Kandiller ve Katiller
Her Müslümanın üzerine farz olan dinini öğrenme ve yaşamada gayret ve samimiyet Yaradan katında şüphesiz değer bulacaktır.Ancak toplum olarak İslam bireyleri ne yazık ki bu mertebeye ne gelmeye gayret nede samimiyet göstermemekteyiz.Bugün Regaip kandili şuan şurada yazacaklarıma eminim bir çok insan itirazlarda bulunacaktır.Kimi sapık fikirler kimi vahhabi kimi küfür damgası vuracak.Lakin gerçekler ve gerekçeler açıkca ortada olduğu müddetçe ve farz olan dinini öğrenme gayreti ve samimiyetine haiz her Müslümanın kolaylıkla öğrenebileceği bilgiler ışığında elimize tutuşturulan kandillerle değilde Kur’an’ın aydınlığı ile hareket edilirse sanırım doğru taşlar yerine oturacaktır...
Mubarek gün ve geceler diye İslam literatürüne sokulan bu geceler Allah Resulunden hatta sahabelerden sonra kutlanmaya !!! başlanmış olup gece hürmetine bire bin sevapların dağıtıldığı ,bir yıllık günahın affedildiği,insan eli ile yazılmış mevlidanlar tarafından yazılan şiirlerin sevap kazanılacağı düşünülerek okunduğu günler olarak eda!! edilmektedir.
Düşünün bir kez Allah’ın 360 günü boyunca hoyratca harcadığımız hayat mesaimizi 5 gün ibadet ile geçirerek Kur’an yerine mevlidlerin dua yerine mesajların namaz yerine ilahilerin olduğu o 5 gün yüzü suyu hürmetine!! 360 günlük perişanlığı affedeceği umudu....
Yılın bir günü dahi alın secdeye değmeyecek yılda 30 gün aç 5 gün mevlidan ve ilahilerle Allah’a mahşerde verdiğimiz " Bela" sözüne sadık kalmadan nefsani heva ve heveslerimiin peşinden elimize verilen kandiller ile karanlığa bile bile yürümek......
Allah insanı şüphesiz sadece kendine iman ve itaat etmesi için yaratmıştır.Ucuz yaşamlarımızı ucuz hayaller ile kurtarmaya çalışmamız en ucuzundan yazık kelimesi ile ifade edilebilinir....
Kandillerde yapılan kendi icadımız olan kandil namazları asli olan namazlara nazaran yetmiş kat daha değerli diyebilecek kadarda cesur, Allah için, bu gece ve günlerde bonus dağıtır gibi bir ver normal günden yetmiş misli fazla al diyebilecek kadar pervasız bu geceyi eda!! edenin bir yıllık günahı affolur diyecek kadar bonkör ve bir o kadar akıl fakirliği insaf züğürtlüğü .....
Evet ister sapık deyin ister vahhabi ister kafir.....
Müslüman olarak iyiliği emretmek ve kötülükten alı koymak üzerimize farzdır.Allah katında hayırlı gün mubarek gün onun rızası ile geçmiş gündür...
Elimizden Kur’an alındı.Kandiller verildi ve dini katlederek huzura gidiyoruz.
Dua inananlara
YORUMLAR
KANDİL GECELERİ VARDIR DOĞRUDUR,AMA DÜNYA GECELERİNDEN BİR GECE DEĞİL.ÖMÜR İKLİMİNDE HAK VE HAKİKATI GÖRÜP ANLAYIP YAŞAMAMIZ VE YAŞAM TARZI HALİNE GETİRMEMİZ İÇİN CEHALET KARANLIKLARIMIZI AYDINLATACAK İLİM VE İRFAN IŞIKLARIDIR.
