sorular sorulur. Platoncu düşünülür dünyanın biçimsel aşkın önselliği yerini Aristotelesci duyumlanır dünyanın biçimlenmiş organik içkinliğine bırakır. İçkinliğin sınırı; olanak ve cismin uzamsal sınırı kavramlarıyla belirlenmiş olsa da doğal eylem-zoraki eylem ayrımı içkinliğin sınırını genişletir ve zoon politokon’un ussallık süreci bağlamında yorumlanmasını sağlar. Evrensel, mutlak bir aklın aşkınlık darbelerine karşılık ussallık süreci olarak aklın insani faaliyetleri yayması söz konusudur. Platon’da yıkım bir çeşit varlıktan eksilmeler, yokluğa katışmak olarak söz konusu iken Aristoteles’de bu maddenin maruz kaldığı içkin bir süreçtir. Aristoteles’de cisim kalıp-formun olanak halindeki uzamsal sınırı olarak verili durumdadır1. Aşkınlık, Platon’dan Aristoteles’e doğru sahip olduğu düzlemi yitirir ve yeni bir düzleme sıçrar. Aristoteles’te bir aşkınlık okumasına olanak sağlayabilecek asıl nedenler bireyselleşmelerin öngörülebilir, dışsal, organik kalıp-formların dolayımında amorf maddelerin biçimlendirilmesi olacaktır. Artık Platoncu biçimsel özlerin aşkınlığının dışında amorf maddelerin, akışların maruz kaldıkları organik bir biçimlenmenin aşkınlığıyla ya da biçimlenmiş özlerle karşı karşıyayız. Kalıp-formların bu aşkınlığını, gündelik aşkınlık olarak adlandıracağız. Aşkınlık artık Platoncu homojen geometrik düzleminin dışında Aristotelesci düzlemde gündelik bir hal almıştır. Kalıp-formlar gündelik hayatın sıradan aşkınlık darbeleriyle işlerler artık. Kapalı özler ile bu aşkınlığın hangi mekanik üzerinden işlediğini aktaracağız. Şeyler-uzamsal sınırları-kategorileri-yüklemleri-birikimleri… Sinir-düşünceler ile gündelik aşkınlığı sorunsallaştıracağız. Eylem-sınırlar –öznesiz-nesnesiz bireyselleşmeler…
KAPALI ÖZLER: KATMANLAR MEKANİĞİ
İlişkiler ne tözün mekaniğinin hareketsiz kesitlerinin, pozisyonlarının, anlarının ard zamanlığına ne de ilineklerin terimlere indirgenen göreliliğinin, dışsallığının eş zamanlığına, zamandaşlığına bağlıdır. İlişkiler arada cisimleri kat eder ve ağsal bağlantılar kurarlar. Simmias’ı hem uzun hem kısa kılan eşitlik mantığı değil ilişkiler mantığıdır. İlişkiler zamanın doğasını ve Khronos’un formunu bozar. Aristotelesci mantığın ve mekaniğin kapalı özleri, ilişkiler tarafından bozguna uğrar. Tözün on katmanı/ kategorisi cismi tanımlamak için sahip olduğu hızı yitirir. Cismi tanımlamanın bir olanağı var mıdır? Aristotelesçilik açısından cisim katlanmalar ve birikmeler sürecidir. Cisim uzamda sahip olduğu sınırda sabitlenir, tanımlanır ve biriktirilir. ‘Dır’ bu mekaniğin motor gücüdür. “Yüklemin bütün ayrımları konunun da ayrımları olacaktır2. Ayrım yüklemdedir; zira yüklem şeyin yüklemi olmak bakımındandır. Birikim sürecinde kategorilerin hiyerarşik yığılmaları öze yakınlık dereceleri açısından belirlenirler. Öz merkezi bir çekim gücü olarak birikimi kendi etrafında katmanlar halinde yayar. Özler-neviler-cinsler… İfade bir tür birikim-açılmadır. İfadelerin birikim-açılmaları organik katmanların olanak halindeki ereksel formlarının bireyselleşmeleridir. Kalıp-formlar amorf maddeyi biçimlendirdikçe ifadelerin organik birikim-açılmalarını yayar. Kategoriler ussallık süreçlerini kendileriyle oluşturabileceğimiz araçlardır. Özün güçleri ve doğal eylemleri kategorilerin yüklemler mantığıyla açığa çıkarlar. Varlık, nicelik, nitelik, görelik, uzam, zaman, durum, iyelik, etkinlik, edilgenlik. On kategori özün ifadeleri olarak birikim-açılmaları, ussallık süreçlerini oluştururlar. Görelik, on kategori arasında logosun hükmünü kıran3 ve ilişkiler mantığını oluşturan bir özelliğe sahiptir. Kanatlının, yürüyenin, suda yaşayanın zamandaşlığı4 aparalel evrimlerin anomalik bir arada olmalarıdır. İlişki, görelik, zamandaşlık Aristoteles’te anomalik bir unsur gibi işlerler. Zira pozisyonlar, hareketsiz kesitler, anlar, ard zamanlılıklar ise katmanlar mekaniğine hizmet ederler. Hayatın güçlerini öz-nenin dolayımında aşkın organik katmanlar halinde biçimlerler. Aristoteles düşünce eylemimizi sınır-paketler etrafında sınırlar. Düşünce bu özdeşlik paketlerinde hızını yetirir. Uzamsal, merkezi sınır-paketlerden sinir-düşüncelerin dalgalı eşiklerine geçerek düşünceye hızını geri vermeliyiz.
