- 1752 Okunma
- 10 Yorum
- 2 Beğeni
ÖLÜM GELECEKSE DENİZDEN GELMELİ
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
Karadeniz de ender bulunan güneşli ve sıcak bir gün.
Temmuz ayındayız..Ama yaşamayan Karadeniz’in gel git havalarını bilemez. Bir bakmışsınız harika güneşli bir güne gözlerinizi açmışsınız. Aradan bir iki saat geçmiş sanki o güneş hiç görünmemiş gibi sağanak bir yağmur camları dövmeye başlar. Ve hava birden soğur.
Yani vesselam bir gün içerisinde hava en az dört renge girebilir Karadeniz bu sağı solu belli olur mu.
Yaz geldi mi hepimizi bir deniz sevdası sarardı.. Ama denize girmek öyle sanıldığı gibi kolay olmuyordu bizim için. Bakıyoruz hava çok sıcak güneş pırıl pırıl ertesi gün denize gitmeye karar veriyoruz.Akşamdan sarmalar sarılıyor börekler açılıyor puaçalar yapılıyor ve bizler dolapta ki mayolarımızı çantalarımıza yerleştiriyoruz. Sabah 10 da servis gelecek ve bize ait plaja götürecek.. Çok şanslıyız aslında bu konuda..Kurum her türlü imkanı sağlıyor bize. Sabah 10 da götürdüğü plajdan akşam 7 de yine gelip alıyor..Yabancı giremiyor plaja.Kartını göstermek zorunda.
Neyse biz böyle hazırlanırız ama sabah bir bakarız yağmur yağıyor..Bütün hazırlıklar boşa gider.Bir komşuda toplanır hazırladıklarımızı biraz hüzün biraz sitemle afiyetle yeriz.
Yine güzel güneşli bir günün ardından hazırlıklar yapıldı ve denize gitme heyecanıyla sabahı zor ettik. Şükür bu sefer hava günlük güneşlik..Telaşlı bir koşuşturma sonucunda servise bindik ve güle söyleye plaja vardık. Plajın bir tarafı devasa ağaçlarla çevrili. Ki zaten Karadeniz de ağaç olmayan yer az bulunur.Ağaçların gölgesine kilimler serildi ve biz gençler daha annelerimiz oturamadan zaten altımızda olan mayolarımızın sayesinde üstümüzdeki kıyafetlerden sıyrılıp denizle buluştuk. Soğuk dalgalar henüz ısısı düşmemiz vücudumuza vurdukça keyif çığlıkları sahili şenlendirmeye başladı. Sitede yaşıt kızlar çok..Ama benim sevdiğim dört kız var ve nereye gidersek onlarla beraber gidiyoruz.Zaten annelerimiz de çok iyi anlaşıyorlar.Bugün fazladan amcamın 10 yaşında ki küçük kızı Elif de yanımızda..Annesi bize emanet etti..O yüzden kızın elini hiç bırakmıyorum çünkü yüzme bilmiyor.Aslında diğer dört arkadaşım da yüzme bilmiyor.Bir balık gibi yüzen benim.Bunun tek sebebi de yengeçlerden ölesiye korkmam:) Çünkü sanılmasın ki Karadeniz’in sahili hep kum. Genelde büyük kayalar ki denizin içerisinde de bunları çokça görürsünüz ve çakıl taşlarıyla çevrilidir sahil şeridi.Ve bu taşlarında arasında ne yazık ki yengeçler var. İşte ben bu hayvanlara basmamak için balık gibi yüzmeyi öğrendim.
Neyse pırıl pırıl bu gün bizim günümüz ve biz uzun bir aradan sonra denize kavuşmanın sevinci ile dalgalardan atlıyor ve sahili kahkahalara boyuyoruz. Erkekler yanımıza yanaşmaya çalıştıkça el ele biraz daha uzaklaşıyoruz sahilden. Amcamın küçük kızı Elif hep yanımda ve sıkıca elimi tutuyor.