ÇOK HAKLISINIZ,BİZLER HER ŞEYİ EN UCUZA KAPATMAYI MARIFET VE KURNAZLIK SAYIYORUZ.HEM ALLAH RIZASI BEKLİYOR HEMDE BELKİDE FARKINDA OLMADAN EN BÜYÜK İSYANLARI OYNUYORUZ,BİR BAŞKASININ TEKSİRİNDEN ÇIKANLARI TEHKİK BİLE ETMEDEN DİLEKÇELEŞTİRİYORUZ.HEM ALLAH' İSTİYORUZ HEMDE HAŞA EMİR ERİ KONUMUNA GETİRMEYE ÇALIŞIYORUZ,ÖZÜ KATLEDİYORUZ SÖZÜ SULANDIRIYORUZ.
ÜSTADIM ADAM OLMAK ZOR MÜSLÜMAN OLMAK DAHA DA ZOR ALLAH'A KUL OLMA BİLİNCİNDE OLMAK HER ŞEYDEN ZOR,EN KÖTÜSÜDE İNSANIN KENDİ ÖZÜYLE YÜZLEŞMEKTEN KAÇARAK KENDİNDEN BAŞKA HERKESLE VE HER ŞEYLE KAVGALI OLMASI,SUÇU VE SUÇLUYU KENDİNİN DIŞINDA ARAMASI
RABBİMİN BENİ VE BENİM GİBİ DÜŞÜNENELERİ HAYVANLIĞIMIZDAN ÖLDÜRÜRP İNSANLIĞA DİRİLTMESİNİ NİYAZ EDİYORUM.
SEVGİ SELAM VE EN KALBİ MUHABBETLERİMİ YOLLUYORUM.
"Reğâib gecesinin bazı hadis-i şerifler ve selef âsarıyla sabit olan kendi zatında sahip olduğu fazilet, hususiyet ve mübarekiyet vardır ki, Rahmet ve Bereket Peygamber’inden gelen bu mübarekiyet sebebiyle “leyle-i Reğâib’de füyûzât-ı ilahiyenin bolluğu ve duaların kabule karin olması, bu gecenin manevî değerini pek yükseltmektedir.” Receb ayının ilk Perşembe günü oruç tutmanın faziletine, Reğâib gecesi duaların makbul olduğuna ve Reğâib namazının kıymetine, kısaca “Reğâib gecesi”ne dair dinî kaynaklar, meşhur hadis âlimi Rezin İbnu Muâviye el-Abterî’nin Enes b. Mâlik’ten rivayet ettiği âhâdî bir hadis-i şerife , İmam Abdülkadir Geylânî’nin de kaydettiği bir-iki rivayete ve ayrıca İmam Şafii gibi bazı selef âsârına istinad etmektedir. Sözkonusu Enes hadisini muhaddis Rezin’in et-Tecrîd’inden de iki büyük hadis âlimi Celâlüddin Suyûtî “el-Leâli’l-Masnûa”sında ve Muhammed b. Süleyman er-Rûdânî el-Mağribî de almış “Cem’ul-Fevâid”ine kaydetmiştir. Aynı hadisi farklı lafızlarla birlikte, Muhammed b. Nasr tahriç etmiştir; ondan da İbnü’l-Cevzî nakletmiştir. Seadet-i Ebediye Müellifi’nin ve Abdüllatif Harbûtî’nin kaydettiği hadis-i şerifler de bulunmaktadır ki, sıhhat derecesine ve hadis kitaplarındaki mevkiine henüz muttali’ olabilmiş değiliz.
Reğâib gecesinin, 571 yılında Receb ayı’nın bir ay önceye alınmasına (nesî’) bağlı olarak, Efendimiz’in anne karnına teşrifinin ilk gecesi olması; veya böyle bir nesî’ olmamasına bağlı olarak, 40’ı olması ihtimalinden gelen hususiyeti sözkonusudur. Şöyle ki: Ceninin 40. günü, çocuğun ilk cem’ günüdür. Hadis-i şerif: “Her birinizin yaratılışı annenizin karnında 40 günde cem edilir. Bir o kadar (kırk) günde alak (kan pıhtısı); bir o kadar (kırk) günde mudğa (et parçası) olur. Sonra bir melek gönderilerek ruh üflenir. Sonra meleğe emredilir: ‘Onun rızkını, ecelini, amelini, mesud veya bedbaht olacağını yaz.” Başka rivayetler, bu esnada çocuğun kız veya erkek , uzun veya kısa, sıhhatli veya hastalıklı vs. olacağının da yazıldığını belirtir. Müslim’in bir rivayetinde nutfeye, 42. gününde uğradığı zikredilen melek, çocuğun sûretini, kulağını, gözünü, derisini, etini, kemiğini tayin etmektedir.
