Has İnsan Kıtlığı
Kadim devirlerde insanın hasına itibar edilir, sözü dinlenirmiş. Özü sözü bir adamın, sosyal konumu ne olursa osun bir hatırı olurmuş yaşadığı toplumda. Günümüzdeyse bunun tam zıddı kaim. İktidar edenlere yakın olanlar özüne sözüne bakılmaksızın baş tacı ediliyor. Gücü ölçüsünde sözü onaylanıyor yahut kulak arkası ediliyor insanın. Çalıştığımız kurumda, idame-i hayat ettiğiniz mahallede bunun bariz örneklerini görüyorsunuz. Samimiyet sözcüğünün içi boşaltılmış. İtibar sözcüğüne yanlış bir mana yüklenmiş. Dalavereci insan becerikli kaypak insan mahir olarak kabul görür olmuş.
Vefa, ahde vefa hak getire. Şairin de dediği gibi ‘ vefa günümüzde sadece bir semtin adı olarak kaldı.’ Eğer hâlâ bulunduğunuz muhitlerde sizden hiçbir menfaati olmadığı hâlde selam veren hâlinizi hatırınızı soran birkaç insan kaldıysa kadrini kıymetini bilin. Dua ettiğiniz demlerde onları öncelikle dahil edin dualarınıza.
Tebessüm etmenin sadaka olduğu bir kültürün varisleri olduğumuz halde günaydın sözcüğünü abus bir çehre ile dillendirmeyelim. Herkesle ünsiyet elbette kuramayız; ancak herkesin ve dahi kendimizin insan olduğunu bilmemiz gerekir. Albert Einstein’ in de dediği gibi ‘İnsan Olduğunuzu hatırlayın; Geriye kalan her şeyi unutsanız da olur.’ Maalesef büyülü kutu televizyon reklam anlayışını insanımızın içselleştirmesini sağlamış. Artık insanımız yaptığı işte Allah rızasını değil kul rızasını gözetir olmuş. Gösteriş, alayiş geçer akçe. Halbuki reklam kapitalizmin amansız silahı. Bir de maneviyatçı kisvesindeki insanlar daha maddeci olmuş. Para ,kadın, makam mansıp insanların başını döndürüyor.
Her şeyin tüccarı türemiş, dinin, milliyetin. Alım satım gırla. Ucuz olması gereken pahalı; pahalı olması gereken ucuz. Menfaat söz konusu olduğunda en yakınına kazık atmak uyanıklık addediliyor. Bu durum siyasette, ticarette, sosyal ilişkilerde kendini hadsiz hissettiriyor. Bundan daha vahim olanı ise bu durumun toplumca kanıksanmış olması. Kişisel çıkar her şeyin önünde. Bakıyorsun çevre ile ilgili yağmalama ve malı götürme işlerinde engel olması gereken ya yağmalamanın içinde ya yağmayı savunuyor. Bir başka deyişle at izi it izine karışmış durumda.
Ankara’nın göbeğinde eski bir politikacının evi sanıyorum varisleri tarafından satıldı. Elbette bunda bir beis yok. Bir işletme o mekanı günümüzde pek popüler olan kahve- lokanta tarzı hâline getirdi. Güzel de çalışıyor, yani iş yapıyor. Bunların hepsi iyi. İyi de Bahçede yetişmiş (sanıyorum üç tane)ağaç vardı. O ağaçları mekanı genişletmek adına katletmek de neyin nesi, nasıl izah edeceğiz? O masum ağaçlar yaşasa sen üç masa eksik atsan kıyamet mi kopardı. Çünkü o ağaçların yetişmesi yıllar almıştı. Senin onları kesip genişlettiğin yere atacağın masalardan kazanacağın parayı bir kumarbaz bir masada bir elde verip geçiyor. Napolyon para para para demiş. Ama o asker olduğu için savaşı kazanacak metaı dile getirmiş. Sen para için yara açıyorsun sinelere. O kestiğin ağızsız dilsiz ağaçların günahı neydi. Ankara’ya oksijen sağlamaktan maada günahları var mıydı. En iyisi konuyu fazla dağıtmadan Yaşar Kemal’in bir şiiri ile yazıyı noktalamak
’O İYİ İNSANLAR,
O GÜZEL ATLARA
BİNİP ÇEKİP
GİTTİLER.
DEMİRİN
TUNCUNA,
İNSANIN PİÇİNE
KALDIK.’
Artık has insanların yerini para için çevreye zarar veren ağaç kesen insanlar kaldı. Yine de ümidimizi yitirmeyelim. ‘Sabah ola hayrola.’
Ankara,27.05.2015 İ.K
YORUMLAR
Genç bir forum üyesi, benim için şu benzetmeyi yapmıştı:
"Abi, seni, eski model ve antika bir arabaya benzetiyorum... zamâna karşı inatla direnen"!.
Bilmem, ne demek istedi?... aldığım terbiyeyi zedelemeden yaşamak;
hele de şehirde doğup- yaşamak, çok zor.
İşi bir de kitap yazıp ilgili kurumların yayınlamaları(telif hakkı istemeden) için mücâdele vermek...
Bir söz vardır; duyulmuştur ya: "Dürüst bir milletvekili, yeşil eşek kadar az bulunur!"... âmirlik de buna mı benzedi ne!?.
zakir'in(Ankara,27.05.2015 İ.K) derin ilimli Gönlüne, Selâm ve Saygılarımla...
Kadir Yeter. 28 MAYIS 2015 TRABZON.
w.edebiyatdefteri.com/yazioku.asp?id=141986
zakir,
vefa ne, dost ne?
canın yandığında sırtını gerçekten yaslayacağın biri olduğuna inanıyor musun? yoksa bunların hepsi beğenmeni istedikleri bir film mi? eğer sen beğenmezsen, onlarda seni beğenmiyorlar.
ben hep demişimdir ki;
-keyfiniz bilir.
şu ağaç meseleleri var ya hani, kim bilebilir ki? toprak kokusu duymuyor mu ki hiç o insanlar, günler ne çabuk gelip geçiyor oysa ki...
tebriğimle.
Hepimiz bundan dert yanıyoruz. Kah vefaya kah kalleşliğe kah dostun dosta attığı kazığa ...
Peki her kes şikayetçi ise bunu yapan kim...Herkes dertli her kes şikayetçi herkes üzgün
Peki üzgünsek neden hala aynı çarkın dişlisi çalışıyor. Kafalar karışıyor ama çare yok diyorsun kendini düzeltmekten başka...Ha birde düzeltmemiz gereken aile içimiz çekirdek aileden başlarsak aşılamaya umutluyum ki...
Vefa bir semt adı olmaktan çıkacak...