- 724 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Malta'yı Almadan İnmesin Sancaklar! -2
Ey beylerin beyi Şahin Bey!
Canımız, kanımız sana feda olsun Şahin Bey!
Er idim ben. Yahut bir yeniçeri. Kılıcımı, kalkanımı kuşanmış idim. Bindim Şahin Bey’in donanmasına, buralara kadar geldim. Savaş meydanında yüzlerce kandaşımı kaybettim. Yılmadı Şahin Bey. Daha çok adamla kırdı boyunlarını şövalyelerin. Zırhımı kuşanmış iken kandaşlarımın şehit düşmesi öyle zoruma gitti ki…
Nökerler, yeniçeriler, okçu birlikleri, topçularımızdan bile kayıp vermiş idik. Yüzlerce kandaşıma, bir avuç şövalye karşılık verdi. Kılıçlar çekildi, boyun vurduk. Bitmek, tükenmek bilmedi düşman. Her hareketimize karşılık verdiler. Usanmadılar, az adam kala yine saldırdılar. Bu sefer tam yerinde hareket ettik. Okçularımız sağanak yağmuru gibi saldı oklarını üzerlerine. Geri çekildiler sonunda…
Anadolu’nun doğusundan, Karadeniz’in sularından içmiş bir yeniçeri idim. Çıktım gurbete, İstanbul’a kadar geldim. Paşalarla görüşüp gönüllü yazıldım. Beni Şahin Bey’in ordusuna verdiler. Biz emir alır, emire itaat ederiz. İhanet etmek, boynumuzun yok oluşudur. Beyimize bağlı savaşçılarız biz. Vur der ise vururuz. Dur der ise dururuz. Anamdan helallik alıp Şahin Bey’e vardım. O gün, akşam namazından hemen sonra Sultanların Sultanı Süleyman Han, Şahin Bey’i ziyarete geldi. Bende orada idim. Süleyman Han ile ilk defa karşılaşıyordum. Bakışlarında ki keskinlikten, boynumu yere eğdim.
‘’Hünkârımız, çok yaşa!’’ naraları attılar her bir yandan. Süleyman Han’ı büyük bir coşkuyla karşıladılar otakta. Hepimizi selamlayıp geldi, Şahin Bey’in yanına oturdu. Erler, paşalar, beyler toplanmış Sultan’ı dinliyorduk. Evvel acele edip Malta adasını almamızı emir buyurdu.
‘’Derhal Sultanım.’’ Dedi Şahin Bey. Otaktaki herkesle selamlaşıp görüştükten sonra Sultan oradan ayrıldı. Hemen harekete geçip 70 torpido gemisi hazırlattı Şahin Bey. Donattık o koca gemileri Osmanlı sancakları ile. Dalgalandı deniz boyu, yağmurda, fırtınada inmedi yere.
Şimdi buradaydık. Yüzlerce kandaşımla birlikte bu adayı, Malta adasını almaya gelmiştik. Şahin Bey’in stratejik planı ile şövalyeleri püskürtüp kalelerine kaçırmayı başarmıştık. Tez ulak gönderip kan dökülmeden kaleyi vermelerini söyledik. Kabul etmediler, son kanımıza kadar harp ederiz dediler. Şahin Bey, var kuvvet bizim bölüğü saldı kale önlerine. En önde idik. Kalkanlarımızı sımsıkı tutar halde gelen ok yağmuruna karşı koyuyorduk. Şövalyeler sur dışına çıkıp meydan okudular. Nökerler bizden tez davranıp daldılar düşman içine. Bizlerde arkalarından yetiştik. Kalenin hemen önünde kuvvetli bir cenge tutuştuk. Nice anaların kalbine sinmiştir şimdi o acı manzara. Çok kayıp verdik. Surların tepesinden atılan oklara baş koyamayıp geri çekilmek zorunda kaldık. Sol kolumdan yaralanmıştım. Yarama aldırış etmeden koşturduk kıyıya doğru. Düşman peşimize düştü kaçacağımızı zannedip. Kıyıda kıstırdık onları. Ama nasıl olduysa kıyının öbür ucundaki patika yoldan atlı şövalyeler yürüdü üzerimize. En önde at koşturanı tanımıştı Şahin Bey.
