Gitmek...
birazdan kudurur deniz
birazdan dalgaların sırtından
üst üste fışkıran rüzgarlar
bir intikam gibi saldırınca üstüne.
yüzüne şarkılar çarpar, yüzüne şiirler çarpar, ağlarsın
sen artık, sen artık buralarda duramazsın.
.....
Yusuf Hayaloglu
Gitmek...
- Bakar mısın! Ben de biraz köz alabilir miyim....
- Hemen geliyorum abi.
Adam bir yudum daha aldı kahvesinden. Yüzü biraz ekşidi, etrafına bakınıyordu. Tam fincanını elinden masaya koymuştu ki birden bitiverdi yanıbaşında garson.
- Abi közünü koydum, temizliyeyim bi nargileyi. Başka bir isteğin var mı?
- Bi içim su alayım, ömrümün acı telvesi temizlensin dilimden.
- Nasıl abi??
- Yok birşey. Bir bardak su rica edeyim kardeşim.
- Tamam abi getirelim hemen.
Garson, Somuncu Baba Tekkesinin kapısı gibi bir kapıdan içeri girer.
- Ahmet abi ya, 9 numarada garip bir adam var. Köz verdim sonra ağzında bişeyler geveledi. İki saattir de bir yandan nargile içip bir yandan kendi kendine konuşuyor. Hesabını kapatsak mı abi ne dersin?
Ahmet 32 dişinden arta kalan çürük dişleriyle tıslar gibi bir ses çıkarır.
- Tanıyorum ben onu olum. Devamlı gelir buraya her perşembe. Zararsızdır merak etme.
- Tamam abi sen bilirsin. Rahatsız etmesin de diğer müşterileri.
- Etmez etmez! Hadi sen işine bak. Suyu kime götürüyorsun? Ona mı?
- Evet
- Ver ben götüreyim.
Ahmet tepsiyi kaptığı gibi 9 numaranın yanına doğru seyirir. Adamın gözleri sanki bir boşluğu seyrediyormuşçasına donuk sessiz karşıya doğru bakmaktaydı. Suyu yavaşça masaya koyar.
- Hüseyin Bey! Hüseyin Bey! Beyim!!!
- Ha! Sağolasın Ahmet. Zahmet oldu.
- Estağfirullah beyim. Afiyet olsun. Yine dalıp gitmişsin, hayrolsun.
Bir tabure çekip masaya yanaşır, elindeki eski tepsiyi kucağına alarak.
- Hayrolsun deryalara ki hiç bu kadar tecavüz etmemişlerdi karaların yüreklerine. Eskiden yağmur olup damla damla düşerlerdi bağrına toprağın. Şimdiyse sel olup akıyorlar içinden dışına doğru hayatın ve dışından içine doğru ölümün kudurmuşçasına. Toprak mı deryaya doğru koşuyor, derya mı onu sarıp sarmalıyor bilmiyorum.
- Abi sen hiç normal konuşmaz mısın ya!!
- Kitabî olsun istedim hep cümlelerim. Belki öyle olursa ömrümde bir şiir kadar düzenli ahenkli olur dedim. Hadi aruz kadar istemedim ama hece veznini bile tutturamadım. Yolun sonunda kaldık işte Orhanın eline.
- Öyle deme beyim, gel bi’ akşam Orhan beyi de alalım yanımıza. Ben tanışmadım ama kafa dengine benziyor. Şu aşağıdaki meyhaneye takılırız. Çekeriz kafaları rahatlarsın. Nargile kesmez seni beni.
- İyidir Orhan. Ama gariptir biraz. Doğaldır yamuk yumuktur, ne söyleyeceği bilinmez. Ama güzel söyler, vurur kalbinden adamı. Nefessiz kalırsın dayanamazsın. Bir gece çukurun birine düştü, yıllardır orada yaşar şimdi. Biraz zor çıkarırsın sen onu.
- Alırız bir 70’lik biz de yanına gideriz beyim. Ne farkeder ha çukur ha meyhane.
- Bak o olur. Zaten çoktandır beni yanına çağırır durur. Sana da yazık olacak ama olsun be Ahmet. Hem şu dişlerinden kurtulursun.
- Ne varmış dişlerimde beyim?
- Kan yok en azından. Sevinmelisin. Bir yarasa gibi beynimi emip duran yaratıklardan değilsin.
Hüseyin nargilesinden bir nefes daha çeker, ortalığı duman kaplar aldığı nefesi vermesiyle. Ahmet şöyle bir etrafına bakınır, gelen giden masaları kontrol etmek için. Garip garip bakar adama, sonra sıkıntılı bir şekilde mırıldanmaya başlar....
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.