İşte Hz. Âmine validemiz de ancak o zaman, yani böyle bir ilk cem’ ve tayin sonrası, hemen o Reğâib gecesi neye hâmile olduğunu belirtilerinden farketmiş olabilir ya da bu kendisine dahilî bir his yoluyla sezdirilmiş olabilir. Fakat Reğâib kandiline esas teşkil eden Nebevî hususiyet, onun bu farkedişi değil, ondan daha önemli olan Efendimiz’in anne karnında bir bütün olarak ilk defa toplanışı, ve ilk defa dünyada bir meleğin kendisine gönderilip onunla “bütün” olarak muhatap oluşu gibi Buhari-Müslim hadislerinin ortaya koyduğu mühim gerçek olmalıdır. Binâenaleyh: Reğâib Gecesi, o beklenen Nebi’nin anne karnında bulunduğu o mübarek sürecin ilk mühim merhalesinin kilometre taşıdır, denebilir.
Reğâib gecesinin, her normal gecede bulunan bir icabet saatini içermesi bakımından sahip olduğu kıymeti vardır. Diğer taraftan bir başka hadislerinde Peygamberimiz hemen her gece bir icabet vaktinin bulunduğunu bildirmişlerdir: “Gecede bir saat vardır ki, müslüman bir kimsenin Allah’tan, dünya veya ahirete müteallik bir hayır talebi, o saate rastlarsa, Allah dilediğini ona mutlaka verir. Bu saat her gecede vardır.” Bir başka rivayette de: “Gecenin yarısı veya üçte ikisi geçtiği zaman, Allah Tealâ dünya semasına nüzul eder de buyurur ki: "İsteyen yok mu verilsin, dua eden yok mu müstecab olsun, istiğfar eden yok mu mağfiret olunsun. "Bu hal tâ fecr açılıncaya kadar devam eder.” buyurmuştur. Bilhassa sabah namazları çok özel bir mevkii teşkil eder: Kur’an: “Gündüzün güneş dönüp gecenin karanlığı bastırıncaya kadar belli vakitlerde namaz kıl ve özellikle sabah namazını! Zira Sabah namazı meşhûddur.” buyurmuştur. Rivayet olunduğuna göre, gece ve gündüz melekleri sabah namazı vaktinde orada hazır bulunurlar, şahit olurlar, görev devir-teslimi yaparlar.
Reğaib gecesi’nde duaların makbul olduğuna dair hadis-i şeriflerin yanısıra, zaten o gecenin Cuma gecesi olması hasebiyle daha baştan bir kutsiyeti, bir makbuliyeti ve saat-i icabeti vardır. Zira Efendimiz (sas): “Cuma gecesinin son üçte birinde o ân (meleklerin de hazır bulunduğu) meşhûd bir ân (yani ruhânî bir takım şahidlerin gözlediği ve Hakk’ın özellikle nazar-ı merhametle tecelli ettiği lahza) vardır ki, o anda yapılan dualar müstecâbtır.” buyurmuşlardır. Hz. Yakup, oğlu Hz. Yusuf’a karşı haksızlık yapmış olan evlatlarının tevbe ve istiğfar taleplerine karşılık: “Sizin için Rabbime istiğfar edeceğim; hele Cuma gecesi bir gelsin!” demiştir ki, her gecede bulunan icabet saati haricinde, Cuma gecelerinin son üçte birlik zaman parçasında daha özel anlamda bir icabet vaktinin bulunması sebebiyle, bu gecede bol bol günahlara tevbe ve istiğfarda bulunulmasını öngörmektedir. Ayrıca hafızasından şikayet eden Hz. Ali’ye Peygamber Efendimiz, Cuma gecelerinin son üçte birinde kılınmak üzere bir hıfz namazı tavsiye etmişlerdir.
