- 2088 Okunma
- 3 Yorum
- 2 Beğeni
Bir Dilekti Ama Yazamam
Yazamaya gücümün yetmeyeceği tek şey yazgımdı oysa...
Çaresizliğin falakaya yatırdığı yüreğin, acısın da nasıl piştiğinden haberiniz var mı? Ya kırbaç gibi şaklayan sözlerin, yüreğinizi kanata kanata bıraktığı izlerin sancısından? Ya da akşamların tenine aksetmiş morluğunu hiçe sayarak, sus toplayan sızıları patlatarak kabuk bağlatmak nasıldır bilir misiniz? ’Kahrın da güzel, lütfun da’ varsayarak, gelen tüm hazana sarı yaprak düşmek, nasıl alazlandırır izanınızı haberiniz var mı? Aza getirdiğiniz kanaat ile çıktığınız yolun, aslında bir kör yol olduğunu fark ettiğiniz de, içiniz dışınıza çıkarcasına, kendinize kin kusmak nasıldır bilir misiniz? Aşkın ateşten gömlekliği, aşkın ızdıraplılığı, sizi çileden çıkardığı anlar da, yüreğinizi küstürüp, yalnızlığa kucak açmanın ne denli ağır bir imtihan olduğundan haberiniz var mı? Merhamet içermeyen özürlere kurban edilmek nasıldır, bilir misiniz?
Sorular!.. Ah, bu sorular yok mu!.. Kimi gün, bir su sarnıcından farksızsındır ve birikirsin içinin dehlizlerinde. Kimi gün, aklınızı servet sanır, fikrinizi bozdurur, hiç uğruna harcarsınız. Resimlerdeki papatyalardan bile fal tutarsınız, açacak-açmayacak diye. Seviyor-sevmiyorlar, ikamet değiştirdiği için, başka başka teselliler üretirsiniz, kendinize. İyi olduğunu bileyim, bir yeşil ışık yaksın yeter derken, dualar salarsın bilinmeze karışan sevgiliye. Olsun be, olsun... Gediğinde sağ olsun yeter ki, dersiniz. Oturduğunuz yerde, daldığınız pencere kenarına ve tavana asarsınız, g/öz yaşınızla boğmaya çalıştığınız göz bebeklerinizi.
Bir şiir düşer, gözlerinizi astığınız tavandan döşünüze. Hançer gibi saplanır boğazınıza, almakta zorlandığınız nefes. Ruhunuza bahşedilen ödül saydığınız kalem, kısırlığını tüp bebek umuduyla kamufle telaşındadır. Ya tutar sa, misali. ’ Bana bir şiir yazarsın değil mi?’ dediğiniz anların kokusu sızlatır yüreğinizin burnunuzun direğini. Umarsınız. Sadece umarsınız. Beklersiniz. Umudun saldığı fosforlu ışıklar eşliğinde, çakmak çakmak olur gözleriniz. Bir umut... Bir umut işte... Çıt çıkarmadan ensenizden kulağınıza balta gibi inen söz, sizi kendinize getirir. ’ Yazamam.’
Sevdaya bir şans vermek adına, tertemiz sayfa hayaliniz güme gider bir anda. Geçerli mazeretler eşliğinde değil, özür hükmünde çürüyen cesede dönersiniz. Isıtılıp ısıtılıp önünüze getirilen düne dairler sanki, sizin canınızı hiç yakmamış, ruhunuzu acıtmamış ve yüreğinizde derin yaralar açmamış gibi. Ters döner yüreğin başı. Kırılır boynu. Her ne kadar ölüm dilenen bir durum gibi görünse de, asli ölümü özlersiniz, her gün ölüp ölüp dirildikce. ’Ölümün adı güzel.’ dersiniz. ’Yazamam.’ gümüş bir kurşun olup hedefi şaşırmaz asla. Kalem kefeniniz, şiir mezarınızdır artık. Kendi ıssızlığınızda dillendirirsiniz çaresizliğinizi. Ve aşk baş ucunuz da isimsiz mezar taşınızdır artık.
Kahır, his dünyanızda dolaşım bozukluğuna yol açar. Tir tir titrersiniz. Ürperirsiniz. Panik atak durumları baş gösterir beyniniz de. Kaç kere kalp krizi geçirdiğinizi hatırlamayı bırakın, çifter çifter yutarsınız boğazınıza düğüm atan hıçkırığınızı. Düğüm düğüm olur gözyaşlarınız. Dilediğiniz ’ Dağınık yaşamak.’ arzusu bile çıldırma eşiğine getirir bırakır sizi. Çünkü: onsuz, darmadağınsınızdır artık. ’Yazamam.’ kulağınızı çınlatır durur. Beyniniz zonklar. Bedeniniz ise sizi çoktan reddetmiş konumdadır. Uykular haramdan öte, zehir zıkkımdır artık.
İşte o zaman anlarsınız ki: siz şiir yazılmayan bir aşka düşmüş ve kendinizle başbaşasınızdır.
’Yazamam.’
’Yazamam.’
’Yazamam.’
Şimdi kalem kırma vakti. Canın sağ olsun ŞİİR...
HÜZÜN ŞAİRİ: N Y
31.05.2013