Birden ne olduysa oldu Karadeniz adeta kudurdu. Kızların eli elimden kayboldu.Bir tek Elif elimi bırakmamıştı ve avazı çıktığı kadar ’abla’ diye bağırıyordu.Ayağımın altından kum çekilmiş beni de kendine çekmeye çalışıyor bir girdap eline doladığı dalgaları suratıma doğru şamar gibi indiriyordu. Şok olmuştum.Elifin çığlıklarıyla kendime geldiğimde kızın denizin dibine doğru çekildiğini gördüm..Elifin beline kadar uzun saçları vardı ve annesi hep örerdi onları..İlk kez buna şükrettim..Dalıp kızın örüğünün birini yakaladım ve suyun üstüne çıkardım.Ama kız korku ile boğazıma sarıldı..Sıkıyor ve ben nefes alamıyordum.Zorla çözdüm ellerini ama bir taraftan da dalgalar ağzımı tuzlu suyla dolduruyordu ki bu çocuk içinde geçerliydi..Bağırarak ’Elif yavrum boğazıma sarılma gülüm boğacaksın beni’ dedim. Kız bana müthiş düşkündü..Ben öyle deyince birden bıraktı kollarını ve yine denizin dibine doğru yuvarlandı.Ben tekrar derin bir nefes alarak daldım ve kızı örüklerinden yakalayarak suyun yüzüne çıkardım.Çocuk hıçkırarak ağlıyordu ve gene boğazıma yapıştı.Bu sefer bağırmak yerine tuzlu suyla şişmiş dudaklarımla sakin olmaya çabalayarak’yavrum beni bırakma ama boğazıma da sarılma gülüm dedim omuzlarıma sarıl ve imdat diye bağır’ dedim..Biliyorum güleceksiniz ama ben kendime imdat demeyi yakıştıramıyordum.Yüzmeyi bu kadar iyi bilirken imdat demek zor gel,yordu nedense. Elif bir yandan imdat diye bağırıyor bir yandan da abla öleceğiz diye ağlıyor. Kıyıya baktığımda acayip bir şey gördüm.Kıyıda bulunan herkes elini beline koymuş bize bakıyor. Ve kimse yardıma gelmiyor.Bunu çocuk da gördü tabi ve abla kimse gelmiyor öleceğiz diye yine boğazıma sarılıp ağlamaya başladı ve ben yine nefessiz kaldım.Kızın ellerini zorla söktürdüm boğazımdan bu sefer ve kız yine denizin dibini boyladı. Ben tekrar daldım çıkardım..Bu film nerden baksanız yirmi dakika sürdü.Artık dermanım kalmamıştı. Öleceğimizi anlamıştım. Çocuk o kadar korkmuştu ki artık ’’’bana sarılma’’’ lafımı bile anlamıyor her çıkarışımda beni biraz daha nefessiz bırakıyordu.Ne oldu nasıl anladı bilmiyorum gözü yaşlı bir halde bana bakıp ki kolları hala boğazıma sımsıkı sarılmıştı ’ abla ben olmasam sen kurtulursun bırak beni ’ dedi ve çözdü boğazımdan kollarını. Dibe doğru gidişini gördüm. Saçının örüklerinin son demleri görünüyordu artık.Deniz öyle bir dönüyordu ki onları bile görmem mucizeydi. Bir an evet bir an düşündüm..Gerçekten de o olmasa ben kurtulurdum ve rahatça çıkardım kıyıya.Ya o ölecekti ya ikimiz birden. Şeytan bırak sen yaşa diyordu kulağımın kıyısında. Ama yapamazdım.O ölürken ben yaşayamazdım.Yaşasam da buna yaşamak denemezdi.Son gücümle yine daldım ve biraz aramadan sonra kızın örüğünü gördüm ve yapıştım yukarı çektim.Öksürüyorduk ikimizde ve ne yazık ki kız gene boğazıma yapışmıştı.Kendi kendime onu az yukarda tutsam ben ölsem de olur o bari kurtulsun diyordum.Ama sanki kız hissetti ve kollarını gevşetti.Ablam beni bırakmadın dedi ağlayarak.Bırakmam yavrum dedim yeter ki boğazımı sıkma.Ölürsek beraber öleceğiz merak etme dedim. Bir on dakika daha böyle mücadele sürdü. Artık kendimi bırakma raddesindeydim.Gözlerimin önünden yaşantım film şeridi gibi geçmedi doğrusunu isterseniz:) çünkü daha 16 yaşındaydım ve ne yaşamıştım ki geçsin:)
Bir mucize oldu sanki.Kulağımın dibinde amcamın oğlunun sesini duydum Hülya iyimisin elini uzat diyordu. Şaşkınlıkla suların izin verdiği kadar suratına baktım.Ağlayabilirdim o an.. Yok dedim sen Elifi al yeter ben çıkarım. Çıkamazsın Hülya kötü görünüyorsun dedi..Yok dedim al git çocuğu ben çıkarım.
Çocuğu çekip aldı kollarımdan.. O anki duygularımı buraya yazmaya bile zorlanıyorum. Rahatlama..Hayattan bıkkınlık. Boşluk..
