- 672 Okunma
- 3 Yorum
- 0 Beğeni
Ketum
Günde bir kez hızlı adımlarla bakkala gidip acil ihtiyaçlarını görür dönerdi kadın. Evden çıkarken aldığı yemek artanlarını ve hazır yemleri de yanına almayı unutmaz, öncelikle sokağa çıktığı anı bile ezberlemiş onu bekleyen kedi ve köpeklerini beslerdi. Zamanla öyle olmuştu ki hayvancıklar götürdüğü yemeğe bakmadan onun ardı sıra bakkala kadar gelip onun alış verişini bitirip onlarla sohpetini ve sevmesini bekler, evine kadar eşlik ettikten sonra dönüp yemeklerini yerlerdi.
Komşuları bir türlü alışamamıştı bu hale. Kadın onlara en fazla bir selam veriyor, dakikalarca hayvanlarla sohbet ediyordu. Deli miydi ne? Evine de gitmişlerdi defalarca. Gayet hoş karşılıyor, ikramlarda bulunuyor ama konuştukları konulara katılmıyordu. Sanki onların sohbetinde sağır oluyordu. En güzel kıyafetlerini de giyseler, en paspal halde de olsalar tavrı değişmiyor, ne bugün çok hoşsunuz, ay bu bileziği kaça aldın? diyor ne de ’neden böyle bakımsızsın kız falan yerde ucuzluk başlamış gel bir gün gidelim sana da bir şeyler bakarız’ diyordu. Sanki kördü. Ailesiyle, akrabalarıyla ilişkilerini çözmek için o kadar kaynanalarından çektiklerini, görümcelerinin yaptıklarını, kocalarının huysuzluklarını anlatmışlar, ondan tek bir kelime alamamışlardı. Konu açılınca kadın mutfağa gidiyor mecburen kendi aralarında konuşup dönüşünü bekliyorlardı. Biri bir gün dayanamayıp:
- Sizin kayınvalideler nasıldır? deyivermişti. Kadın bir an duraksadı rengi sarardı ve:
- Ben nasılsam onlarda öyle! dedi.
Ne demekti şimdi bu. Konuşsa bir dert konuşmasa bir ayrı garabet. Günlerce aralarında bu cevabı tartıştılar. Kimi; ’yazık çok çekmiş belli, anlatamıyor derdini’ yargısına vardı, ’kimi delinin biri kimbilir ne etti zavallılara gelemiyorlar bile’ dedi. Kimi de ’ ne fecuz karı ser veriyor sır vermiyor içten pazarlıklı’ diye düşündü. Kapı önlerinde yüksek sesle yapılan bu konuşmaları duyuyordu kadın. Cevaplamadı. Taa ki içlerinden biri dayanamayıp sabah kahvesi bahanesiyle gelip anlatana kadar. Sabırla dinledi kadın ve ’ kendileri nasılsa ben de öyleyim’ dedi. Komşu kadın sinir oldu ’ yahu peki ben nasılım’ dedi. ’ karga gibisin, leş bulunca birazını yiyor birazını taşırken etrafı pisletiyorsun’ dedi. Öfkeden deliye dönen komşu kadın fırtına gibi çıkıp gitti. Mahalleye yeni bir konu çıkmıştı günlerce laf evrile çevrile döndü durdu. Sonunda kendini beğenmiş, ukalanın biri olduğuna karar verildi. Maaşı var diye kendini bir şey sanan ukalanın biriydi işte. Zaten deliliği kesindi. Pis sokak kedileriyle saatlerce konuşuyor oynuyordu. Biri onlara, ’günaydın dediğini, hal hatır sorduktan sonra iyi günler’ diyerek ayrıldığını bile duymuştu. Heyecanla atıldı diğeri ’ bir gün pencerenin kenarından onu izliyordum döndü pissst dedi bana.’ Kesin deliydi işte!
Ne yapsalar kadının tavrı değişmiyor hep aynı saatte bakkal turunu atıp evine dönüyordu. Artık iyice sinir olmaya başlamışlardı. Bu ukalaya bir ders vermek gerekiyordu, ama nasıl? Her gördüklerinde kadını tırmalamak ister gibi bakmaya başladılar. Ama bir fırsat olmuyordu ki şöyle okkalı bir laf soksunlarda o salak yüzündeki gülümseme kaybolsa. Beyleriyle de bu konuyu konuşmuşlar adamlar önemsemez görünmüş ama artık karşılaştıkça onlarda ’ ne arıyor acaba? kadınlarla konuşmadığına göre hafif meşrepmiki erkeklerin dikkatini mi çekmeye çalışıyor? ’ diye düşünmeye başlamışlardı.Çapkınlığıyla meşhur olan bir ikisi de artık iyice takmıştı kafaya. Bu kadın kesin bozuktu, ona yüz vermeyecekti de kime yüz verecekti? Kısacık yürüyüşünde peşini bırakmıyorlar ama bir türlü de laf atmaya cesaret edemiyorlardı. Kendi aralarında söyleşir gibi laf dokundurmakla kalıyorlardı. Ama nafile kadın sağırdı kesin. Hiç tepki vermiyordu.
Candan hanım da bütün bu olanları görüp, duyuyor ’ya yapmayın ilişmeyin kadına kendi halinde biri işte’ diyordu. Pek de müdahale etmeye çekiniyordu. Zira bu millete belli olmaz döner bir de ona dalaşırlardı, neme lazım! Yine de içine hiç sinmiyordu kadıncağızla uğraşmaları. Bir sabah dayanamadı o da bakkala gidiyor gibi çıktı kapıdan. Kadınla rastlantıyla karşılaşmış gibi selamlaştılar, konuşmadan kedilerin yanına doğru birlikte yürüdüler. Herkesin anlattığı kedi ve köpeklerle selamlaşma hal hatır sorma ve veda faslı aynen yaşandı. Alış veriş bitip geri dönüşte Candan dayanamadı:
- Komşum neden sadece bu sokak hayvanlarıyla konuşuyorsun, bak kediler tırmalar mikropta bulaşabilir, koca koca köpeklerde var içlerinde ısırabilirler’ deyiverdi.
Kadın yine o sabit gülümsemeyle döndü ve ’çevrede yaşananlara şahitsin, katılmıyorsun ama sen de tepki vermiyorsun, düşün yıllardır bir tek kedi tırmalamadı beni ama kadınların çoğu her gördüklerinde gözleriyle yoluyorlar, yıllardır bir tek köpek ısırmadı ama erkeklerin çoğu peşimizde salyalarıyla dolanıyor. Sen söyle şimdi; ’ ben hangisine selam verip hal hatır sorayım? Hangisine pisssst, hangisine hoşşttt diyeyim? ’
Nurhayat Nalçacı