Reğâib gecesinin Kur’an ve Sünnette “eşhuru’l-hurum”dan (yani hürmete liyakatlarından ötürü savaşın haram kılındığı aylardan) birisi olması, ve -bazılarına göre- haram ayların en faziletlisi olarak zikredilen Receb-i Şerif’in bir gecesi olması itibariyle, hadd-i zatında bir değeri zaten vardır. Bu hürmek hükmü nass-ı Kur’an ile sabittir: “Şüphesiz Allah’ın gökleri ve yeri yarattığı günkü yazısında, Allah katında ayların sayısı on ikidir. Bunlardan dördü haram aylardır. İşte bu Allah’ın dosdoğru kanunudur. Öyleyse o aylarda kendinize zulmetmeyin. Fakat Allah’a ortak koşanlar sizinle nasıl topyekün savaşıyorlarsa, siz de onlarla topyekün savaşın. Bilin ki Allah, kendine karşı gelmekten sakınanlarla beraberdir.”
Receb ayı, Mübarek Üç Aylar denilen “şühûr-u selâse-i mübâreke”den birincisi olması itibariyle, bir mübarekiyet ve kutsiyeti vardır. Beri taraftan Allah’ın özel ayı sayılan Receb-i şerifin fazilet ve kutsiyetini gösterir pekçok hadis-i şeriften de fazilet devşirmektedir. Mesela, Enes b. Malik’ten rivayetle Efendimiz’in şöyle dediği nakledilmiştir: “Diğer aylara göre Receb ayının fazileti, sair kelama göre Kur’an’ın fazileti gibidir.” Yine “Allahım Receb ve Şaban aylarını bize mübarek ve bereketli kıl; ve bizi Ramazan’a ulaştır.” ifadeleriyle bizzat Rasulullah tarafından hem şahsı, hem de ümmeti hakkında Receb’in hayır, bereket, teberrük ve mübarekiyet vesilesi olması için Allah’a dua edilmiştir. Bizatihi Rasulullah’tan dualı bir aydır Receb ayı. Reğâib de onun iki büyük gecesinden birisi, birincisi.
Reğâib gecesi, Receb’in 1’ine tevafuk eder ise (yani Receb’in 1’i Cuma günü olursa), ayrıca bir fazileti vardır. Çünkü Peygamber Efendimiz, Receb’in 1’ini de duaların kabul olduğu beş geceden addetmişlerdir: "Beş gece vardır ki onlarda yapılan dualar geriye çevrilmez. Bunlar Recebin ilk gecesi, Şabanın ortasında bulunan gece, Cuma gecesi, Ramazan Bayramı ve Kurban Bayramı geceleridir.” Hazret-i Aişe’den (r.a) şöyle rivayet edilmiştir: "Rasûlullah’ın (s.a.v) şöyle buyurduğunu işittim: “Cenab-ı Hak (c.c) şu dört gecede hayırları yağmur gibi yağdırır: Kurban bayramı gecesi, Ramazan bayramı gecesi, Şaban'ın on beşinci (Berât) gecesi, Receb ayının ilk gecesi." Ebû Ümâme el-Bâhilî’den (r.a) rivayetle Rasûlullah’ın şöyle buyurmuştur: "Şu dört gecede dualar reddedilmez: Receb ayının ilk gecesi, Şaban ayının on beşinci gecesi olan Berât gecesi, Cuma gecesi, İki bayram (Kurban ve Ramazan bayramları) gecesi."