O kadar yorgundum ki kendimi o dalgaların kucağına bırakmak istedim. Ama son bir hamle ile kıyıya doğru kulaç atmaya başladım.Sanki ben yüzdükçe kıyı benden uzaklaşıyordu.Ama sonunda sahildeki çakıllara uzandım.Nefesim yavaş yavaş durulunca toparlanıp oturduğumda annem koşarak gelmiş ve bana sımsıkı sarılmıştı. İyiyim dedim merak etme iyiyim. Annem korkuyla gözleriyle yüzümü tarıyor ve yaşadığıma şükreder gibi ellerini açmış dua ediyordu..
- Kızım nereye vurdun her tarafın kan dedi ürkerek..
Ne kanı dedim ve gözlerim ister istemez bacaklarıma yöneldi.. Gerçekten de her tarafımdan kan akıyordu.Kollarımdan ve elimi yüzüme götürdüğümde parmaklarım da kan vardı. Anlaşıldığı kadarıyla biz o korku ile farkına bile varmamıştık ama dalgalar bizi her gördüğü kayaya çarpmıştı.
Korku yerini öfkeye bırakmıştı artık.
- Anne neden kimse yardıma gelmedi mal gibi kıyıdan bakıyorlardı dedim.
Annem üzgün gözlerle yüzüme baktı ve başıyla arkamı işaret etti.O çarşafları nerden buldular bilmiyorum ama beyaz çarşaflar iki cesedin üstünden sarkıyordu. Korkuyla bakakaldım.. O çarşafın altında yatan biz de olabilirdik şimdi.
Peki ya kızlar dedim.Sormaya bile korkuyordum aslında.Öldü diyecek diye nefesin sıklaşmış anneme bakıyordum.
- İyiler kızım merak etme dedi annem sevecen bir sesle..Sadece Suzan’ın çenesi düştü..Bilgen de kafasını kayaya vurmuş bayılmış hastaneye gitti..Herkes iyi şükür dedi..
- Nerde Suzan dedim.
Biraz daha geride ağaçların dibini gösterdi..Hemen fırladım yanına gittim..Hayatımda ilk kez çenesi düşmüş birini görüyordum ki kimsenin de görmesini tavsiye etmem.Ağız nerdeyse bir karış açılmıştı ve iskeletin dişleri gibi bütün dişler ortadaydı.. Yanaklar şişmiş ve morarmıştı.Alt çene bir türlü üst çeneyle birleşmiyordu birisi elini alt çenenin altına destek yapmıştı..Suzan beni görünce daha çok ağlamaya başladı.. Ama sesi çıkmıyordu tabi sadece gözlerinden yaşlar sicim gibi akıyordu. Beni gördüğüne sevinmişti, anlamıştım.. Meğer herkes benim öldüğüme kesin kanaat getirmiş..
Biraz daha sakinleşince annem anlattı.
Birden çıkan dalgalar ve girdaplar her tarafı sarmış..Herkes aynı anda imdat diye bağırmaya başlamış..Zaten fazla yüzme bilen de yoktur bizim oralarda..İnsanlar deniz bir metreden sonra derinleştiği için genelde hemen kenarda suya girerler. Yüzmeyi bilen de çoğunu kurtarmış.O iki adama ki yine uzaktan tanıdıklar benim olduğum tarafta olduğundan ulaşamamışlar..Meğer benim boğuştuğum yer girdabın en yoğun olduğu yermiş kimse gelmeye cesaret edememiş.Amcamın oğlu yüzme şampiyonudur.O gün denize gelmemişti.Çarşıda işlerim var diye..İşleri erken bitmiş bir bakayım bizimkiler ne yapıyor diye plajın orda inmiş dolmuştan.Tamamen tesadüf eseri yaşıyorduk yani.
Eve döndüğümüz de babam deli gibi sarıldı bana.Gözleri dolu doluydu.Meğer ona da benim ve Elif için öldü haberi gitmiş.Adam çılgına dönmüş evden yalın ayak fırlamış dolmuş durağına ki biz inmişiz servisten.
-İyiyim babişkom korkma dedim gülerek.Ama bazı yerlerimde ki yara bantlarını gördükçe üzgün gözlerle yüzüme bakıyordu.Birbirimize sarılarak evimize gittik.
Ertesi gün hava bulutluydu.Ama babam sanki hava günlük güneşlikmiş gibi
-Kızım hazırlan denize gidiyoruz dedi.
Korkuyla yüzüne baktım.
- Ben artık denize gitmem dedim surat asarak..Korkuyorum girmem denize dedim.
