- 418 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Seçime giderken
Yıllar önce Ömer KARAOĞLU bir ezgisinde şöyle sesleniyordu:
Hak belli batıl belli birbirine hiç sokma
Cehennem ateşini kendi elinle yakma.
Bu gün tam bu sözlerin manasını bulduğu günleri yaşıyoruz. Malum seçim arifesindeyiz. Herkes kendi görüş ve düşünceleri doğrultusunda gerek sohbetlerde gerekse arkadaş arası muhabbetlerde tatlı dille ya da biraz yüksek tansiyonla birbirlerini ikna etmeye çalışıyorlar.
Kimisi düşünüyor, kimisi ezbere konuşuyor. Kimi neyi nasıl düşüneceğini biliyor veya bilmiyor, ama herkes bilmiş, ya da bildiğini sanıyor. Ha onlar bilmiyor da ben mi biliyorum; hayır. Bildiğimi iddia edemem. Ama aklımdan geçenler neyin, niçin böyle olması gerektiği hakkındaki düşüncelerim beni de bu sohbetlere ortak ediyor, az da olsa. Bu konularda fazla muhabbet ya kırgınlık getirir, ya saygı kaybını. Fazla derine dalmadan bir ölçü içinde tartışmalıyız.
İnsanın düşünce tarzını oluşturan, değer yargılarıdır. Önemsediği ya da önemsemesi gerektiğini düşündüğü konu hakkında birileri bir şey söylüyorsa o onları dinler. Doğru dinlemesini veya düşünmesini bilmeyen insanlar dinledikleri tersini de söylese kendi görüşlerinin haklılığının itirafını duyar karşıdakinin konuşmasında. Oysa onu dinlememiştir.
Bizler alnı secdeye varan insanlar olarak, secdeden aldığımız ilhamı yaymak isteriz yeryüzüne. Güzel olduğunu bildiğimizi paylaşmak isteriz insanoğluyla.
Yeryüzü insanların ortak paylaşım alanı ise, herkesin yaşamaya ve istediği gibi inanmaya hakkı varsa… Her birimiz bir lokma ekmeğe ve bir yudum suya muhtaçsak… Senin gördüğünü, bildiğini bende görüp bilebiliyorsam… Benim boyumla onların boyu hususunda bir denge varsa… Velhasılı kelam senin sahip oldukların ve benim sahip olduklarım aynıysa ve senin ve benim hiçbir farkımız yoksa, sen eşittir bensek… Paylaşmak zorundayız…
“Yeryüzünde böbürlenerek yürüme, çünkü sen ne yeri delebilir ve ne de boyca dağlara ulaşabilirsin.” İsra:37 Diyorsa Rabbim.
“Arab’ın Arap olmayana üstünlüğü yoktur. Üstünlük ancak takva iledir. İnsanın cennete girmesine sebep olan en büyük şey, kulun takvasıdır” buyuruyorsa Allah Rasulü…
İstikamet belli olmuştur. Yeryüzünde eşitliği ve adaleti sağlayıcı, zulme rıza göstermeyecek, yetimin, öksüzün, kimsesizin, yoksulun elinden tutacak olanları bulmalıyız. Dünyada hiçbir kimsenin diğerinden üstün olmadığını yani zengin olmanın fakirleri ezmek ve sömürmek manasına gelmediğini bileni ve bunu söyleyebileni ve hatta onların zayıf olduklarından korunması gerektiğinin bilincinde olanları desteklemek gerektiği gerçeğiyle karşı karşılaşırız.
Geçmişe bir bakıp yeryüzünde kim adaletle hükmetmişse, gücünü zulüm ederek değil de Hak için kim kullanmışsa onları örnek alanları aramalıyız. Endülüs’e bakmalıyız tarihe dönüp. (765-1031) Kendine medeni diyen batının ilim temelini oluşturmuş, ilk üniversiteleri kurmuş, tıp kitapları yüzyıllarca okutulmuş ilim merkezi olmuş bir İslam medeniyeti. Dünyada ne kadar ilim eseri varsa Arapçaya çevirip kütüphanelerinde saklamış bu insanlar. İmanları zulme rıza vermemiş, adalet düsturları olmuş.
Sonra bir Osmanlı gelmiş… Doğuşunu, yükselişini her şeyiyle biliyorsunuz zaten. Seferlerinde uçsuz bucaksız çöllerden geçerken, önlerinde yayan gidenlerin izinden ayrılmayacak kadar takva içinde bir ecdadın torunları olarak, neydüğü belirsiz, kökü batının çirkefine dayalı, maddiyat üzerine kurulu bir düzensizliğe razı olamayız.
Her şeyin bir çıkara bağlandığı, insanların yüreklerinde asker olmadığından kimseye kefil olamadığımız bir sistem ve sistemsizlik karmaşasında, geneli göz önüne alarak, içimizdeki kötüleri temizlemek ve kötü nesil yetişmemesi için çalışarak, Allah korkusunu kalbinin kapısına kazıyacak bir gençlik yetiştirmek azminde olanları arayıp bulmak zorundayız…
Babalarımızı Allahın ismini öğrenmekten men eden, manevi önceliklerimizi yakan, yıkan, iman ehli insanlara zulmeden bir nesil geçti… Geçen kaçtı… Lakin gelecek artık sizin elinizde… Gençler dinini öğrensin diyorsanız, mesuliyet sizde. Arayın bulun… Araştırın… Bir tarafa bu gününüzü, bir tarafa çocuğunuzun geleceğini, bir tarafa da kendi ahretinizi koyun. Ve eliniz yüreğinizde karar verin.
Hatta yalnız kalın 10 dakikalığına. Kapatın gözlerinizi. Uzanın bir gün gireceğiniz kabire. Korkuyu duyun yüreğinizde, düşünün… - Ne yaparsam burada bana fayda sağlar? Sonu kabir olan bir hayatta sahilleri, eğlenceleri düşünerek değil de bu şekilde verdiğimiz karar bizim ahirimiz için daha hayırlı olacaktır.
“Siz kendi içinizde olanı değiştirmedikçe, Allah sizin hakkınızda olan hükmü değiştirmez” Rad 11. Muhakkak ki Allah doğru söylemiştir. Ve mutlaka o vaadinden dönmez. Eğer yanlışta isek biz dönmeyi murat etmedikçe Allah bize güzeli nasip etmez.
Kötüye sebep etmesin Allah. Ölçüp tartıp gönlümüzün mutmain olacağı bir çözüm bulmalıyız. Dünya’da iki seçenek var. Ya Hak, ya batıl… Ya Şeytan, ya Melek… Ya istikameti Cennet eyleyeceğiz, ya Cehennem… Her şey bizim elimizde… Her şey bizim için… Akılda bizim için…
Önemsiz görmeyin, önem verin… Biri bire eklersek iki olur… Bil ki senin olmadığın yerde hiç kimse yoktur…
Kardeşin kardeşe dualarıyla…
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.