3- SİNİR-DÜŞÜNCELER: Bir dalganın soyut çizgisini çizmek üzerine
“ Hiçbir şey donuk değil, hiçbir şey durgun değil bu evrende. Hepsi dalgalanıyor, hepsi dans ediyor; hepsi hız ve utku.”5
Kapalı özlerin sınırlarını terk etmemizin bir olanağı var mı? Van Gogh aralık ayının ikinci yarısı, 1881 tarihli mektubunda yaşamı dinsel-organik bir dolayımdan çıkarmanın bir yolu üzerinde düşünür. “Geçenlerde Michelet’nin La Femme, la Religion et Prétre’ini (Kadın, Din, Papaz) okudum. Bu gibi kitaplar gerçeklikle dolu; ama, gerçeklikten daha gerçek olan nedir, yaşamın kendisinden daha çok yaşam nerededir? Ve bizler, elimizden geldiğince yaşamaya çalışan bizler, neden daha yoğun yaşayamıyoruz?6” Van Gogh, imkansızı7 görünür kılmanın peşindedir zira gündelik yaşamın aşkınlık darbeleri karşısında şöyle çığlık atar: “bir çıkmaz sokakta, dümdüz bir duvarın önünde gibiyim8”… “o allahın belası duvar çok soğuk, çok üşütüyor beni9”. Yaşamın organik ve dinsel bir dolayımdan geçmediği daha yüksek bir etkililikten söz edebilir miyiz?
Sinir-düşünceler biçimlenmiş duyumlanır dünyanın organik aşkınlığına karşı çıkarak içkinlik sorunsalının sınırlarını genişletirler. Katmanların dışına çıkmak ya da “dışarısının gücünü” davet etmek sinir-düşüncelerin öznesiz-nesnesiz saf süreklilikler yaratma çabasıdır. Düşünülür-duyumlanır dünya ayrımının ötesinde saf sürekliliklerin, bağlantıların dünyası ile içkinliği saf haliyle bir dalganın soyut çizgisine dek genişletmek istemekteyiz. Gündelik aşkınlık birikimlerin, gösterenlerin dolayımıyla iş görürken; sinir-düşünceler içkinliğin “ kavranılamaz karışım10”ları, kişisel değil fakat kozmik bireyselleşmeleri ile iş görür. Sinir-düşünceler atomların, moleküllerin kozmik örümcek ağlarının bağlantılanma, oluşma dinamikleridir. Kapalı özlerin içe bükülen, katlanan, merkeziliğinin11 aksine bağlantılanan, yeni bağlantılar kuran, yüzün yitirilme sürecidir12. Sinir-düşünceler Aristotelesçi uzam-sınır anlayışına karşılık stoacı eylem-sınır anlayışını geliştirirler. Sinir-düşünceler arzunun mikro-algılar düzeyindeki oluşumlarıdır. Kalıp-formlar bu oluşumların uzamsal, mekanik sınırlanmalarıdırlar. Kalıp-formlar oluşun dışsal biçimlenmeleridirler. Kalıp-formlar ve sınır-paketler olarak kimlikler, özdeşlikler, aynılıklar düşüncenin organik katmanlarıdırlar. Aristotelesci olanak gerçekleşirken genleşir/genişler ve sınır-paketler halinde katlanır. Eşik, sinir-düşüncelerin katmanlar mekaniği karşısındaki direnç ölçerleri, mikro sansorleri ve moleküler algı dalgacıklarıdır. Virtüelin öngörülemez aktüelleşmeleri eşiğin dalgalı yeğinleşmeleridir. Eşik-zaman, kendinde-zamanın tözsel özdeşliğine karşılık olayın, eylemin zamansal ve zamansız unsurlarıdır. Eşik, zamansızın algılanamaz gücüdür13. Sinir-düşünceler yoluyla kapalı özlere dayalı kavramlar yerine ilişkisel kavramlar üretilebilir. Madde-biçimin katmanlarına karşılık madde-akış ve eşik-maddenin katmansızlaşmaları yoluyla Aristotelesci doğal eylem kuramının en nihayetinde tıkandığı noktayı yani amorf maddenin formun dolayımına ve tözün merkezileştirme faaliyetine14 maruz kaldığı durumu sorunsallaştırabiliriz. Aristotelesci aşkınlık, ilk devinimsiz devindiricinin sonsuzca zamanı kat eden darbelerine dayanır15. Bu darbeler içkinliğin tehlikeli karışımlarının önündeki engellerdirler. Stoacılık yaşamın ve amorf etin kendisinden tehlikeli karışımlar yaratmanın ismidir. Aristotelescilik şeye dayalı yüklemler mantığı iken stoacılık olaylar mantığıdır. Gündelik aşkınlık darbeleri karşısında yaşamın yüksek bir etkinliliğine dayanan tehlikeli karışımlar ve deneyler stoacı direnmenin yollarıdır. İçkinlik söylemini bir dalganın soyut çizgisine dek ilerletebilmek eylemin saf, kozmik darbelerini gerektirir. Zira mutlak aşkınlık darbelerini hiç değil.
