bizim oralar
Duvarları taştan ve harcı çamurdan, çatısı söğüt dalları ve üzeri yarım metre toprak olan bir evde dünyaya ağladım ilk bakışımla...
Kışın çok sert geçer bizim oralarda mevsim, coğrafyamın haşinliğine işlemiş buzlar, boyunu aşan bir yükseklite yağan karla birlikte umutlar donar bir altı ay ve raflarda bekler, kışı donarak geçiren yılına ruhunda... tipi boran hayatın bir parçasıdır umutların doruğunda semah tutan...
bir dolunay olur buzlar üşüyen bedenelere, yakamozu yoktur memleketimin, gece karanlığı hain ve sinsi, köye inen kurt ve çakal sürüleri, günün ihanetini ulumaya başlar, kar taneleri ürperir. gündüzleri donuk bir ruh hali sarar memleketimi, insansız köy sanılır, kardan görünmeyen ev yığınları, yolu olmaz zaten, bir başka yere göç ne mümkün, hasreti yarar gibi kar yarmak ve yol almak mümkün mü ? geceleri komşu evlerinde çocuklarını yanlarına alıp masal anlatan bir başka komşuda, çay yudumlamak ve bir yandan da uyuklamak zamanı babaların şefkatşne sığınmak.... sonrasında geç olur yelkovan akrep arasındaki mesafe son tükenmiş nefese değer, atrık eve dönme zamanı... ve dışarısı gündüzü kıskandırırcasına ay ışılsı, her yer gelinlik kız edası, çocuk yüreği kadar temiz ve ana sütü kadar berrak ve bayaz... kar taneleri vuracakmış yüzüne, iğneyi yerden almak kadar aydınlık yarınlardaki umut gibi, yürürsün sokakları arşınlayıp kaymamak adına tutunduğun baba beline.... gölge takip eder, gündüzün ikindi zamanı boğazına düğümlnmiş hasret misali,dönüp bakmaya korkar insan gölgesine, geleceğin karanlığı, yarınların umutsuzluğu var sanılır takip eden gölgede... insanın kendi gölgesine bile güvenini alan karanlık ve loş geceler... Elektriği yoktu bundan 6-7 yıl öncesine kadar köyümün, gaz lambalarının isinde kararan umutlar vardı, gaz lambaları ile ders çalışan bir tabelesi oldum o loş karanlık köyümün ... hem de ilk talebesiydim bir zamanlar, çocuktum ve şimdi büyüdüm... okuluda yoktu, öğretmeni de, park ve bahçeleri de yoktu yaşanamayan çocukluk yılların hederliğine hapsedilmiş düşlerde kala kalmak vardı bir başına insan....
her gecesi bir ömür kadar uzun geceleri memleketimin, iş yok güç yok, gündüz güneşi umudun, gece karanlığı hasretin olur memleketimde, gelinlik çağına gelen kızların çeyiz sandıklarında saklı sevdaları, delikanlı olmak çok zor memleketimin, sevdası, yüreğini işlediği ve kuytu bir köşede verdiği segilisinin koynunda saklı beyaz bir mendile sarılı... hasret yüklü ahlarında geçen uzun bir kış mevsimi var birim oralarda... mart ayı yüreklere cemre düşer gibi olur sanki, güneş karları ymuşatır soğukkanlılığından öteler ve geceleri katran düşlere katı olur, bu kat bakışı kainatın, bir süre devam eder, kar üstünde at koştursan da kırılmaz ve batmaz, çıkılır tavşan avına, taşan avı bir umut avcılığı aslında, bir bakarsın ki tavşan yerine bir tilkinin bedeninde hapsedilmiş yaşamlar son nefes tükenişi ile sarsılır gün, sessizlik bozulur birden, keklik kaya yüreğinden çıkamaz korkusundan çiğeri bin bir umuda dağılır... narin ve kınalı parmakları hasrete imge olur kar beyazı düşlerde, ...
sonrasında erimeye başlar karlar yürekteki yağlara karışır, sel olur kaninata akar, derya düşlere paletsiz dalan sevdaları boğar sinesinde, çoşar fırat, coşar dicle, ararat asiliğine bürünür, başı dik ama vakur bir haykırış yükselir ararattan...
yolları da yoktu çocukluğumda memleketimin, köyümün... hasretleri çamurunda yoğurup yaşanmamışlıklardan alırcasına hırsını yürürsün kasabaya 1 saatlik yolu bir günde, yem yeşil bir çimen kokusu sarar dağlarını, menekşeler, papatyalar büyümeye başlar kardelen bedeninden ayrılmış canlarda... kuzular şen çocuk zıplar kırlarında, meleşir koyunlar otlaklarında dağların ve bir gelini andırır her yer... gelinlik giymez memleketimin kızları, uzun fistansı entari rengarenk, başların rengarenk eşarpları, ve duvağı kırmızı bir peçedendir süslemeleri... yedi renk kbirden vücut bulur sevdalarında eli kınalı kızların... bakmaya doyamazsın ...
YORUMLAR
Engin yürekli dost; yazında bir an kendimi yaşadım, hayatım, çocukluğum gözlerimin önünden bir film şeridi gibi aktı gitti, bizler aynı coğrafayanın insanlarıyız, bir çoğumuz aynı şeyleri ve dışlanmışlığı, yok sayılmışlığı yaşadık..Kutlarım dost güçlü kaleminden güzel bir yazı okudum, yüreğinin sesi hiç eksilmesin dost..
UMUT ve DOSTCA