- 792 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
DEVRİMCİ BİR AŞK
Şirin Cemgil, 1945 yılında Buldan’da dünyaya geldi. Çocukluğu bu şirin ilçede geçti. 1963 yılında lise tahsilini başarıyla tamamlayıp, Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi’ne girdi. Buradan mezun olduktan sonra kısa bir süre avukatlık yaptı. Siyasi suçlamalarla yargılanan demokratların davalarına girdi.
68 kuşağının öğrenci hareketlerine katıldı. Bu hareketler içinde aktif görevler aldı. Türkiye İşçi Partisi üyesi ve Fikir Kulüpleri Federasyonu kurucusuydu.
Sanatı seviyordu. Bir dönem tiyatro oyunlarında yer aldı. O Üniversite tercihini konservatuar’ın tiyatro bölümünde yapmak istiyordu ama ailesinden bu konuda destek alamayınca Hukuk Fakültesi’ne girmek zorunda kalmıştı.
Şirin ve Sinan Cemgil’in tanışmaları 1965 yılnda Dönüşüm dergisinde oldu.Dergiyi satarlarken göz altına alındılar. İki güzel insanın dava arkadaşlıkları böyle başladı.Şirin ile Sinanın yakınlaşması 1966 da meydana gelen Varto depremi sırasında oldu. ikiside buraya gönüllü olarak gelmişlerdi. Üç yıl sonra, 8 Şubat 1969’da henüz öğrencilik yaparken evlendiler. Anlara’da bir bodrum katında yaşıyorlardı. 28 Ocak 1970 de bir çocukları dünyaya geldi. Oğullarına bir yıl önce öldürülen Taylan Özgür’ün adını vermişlerdi.
Sinan Cemgil, köylüleri , toprak ağalarına karşı ayaklandırmak amacıyla gittiği Kahramanmaraş’ın Nurhak Dağları’nda jandarmalar tarafından öldürüldü.Şirin,Sinan’ın öldürüldüğünü 31 Mayıs 1971’de radyodan duydu. 71 den sonra Ankara yollarında ağlayıp haykırarak en mutsuz insanlardan biri olarak dolaştı. Sinan’ın çok severek okuduğu Dante’den satırlar geçirdi defterine.
Sizler ki hüzün var
Yüzünüzde yere eğik
Gözleriniz acınızı gösteren
Nereden gelirsiniz
Renginiz acının rengine dönmüş böyle..!
Sinan Cemgil’in ölümüyle Şirinin ve oğlu Taylan’ın yaşamında yeni bir dönem başlamıştı. 12 Mart askeri darbesi bir kabus gibi çökmüştü ülkenin ve halkın üzerine. Şirin yılmak bilmeyen gerçek bir savaşçıydı. Oğlu Taylan’ı Sinan’ın babası ve annesine bırakıp mücadeleye devam etti. Fakat illegal yaşamı fazla sürdüremedi ve yakalandı. 12 Martın karanlık günlerinin bir bölümünü Sevgi Soysal’ın daha sonra yazacağı romanınına adını veren Mamak’taki Yıldırım Bölge Kadınlar Koğuşu’nda geçirdi. Oradaki kadın mahkumlara Enternasyonal Marşı’nı öğretmişti. Şirin Cemgil tahliye olduğunda arkadaşları hep bir ağızdan Enternasyonal’ı söylüyorlardı.
1972 yılı Nisan ayında tahliye olan Şirin Cemgil, oğlu Taylan’ıda alarak doğduğu yere, Buldan’a gitti. Fakat Buldan’da fazla kalamayıp İstanbul’a gidip yerleşti. Bir çok tiyatroda çalıştı, hayatını kazandı. Bütün bu uğraşları sırasında devrimci mücadeleyi hiç bırakmadı.
Bu defa 12 Eylül askeri darbesinin ağır gölgesi düştü ülkenin üzerine. Çok geçmeden Şirin Cemgil tutuklandı ve iki yıl hapis cezasına çarptırıldı.
Salıverildiğinde aklına koydğunu uyguladı ve politik sürgün olarak Türkiye’yi terk etti. 27 yıl boyunca Almanya’nın Düisburg kentinde mülteci olarak yaşadı. Bir türlü sevemedi Avrupa’yı. Bu yüzden yüreğindeki Anayurt özlemi hiç dinmedi.
Mücadelesini burada da sürdüren bu yiğit kadın, Almanya’da sol gruplar arasında kurulan Faşizme Karşı Birleşik Cephe’de yöneticilik yaptı. Devrimci hareketin içinde kadın bilinci yaratmaktan asla ödün vermedi. Bunu kendi kimliğinde yaşattı. Tam bir cesur yürekti.
Cesur yürek, 17 Nisan 2009 tarihinde durdu.Şirin Cemgil’in cenazesi Türkiye’ye getirildi;Sinan Cemgil’in koynuna defnedildi.