NOTLAR
1-Cisim “bir yüzeyle belirlenmiş, sınırlanmış şey” Aristoteles, Fizik, çev. Saffet Babür YKY s. 115 204b 5
“ Yer her cismi ilk saran şeyse o bir sınır olsa gerek, dolayısıyla büyüklük ve büyüklüğün maddesi onunla belirlenen, sınırlanan yer her bir nesnenin biçimi ve şekli diye düşünülebilir, çünkü budur her bir nesnenin sınırı. Demek bu biçimde bakıldıkta yer, her bir nesnenin biçimi.” Aristoteles, Fizik s. 141 209b
“Biçim nesnenin sınırı, yer ise saran cismin.” Aristoteles, Fizik, s.151 211b 10
2- Aristoteles, Organon 1 Kategoryalar, çev.H. Ragıp Atademir, M.E.B. s. 6 3
3- “Filan adam oturuyor hükmü aynı kalır ve nesnenin değişmesine göre bazen doğru, bazen yanlıştır.” Aristoteles, Organon 1 Kategoryalar, s. 16
4- Aristoteles, Organon 1Kategoryalar, s. 60 61
5- Virginia Woolf, Dalgalar, çev. Oya Dalgıç, İletişim, s.38
6- V. Van Gogh, Theo’ ya Mektuplar, çev. Pınar Kür, YKY, s. 56
7- V. Van Gogh, Theo’ ya Mektuplar, s. 86
8- V. Van Gogh, Theo’ ya Mektuplar, s. 39
9- V. Van Gogh, Theo’ ya Mektuplar, s. 58
10- Viginia Woolf, Dalgalar, s.135
11- “ Bir çok kez katlanmış yaşamın, sarılmış, sıkı sıkı kapanmış yaprakları…” Virginia Woolf, Dalgalar s. 147
12- “Ağaçların, posta kutularının gölgelerine sığınmaya karşı çıkarak istasyondan gelirken önceden sezdim, paltolarınızdan, şemsiyelerinizden, uzaktan bile, sizin nasılda birlikte akan anların yinelenmesinden yapılmış bir özün içine gömülü durduğunuzu, bir şeye bağlı olduğunuzu; çocuklar, yetki, ün, sevgi ve toplulukla nasıl da bir tavır aldığınızı; benim hiçbir şeyimin olmadığı yerde. Yüzüm yok benim.” Virginia Woolf, Dalgalar, s. 198
13- “Evet, sonsuz yenileniştir bu, aralıksız yükseliş, düşüş, düşüş, yeniden yükseliş.” Virginia Woolf, Dalgalar s. 264
14- “ ‘Oluşmak’ çok anlamda kullanıldığına göre ve gelişi güzel nesnelerin değil, belli bir nesnenin oluştuğu söylendiğine göre mutlak anlamda oluşmak yalnızca tözlere özgüdür…..bir taşıyıcıda oluşur; çünkü yalnızca töz bir başka taşıyıcıya yüklenmez, bütün ötekiler töze yüklenir” Aristoteles, Fizik, s.39 190a 30 35
Aristotelescilik eidos’un hükümranlığının dünyasıdır. Cisim kendi uzamsal sınırına meyletmiş ve eidos’un dolayımına maruz kalmıştır.
15- “Oysa ilk devindirici ebedi bir devinimle sonsuz zaman boyunca devindirir. Öyleyse şu açık: o bölünemez, parçası yoktur, hiçbir büyüklük taşımaz.” Aristoteles, Fizik s. 419 267b 25
29 ağustos 2006GERMENCİK
Kamuran ÇAKIR
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.