- 682 Okunma
- 2 Yorum
- 1 Beğeni
BEN BANA
Boş bir Pazar sabahı bu… Hızla akan giden bir gün daha… Hızla… Hızla büyüyoruz, hızla değişiyoruz ve aslında hızla ölüyoruz. Gülümseyerek hatırladığımız anılarımız artıyor gittikçe… Kaybedişlerimiz, hüzünlerimiz, unutuşlarımız, unutuluşlarımız, dostluklarımız ve aşklarımız… Hepsi teker teker birikiyor heybemize…
İlk dostluklarım geliyor aklıma… Mahalle arasında oynadığımız oyunlar, düşüp kalkarken moraran vücutlarımız ve okulun asfalttan dahi yoksun çakıl dolu bahçesinde parçalanan avuçlarımız ve dizlerimiz… İlk kalem tutuşum, ilk şiirim ve öğretmenime ilk aşık oluşum…
Ve tabi ki lise… Herkesin hayatının en güzel yılları olarak hatırladığı o günler… Büyümenin ne demek olduğunu anladığımız sıralar… Bir çikolatayı onlarca parçaya bölebildiğimiz, hiçbir şeyi yalnız başına yemediğimiz günleri özlüyorum bazen… Kavgalarımız, memleket sevdasına atan masum yüreklerimiz, birbirimizi gırtlaklayacak kadar kızıp sonunda yine beraber kahkaha atışlarımız kadar güzeldi günlerimiz. Aynı yatağı paylaşabilir, tiksinmeden aynı bardaktan içebilir ve birbirimizin derdine gözümüzden yaş akıtabilirdik. Farklı düşünceler yüzünden bölünmemiş, ucundan kulağından koltuk sevdasına düşmemiştik çünkü henüz. Birbir suratımıza her şeyi haykıracak kadar acımasız, başkasının yanında adına laf söyletmeyecek kadar dürüsttük. En güzel gülüşlerimiz, en masum sevgilerimizi biriktirmiştik hem de hiç farkında olmadan. Sonra büyüdük, sonra değiştik, sonra değiştirildik… Önce yollar sonra düşünce farklılıkları girdi aramıza.
Önce fikirlere sonra dostluklara değer verildiğini öğrendik üniversitede. Adalet öğrenmeye geldiğimiz yerde her seferinde adaletsizlikler çarpıldı suratımıza. En çocuksu, en saçma kahkahalarımıza dünyanın acımasız çığlıkları karıştı. İnsanın yüreğinin gerçekten kırılması neymiş anladık. Artık yıkılışlarımız gerçekti… Ölümün soğuk yüzüyle tanıştık. Ama o hüzün bile sahteleşti. Sanal ortam sardı her yanımızı. Sanal mutluluklar, sanal aşklar, sanal acılar… Yanımızdayken söylediklerimize kırılmayan insanlar, sanal hareketlerden alınır oldu. İlkokulda öğretmeni günlük tutmasını söyleyince anlamsız bulan çocuklar, tuvalete gitse paylaşır oldu. Paylaşmak?... Hayır paylaşmak değil, göstermek… “Desinler” için yaşamak… Kin tutmayı öğrendik, kirlenmeyi ve hatta kirletmeyi… Ve artık masumca ölemeyeceğimizi…
Yine de güzel anlar biriktirdik üniversite yıllarında. Sağlam yürekler dokundu yüreğimize. Yüz kaslarımızın gülmekten ağrıdığı günlerimiz, saçmaladığımız an daha beter saçmalayan dostlarımız oldu. Öğrendiğimiz ve yürek verdiğimiz davalarımız oldu. Ve “Sıdıka” kadar masum hayallerimiz…
Dostlarımız, dostluklarımız değişti. Sevdiğimiz kadar kırdığımız yürekler bıraktık ardımızda. Eskiden her an yanımızda olan insanlara telefonda bile ulaşamaz olduk. Yaşamayı öğrendik, mücadele etmeyi… Ve her ölüm hatırlattı bize; ölümün ölmediğini…