Reğâib gecesi, Receb-i şerif’in 2, 3, 4, 5, 6 veya 7. gecelerine de tevafuk etse, yine ayrıca bir fazileti haiz olur. Miftâhu’l-Cennet isimli eserde ve Geylânî’nin el-Ğunye’sinde “Receb-i şerifin bir gün başında, bir gün ortasında ve bir gün de sonunda oruç tutana, Receb’in hepsini tutmuş gibi sevap verilir.” şeklinde bir rivayet vardır. Suyutî de Câmiu’s-Sağir’inde şu hadisi kaydetmiştir: “Receb-i Şerîf’in birinci gününde oruç tutmak üç senelik, ikinci günü oruçlu olmak iki senelik ve yine üçüncü günü oruçlu bulunmak bir senelik küçük günahlara kefaret olur. Bunlardan sonra her günü bir aylık küçük günahların af ve mağfiretine vesile olur.”
Reğâib gecesinin, tarihî süreçte Müslüman toplumlar arasında “örf-ü şer’î” haline gelmiş olmasıyla sahip olduğu umumî makbuliyet, merğûbiyet ve ma’rufiyeti vardır.
Reğâib gecesi, -kimilerine göre- zamanla şeâir-i İslamiyeden bir şiar haline gelmiştir ve dolayısıyla da, “Müslümanların güzel gördüğü bir şey, Allah katında da güzeldir.” “Benim ümmetim dalalet üzerine birleşmez.” hadis-i şeriflerinin buyruğunca, hürmet ve muhabbete layık bir ünvana ulaşmıştır.
Reğâib gecesi, hayat-ı seniyyelerinde Rasulullah’a pekçok ilahî nimetlerin, ihsan ve ikramların indirildiği bir gece olması itibariyle, o ilahî iltifat vaktinin yıldönümlerine sirayet eden hâtırayı tezekkür ve tefekkür etmek, hatta oruç tutmak bir “müstehap amel” katagorisine dâhil olmuştur. Şöyle ki: “Peygamber Efendimiz’e Pazartesi günü orucu hakkında sorulduğu zaman: ‘Pazartesi, hem doğduğum gündür, hem de üzerime nübüvvetin indirildiği gündür.’ buyurmuşlardır.” İbn Receb el-Hanbelî’nin belirttiği üzere: Bu hadis, içinde Allah’ın nimetlerinin tazelendiği günlerde -tezekkür, tefekkür ve teşekkür maksadıyla- oruç tutmanın müstehab olduğuna işaret etmektedir. İşte Allah’ın büyük ihsanlarının, ikramlarının, iltifatlarının, rahmet ve mağfiretinin Rasulullah’a ve onun şahsında ümmete müyesser kılındığı bir gecenin doğaldır ki sair gecelerde olmayan bir bereketi ve mübarekiyeti vardır; ve bunun değerlendirilmesi, akl-ı meâd (ahirete çalışan akıl) sahiplerinin meziyetidir, sadece akl-ı meâş (dünyaya çalışan akıl) sahiplerinin değil.
Hasıl-ı kelam: Receb ayının ilk Cuma gecesi olan Reğâib kandili; hem bizatihi Reğâib gecesi olması, hem içinde vakt-i icabet de bulunan normal bir gece, hem Cuma gecesi, hem haram aylardan Receb-i şerife ait oluşu, hem mübarek üç aylardan Receb ayının bir gecesi olması, hem tevafuk etmesi durumunda Receb’in 1’inin ve aynı şekilde ilk haftasındaki diğer gecelerin faziletine ortak olması, hem örf-i şer’î telakki edilmesi, hem şeâir-i diniyeden sayılır hale gelmesi bakımlarından, ve hem de Rasulullah’ın şahsında bütün kullarına Allah’ın büyük ihsanlarda bulunuş vaktinin tarihî yıldönümlerindeki hâtıra-i maneviyesinde bulunan tezekkür, tefekkür ve teşekkür sebebiyle, sair gecelere nisbetle 11 derece daha makbul ve daha mübarek bir gecedir ve dahi dualara mutlaka icabet edilen eşref bir saati de içinde barındırmaktadır. Dolayısıyla bu çok değerli geceyi en verimli biçimde geçirmek her akıl-ı meâdın iktizasıdır, şiârıdır.
