- 716 Okunma
- 0 Yorum
- 1 Beğeni
İÇİMDEKİ SEN
Sevdiğime, bendeki onu, anlatmaya başladığımda o da âşık oldu kendine, ben anlattım o dinledi, ben anlattım o da sevdi.
Anlattım, ağladım; anlattım, inledim.
Ya sevgiye oldukça açtım ya da âşık olmak istiyordum ya da âşık olmuştum. Burası biraz karmaşık, sevgilimle ben de karar veremedik zaten bu konuya, herkes inandığıyla kaldı. Şimdi fark ettim, hala sana sevgilim, diyorum ya, kızıyorum ardından kendime.
Sen sevgilim değil, sevdiğimdin benim…
Ben kendime “âşık” demeyi uygun buldum, daha birçok yakıştırmada bulunanlar da oldu bu yazının konusu o değil, belki başka bir başlık altında anlatmam gerekecek bunu.
Sanırım bana âşık olduğunu sanmasında, o “Âşıktım.” dedi, ayrıldıktan sonra beni hiç inandıramadı. Onun aşkına inanmasam da kendi aşkıma inanıyordum ya zaten önemli olan da buydu.
Neyse âşık olduğunu sanmasında ya da inanmasında veya âşık olmasında, diyeyim de konu uzamasın. İçimdeki o’nu anlatmam etkili oldu.
Onu öyle güzel anlatıyordum ki, sudaki aksine âşık olan Nergis sandı kendisini. Ve o da başladı sığ sözcüklerle bana aşkını anlatmaya. Burada farkındaysanız onun aşkını da küçümsüyorum, kendimi beğendiğimden kaynaklanmıyor bu, tarzım böyle, aldırış etmeyin.
Ona da aşkımın büyüklüğünden bahsederdim, o da bana “terazi” derdi. “Sen terazi misin de aşkımızı ölçüyorsun, ya benim aşkım seninkinden büyükse?” derdi.
Bırakıp gittiğinde anlamıştır zaten aşkının küçüklüğünü ya da aşkının olmadığını. Terazi olmaya gerek yokmuş, gören göze her şey çıplak görünürmüş.
Bu kitap da bir aşkın anatomisine dönüştü ama hadi hayırlısı.
Ne diyordum sürekli unutup başa dönüyorum,
İçimdeki o’nu size, içimdeki sen’i de sana anlatıyordum şimdi hatırladım. Şimdi hem sizinle hem onunla konuşunca biraz hatlar karışıyor… Aslında üç demeliyim. Kendimle de konuşuyorum gizlice.
Öyle özenli sözcükler seçiyordum ki onun için, onu öyle yüceltiyordum ki içimde, onu öyle güzel seviyordum ki…
Bayram sabahına bayram sevinciyle uyanırdık çocukken
Sonra çocukluğumuzu çaldırdık, kendimizi büyük sandık
Onu mutlu etmeyi, yaşamımın gayesi haline getirmiştim. O ne yapmaktan mutlu olursa onu yapıyorduk, ne yemekten hoşlanırsa onu yiyorduk. Nerede bulunmak isterse oraya gidiyorduk. Onu mutlu gördükçe ben mutlu oluyordum. Onu mutlu ederken benim mutlu olmam, onun hoşuna gitmedi sanırım. Sonra tekrar mutsuz yaşantılarını özledi ve beni bırakıp gitti bir Cuma akşamı.
Senden Öğrendim…
Ben sevmeyi sende öğrendim
Beni öyle güzel sevdin ki
Bir daha beni senden başka hiç kimse
Böyle güzel sevmesin istedim
Onun, içimdeki güzelliğini, koruyup koruyamadığım konusunu merak ediyorsunuz, emin olun o da merak ediyordur bunu, beni defalarca Facebook’undan, İnstagram’ından sildi sildi ekledi. Benim onu hayatımdan silip silmeyeceğimi merak ediyordu, aslında ben de bu konuyu merak ediyorum, buluştuğumuzda sorarsınız bana.
Yine gözlerim buğulandı. Çok sulu gözüm bu aşk konularında, beni bağışlayın… Çok âşık olmadım, ondandır inanın.
Ve bir aşkı yaşayamadım hep adamakıllı
Yarım kaldı, hep eksik…
Ya ben aşka erkendim ya aşk bana geç kaldı…
Ertelenmiş hayallerim gibisin
Hep erken geldiğimi iddia ediyorsun
Oysa sen de geç kalmış olabilirdin?
Bu seçeneği hiç düşünmedin.
İçimdeki sana en yakın sendin
Ama sen, sen olmaktan bende neden vazgeçtin?
Sessizliği en iyi ben anlatırım, sensizliği anlattığım gibi
Sessizce, sensizim işte…
Benim sana ihtiyacım yok,
Ben sensizken de seni yaşayabiliyorum
Hani yanımda olsan iyi olur mu?
İnan onu da bilmiyorum
Sen terazi misin, diyordun bu aşkta
Bir kefesine seni oturttum, diğerine ben
Yukarıdan bakan sen oldun
Ben aşkın ağırlığıyla dengeyi bozarken
2014-iSTANBUL
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.