‘’Alain Magnan geliyor!’’ dediler şövalyeler hep bir ağızdan. Şahin bey o anda doğru hareket etmeseydi, çoğu kandaşımın belki de benimde canıma kıyacaklardı. Gemilere hızlıca binip ok atışlarıyla karşı koyarak kendimizi derin sulara bıraktık. Düşman arkamızdan zafer naraları atarken, Şahin Bey’in o öfkeli haline ilk defa şahit olmuştum. Ama doğru olanı yapmıştı Bey’im. Baştanbaşa zırhla kuşanmış atlı şövalyelere karşı piyadeleri koymak çok mantıksız olurdu. Hemen geminin güvertesine inerek farklı planlar yapmaya koyuldu. Bu demek oluyordu ki daha ilk saldırı da yenik düşüp geri çekildiğinden pes ettiği anlamına gelmiyordu Şahin Bey’in. Silah arkadaşlarını yanına çağırarak farklı yöntemlere başvurmanın yollarını aradılar. Paşalardan biri;
‘’ Ben bilirim buraları Bey’im. Kuzeyden vuralım onları. Onlar kıyıda tekrar savunma kurar iken kuzeyden asker indirip toplarla döveriz surlarını. Ne dersiniz?’’
‘’Deneyelüm derim. Evvel acele etmemek gerekir. Akşamı bekleyip öyle baskın yapalum.’’
***
Malta’ya varmadan inmesin sancaklar!
Geminin güvertesinden çıkan Şahin Bey hızlı adımlarla dümene doğru yürürken paşazadeler ve bir takım erler de arkasından gittiler. Hasan’ım vardır bilesiniz. En yiğit, en cesur kandaşımdır o benim. Az öteden beri yanıma gelip kıvrılan bıyıklarıyla oynuyorken,
‘’ Bre Yavuz’um. Düşmanı ilk biz vuracakmışız, haberin ola. Bey’imiz emir buyurdu.’’ dedi. Biz bilmiyorduk tabi, düşman ne kadardır? Neyi vardır? Nasıl savunur? ‘’Varsın olsun o zaman’’ dedik, Malta’nın kuzeyinde ki topraklara bastık ayağımızı. Sessizce kıvrıla kıvrıla geçtik sarp kayalıkları. Dönüp ardıma baktım, bin kandaş beni takipteler. En önde olmanın, ilk cenge tutuşacak kişi olmamın verdiği gurur ve onurla tırmandım kaleye doğru. Topçu birliklerimiz ağır hareket ettiğinden biz çabucak varıp pustuk kayalıkların ardına. Karanlıktan göz gözü görmezken surların üzerinde yanan birkaç meşale dışından her yer simsiyahtı. Bir müddet dinlendik kayalıklarda. Kale surları ile aramızda elli arşın ya var ya yoktu. Topçularımızın başı tez gelip haber etti bize. Kayalıkların diplerine gizleyip surları dövecektik.
‘’ Bre kandaşlar.’’ Dedi kır atında zırhını kuşanmış bir kapıkulu süvarisi. ‘’ Biz toplarla surları dövelum, düşmanı şaşırtalum. Bey’imiz güneydeki kıyıya demir attı. İrili ufaklı cenge tutuşurlar. Buradan da onları vurduk mu düşman ne yapacağını bilemez kaleyi teslim alırız evelallah.’’
Bey’imizin bu taktiği çok mantıklıcaydı. Düşmanı her iki koldan da vurmak onları hayli bir yoracaktı. Bu da bizim kaleyi teslim almamızı kolaylaştıracaktı. Topçularımız kayalıklara sığınarak surları dövmeye başladılar. Güllelerin surları delip de içerilere kadar girdiğine şahit olduk. Ulu Hünkârımız Sultan Süleyman bu gülleleri arz-u emriyle Konya Topçu Ocakları’nda yaptırmıştı. Dönemin en iyi demircileri, ustaları bu işe el atmışlar ve mükemmel bir emek ortaya çıkarmışlardı...
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.