Musa Hub"
Kur'an ışığının rehber edilmesi şeklindeki düşüncenize katılıyorum..
Ancak, müslümanların kandil gecelerini Kur'an ışığının önüne koyduğu şeklindeki görüşe katılmıyorum..
Bu türden günler Kur'anı, islamiyeti, dini daha çok hatırlamamızı sağlaması açısından faydalı diye düşünüyorum..
Keza bu günlerde insanların yakınlarını, eşlerini, dostlarını arayarak kandilleşmelerini, hatır sormalarını, birbirlerini hatırlamalarını korkutucu bir sosyal ortam olarak görmüyorum..
Kadir gecesi hakkında ise bizzat Kur'anda özel ayet vardır.
Kadir suresinde 1-5 ayetlerinde o gecenin bin aydan daha hayırlı olduğu belirtilir.
O gece yapılan ibadetlerin bu ayete göre, bin aydan daha hayırlı olacağı düşüncesi, insanların Allahtan umdukları ile ilgilidr..Peygamber(s.a.v) ve sahabe zamanında da o güne özel daha çok ibadet ettikleri bilinir...
Kaldı ki Hz. Muhammedin(s.a.v.) farz olan ibadetlşer dışında da vaktinin çoğunu ibadetle geçirdiği, nafile ibadetler de yaptığı bilinen bir gerçektir..
Çeşitli vesilelerle insanların nafile ibadetler yapmasında bir olumsuzluk görmüyorum.
Tabii ki, bütün günler için farz olan ibadetleri ihmal edip de, diğerlerini daha üstün olarak gören (kadir gecesi hariç)kişiler varsa,/ ki yazıda bu türden kişiler eleştiriliyor anlayabildiğim kadarıyla/dilerim onlar da her fırsatta inandıkları dinlerinin gereklerini hatırlar ve yapmaya çalışırlar..
Netice olarak Regaip kandili de geldi geçti...
Bu gecede farz ibadetler dışında Hz Muhammedin de yılın bütün günlerinde gecelerinde yaptığı gibi nafile ibadetler için zaman ayırdılarsa,herhalde Allahdan karşılık umdukları içindir.
Ben bonus istemem diyenler için de koca bir 360 gün duruyor önümüzde..Dileyen dilediği şekilde yaklaşsın Rabbine...
Herkes nasıl kendisini huzurlu hissediyorsa öyle yapsın..
Umulan da, bulunan da kişiye özeldir zira..
Selam, saygıyla...
Yazınıza anlam olarak bir çok yerde katılıyorum...
Bu tıpkı 360 küsur gün Annemize ve Babamıza bir çoğumuzun " SENİ SEVİYORUM " demeyi kendimize zul sayarcasına sadece anneler ve babalar gününde bayram çocukları gibi giyinip, sahte tebessümlerle aaa bak biz geldik demeye benziyor...
İçimizde hayırlı evlat elbette vardır, onları tenzih ederek yazıyorum ama unutulmasın ki; bakımevlerinde yardıma muhtaç kaderine terk edilmiş binlerce anne baba var !...
Konuda bahsedilen BONUS türü sevaplar rivayet dahi olsa, dua edip ibadet etmek elbet zarar getirmez... Keşke tüm hayatımıza eşit ölçüde yayabilsek...
NE ZAMAN Kİ, " İYİKİ" LERİMİZ, " KEŞKE" LERİMİZDEN ÖNDE GİDER; O ZAMAN HAYATI YAŞARIZ, OYSA; ÇOĞUMUZU HAYAT YAŞIYOR
SAYGILARLA
Rom@ntik tarafından 7/4/2008 12:43:27 AM zamanında düzenlenmiştir.