Babam anlayışlı kollarını omuzuma doladı ve
- Yavrum eğer şimdi denize girmezsen hayatın boyunca korkar ve giremezsin.Sen çok güzel yüzüyorsun kendine yazık etme..Bunu beraber yeneceğiz hadi bakalım dedi ve odamdan çıktı.
Mayomu giyindim ve suratsız bir şekilde babamın arabasında yanına oturdum..Babam tebessüm etti..Ne de olsa huysuz kızını tanıyordu adam.
Plajda kimse yoktu.Ve deniz yine kudurmuş gibi dalgalarını sahile çarpıyor ağzından köpükler saçıyordu.
İrkildim.Girmek istemiyordum.Yuttuğum tuzlu sular aklıma gelmişti..
Babama baktım..Anlayışlı bir şekilde gülümsüyordu..
-Hadi yavrum dedi.Sen Karadeniz kızısın.. Hiç bir şeyden korkmazsın.. Bak seni çağırıyor dedi.
Yavaşça kıyıya geldim.Su ayaklarıma çarpıyor köpükler bacaklarımın yanlarında adeta dansediyordu.Sonunda belime kadar girdim suya.. Ufka baktım..Mavi kara rengi beni kendine çekiyordu..
Ben hayatım boyunca bir şeyi yavaş yapmadım.Acıyı bile anlık severim. Yani testere bana göre değil.Ben kesip atmayı tercih etmişimdir..Birden bıraktım kendimi denizin kollarına ve hızlı kulaçlarla sahilden uzaklaştım. Deniz okşar gibi suyu yüzüme vurdukça gülümsedim..
Seviyordum denizi..Her ne olursa olsun.Ölüm gelecekse Denizden gelmeliydi bana.
YORUMLAR
yaşamımızda bazı anlar varki , ölümün sıcak devetine gönüllü icabete ramak kalır.
bu bakımdan karadeniz aslında girdaplarıyla yaşamımızı özetler .
ölümden korkmamak gerektiğini kendisi anlatır bizlere .
ölüme rağmen , ölümüne mücadelemiz zaten heyecan dolu yaşamımızın özeti gibiydi .
ölüme dokunuş deneyiminiz ve temennilerinize selam , saygımla .
On yaşımda iken İstanbul'un Karadeniz'e bakan plajlarından Gümüşdere'de boğuluyordum az daha. O geldi aklıma birden.
Güzel yazınızda o kadar insanın yardıma koşmamasından söz etmişsiniz. Ben de de öyle bir durum kendini gösterdi. Çoğu insanın art niyetli olmadığını yalnızca sizin bulunduğunuz noktadan olayı algılamadıkları, algılayamadıkları düşüncesindeyim. Hep şuna inanırım en kolay boğulma kalabalığın ortasında gerçekleşir. O kadar insan vardır çevrenizde fakat sizin çehrenizde olanın gerçekliğini kavrayamazlar. Kendileri batıp çıkan ve bunu eğlenerek yapan insanlar sizin de onlar gibi batıp çıktığınızı adeta deniz ve dalgalarla seviştiğinizi zannederler. Oysa siz o sıra göz göre göre boğulmaktasınız. Benim olayımda çevremde yalnızca bir kişi durumu süzebilir. Karşıdan doğru bir adam sakin ol evladım geldim diyerek yaklaşmaktadır. Ve beni yakaladığı gibi kıyıya çıkarır. Yuttuğum sularında tesiriyle sesim titreyerek sağ ol amca dediğim gelir aklıma. Annem bile kıyıdan uzaklarda boğulmakta olan beni hayretle izlermiş meğer. Kendi kendine Allah Allah ya bizim oğlan yüzme de bilmez nasıl gitti oralara kadar diye hayret eder dururmuş. Sonrasında adam beni kucaklayıp kıyıya doğru ilerleyince durumun vahametini ancak fark etmiş. Söyleyeceğim kıyıdakilerin bir çoğu imdaatt! Diye bağırsanızda sizi denizle eğlenir de sanabilirler.
Güne düşen yüreği, emeği ve kalemi kutlarım hocam.
levent taner tarafından 5/28/2015 6:35:23 PM zamanında düzenlenmiştir.
Ölüm..
Ölümdenilince içimizde ürperen bir rüzgar olur
ki bizlerde takılırız bu rüzgarın peşine sürükleniriz korku ile yaşarız ya da yaşayamayız korkmaktan..
Yazıyı okuüynca ölümün neler hatırlatabileceği geldi aklıma ürperdim daha bir temkinli düşünmeye başladım ölümü..
Lakin kaçınılmaz bilirsiniz sizde, önemli olan hayırlı ve imanlı ölmektir.
