- 823 Okunma
- 3 Yorum
- 0 Beğeni
BÜYÜK YÜREKLİ KÜÇÜK ÇOCUK
Gülümseyerek geldi yanıma. Omuzunda kendinden büyük boya sandığı. İncecik sesiyle;
"Boyayayım mı abi?" dedi.
Süzdüm şöyle bi boylu boyunca. Boyu bir metre var yok. Yaşı en fazla sekiz. "Adın ne senin ufaklık" dedim? "İbrahim" dedi kendinden emin bir ses tonuyla.
-Daha yaşın kaç senin, bu yaşta nasıl boyacılık yapıyorsun.
-Ne yapalım abi ekmek parası.
Başımdan kaynar sular dökülmüşe döndüm. Hiç mi hiç beklemiyordum bu cevabı. Bu küçük bedenden bu cevap nasıl oldu da geldi.
Ayakkabılarımı sabah boyamıştım. Ama kırmak da istemiyordum. "Al bakalım şunu"dedim ve uzattım cebimden çıkardığım parayı.
Önce boyayayım abi verirsin sonra parayı.
-Ayakkabılarım temiz benim, daha yeni boyadım.
-Dilencilik yapmıyorum abi ben boyamadan almam parayı.
Nasıl bir yüreği vardı. Bedeni ne kadar küçükse, işte o kadar büyük bir yüreği vardı. Bir an çocukluğum geldi aklıma. Ondan az daha büyüktüm, henüz yaşım ondu. Ben de yapmıştım aynı işi. Bilirim ne kadar da zordur ayakkabı boyama işi. İnsanların kirini temizlemek zordur. Bir an derin bir uykuya daldım sanki. Çocukluğumu yaşıyordum o an. "Abi, abi iyi misin?" Dedi
"İyiyim İbrahim iyiyim" dedim
-Hadi boya bakalım da ustalığını görelim.
Pacalarımı katladı. Aldı eline bıya fırçasını. Başladı fırçalamaya. Hiç yakışmıyordu o minicik ellere boya fırçası. Kalem tutmalı, oyuncakla oynamalıydı o eller. "Çok zalimsin ey hayat!" Dedim içimden.
-Değiştir abi.
Uzattım diğer ayağımı. Zor tutuyordum kendimi ağlamamak için. Sordum.
-Yok mu annen baban senin?
-Babam geçen sene öldü, anam da evde hasta.
-Yok mu başka çalışacak kimse?
-Abim var ama o da askere gitti. Tabi abim gidince iş bana düştü.
-Okula gitmiyor musun?
- Gidiyorum abi. Sabahçıyım. Öğleden sonra harçlığımı be annemin ilaç parasını çıkartmak için boyacılık yapıyorum. Akşamları da ödevlerimi yapıyorum.
-Pekiyi büyüyünce ne olacaksın?
-Senin gibi polis olacağım abi.
-Neden polis olmak istiyorsun çok mu seviyorsun polisliği?
-Seviyorum tabi ki. Polis olup anneme yeterince ilaç alırım. Bi de hergün botlarımı boyacı çocuklara boyatacağım. Onlara para kazandıracağım.
O konuştukça ben hüznümde boğuluyordum. Şaşkınlıklar içerisinde dinliyordum ufaklığı. Paçalarımı düzelttikten sonra;
-Tamamdır abi pasparlak oldu.
-Eline sağlık genç adam al bakalım. Üstü kalsın.
-Olmaz abi artanını vereyim. Dedim ya dilencilik yapmıyorum ben.
Olduğum yere çöküp hüngür hüngür ağlamak istiyordum. Bu nasıl bir yürek. Koca koca adamlara taş çıkaracak bir yiğit.
-Peki genç adam.
Aldım paranın üstünü. Aşırı bir duygu yoğunluğu yaşıyordum. Ne yapmalıydım. Böylece ayakkabı boyamaya devam mı edecekti bu koca yürek.
-Sana biraz para vereyim annene ilaç alırsın olmaz mı?
- Olmaz abi, çok ısrar etme. Hadi iyi günler.
Ve gitti. Yüreğimde büyük bir vicdan azabı bırakarak gitti. O an "tamam be" dedim. İbrahim’in hayalini gerçekleştirecektim. Her gün onu görüp ayakkabılarımı boyatacaktım. Koca yürekli İbrahim yüreğime bir vicdan azabı daha yerleştirdi. O günden sonra hiç göremedim. Elveda büyük yürekli küçük çocuk elveda...
YORUMLAR
Yakup Çakmak
Her gün önümüzü kesen dilencileri düşününce yüreğinin büyüklüğü sanki daha bir büyük. Kaleminize sağlık.