Öyle olsun insallah diyorum.
Keskin kaleminizi kutluyor
sevgiler gönderiyorum..
Tebriklerimle.
Ayvazım Deniz
Sabah serviste okudum, bugün hava kapalı ve okudukça içim karardı. neyse ki sonu mutlu sonla bitmiş sizin için.
Duyguyu güzel aktarmışsınız, boğuşma sahnelerini bize de yaşattınız bir nevi. Okurken sizin yaşadığınız aşikardı da küçük Elif i çok merak etmiştim.
Ayvazım Deniz
Korkular ecelimiz gibidir. Ya tutarsa misali !
İnsan öyle ki yaşadığı an'a bütün duygularını feda edebilir. Yaşam ile ölüm arası anlık duygular ,bazen en adaletli kararları vermemizi sağlayabilir.
Dar bir zamanda o kadar geniş duygular yaşamışsınız ki, cümleleriniz o an'a bizleri de Karadeniz’in o sevimsiz dalgaları gibi götürdü.
Üzgünüm ! Siz orada ölüm-kalım an'ını yaşarken, bizlerde o sahilde elimiz kolumuz bağlı bekliyorduk. Yapabildiğimiz tek şey, daha doğrusu elimizden gelen , sadece bu anının ya da hikayenin sonunun iyi bitmesi için dua etmekti. Evet o isteğimiz oldu. Şimdi tek isteğimiz ve dileğimiz bundan sonra o sahillerde kimsenin ölmemesi. Lütfen ! Denizi ,suyu hafife almayalım.
Yazınızın en güzel tarafı bize o heyecanı yaşatmış olması. Bu da güzel bir başarıdır. Tebrikler.
Saygılar,sevgiler
Ayvazım Deniz
Ne demeli?
Nasıl yorum getirmeli bu yazıya?
Karadeniz'in klasik insanı işte.
Deli dolu, aceleci, cesur.
Biraz da vurdumduymaz.
Karadeniz gibi işte.
Bir anı, bir anına uymayan...
Korkuların, tehlikelerin üzerine gitmeyi, onlarla yüzleşmeyi seven.
Babayı da taktir ettim.
Böyle yapmasa idi çok yadırgardım valla.
Bizim oralarda,
kadınların işi çoktur.
Daha doğrusu bütün işleri kadınlar yapar, erkekler kahvelerde tembellik ederler.
Bu nedenledir ki,
çocuk bakıp büyütmek zor zanaattır.
Eeee...
Kreş, ana okulu flan da yok köylerde.
Bakıcı tutma lüksü de yok.
Ne olacak o zaman?
Allah, vermiş onun da bir çaresini.
Karadeniz var ya...
Ana kucağı kadar sıcak, ana kucağı kadar sevimli, ana kucağı kadar emniyetli.
Çocuklar,
en emniyetli yer olan deniz kenarına bırakılır bizim oralarda.
Akşama dek oynarlar kumsalda, dalgalar arasında.
ve,
bu güne kadar tek bir çocuğu yuttuğu,
kendine emanet edilene kıydığı görülmemiştir Karadeniz'in.
Böyle işte.
Bizler, hepimiz o sahillerde, o denizin himayesinde büyüdük.
Bu hikayeyi okuyunca,
o güzel günler geldi aklıma.
Ne demeli?
Her cümlesi ile güzeldi hikaye.
Adeta yaşattı bizlere olayı.
Ayvazım Deniz
Yazını okuyunca bir an ürperdim.
Karadenizli sayılmam ama babamın doğduğu yer İstanbul'un kazası olan Şile. O yüzden Karadeniz'in aniden çıkan o köpük köpük dalgaları Şile'de de vardır. Çocukluğumuzdan beri her yaz içindeydik biz de o kıyıların.
Çok iyi yaşadım, defalarca gördüm neşeyle başlayıp, cansız dönüşlerini insan manzaraların.
Oysa çocukluğumuzda yüzme dersleri bile vermişlerdi ani çıkan dalgalar karşısında ne yapmamız gerekiyor diye. "KURTULMAK istiyorsanız, ASLA KIYIYA DOĞRU YÜZMEYECEKSİNİZ." Bunu hiç unutamam.
Açığa doğru yüzerdim hep. "ÇÜNKÜ DALGA ZATEN BENİ KIYIYA ATARDI."
Geçmiş olsun.
Ayvazım Deniz
Gerçekten yaşanmış kötü bir anı bu..Hala şükrederim yaşadığıma.
Çok teşekkürler bu içten yoruma.