- 8995 Okunma
- 6 Yorum
- 0 Beğeni
`DOĞUM GÜNÜN KUTLU OLSUN ` hııııh
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
" DOĞUM GÜNÜN KUTLU OLSUN " Hıhh
Günler haftalar hızla akıyor bu sanal alemde. Daha dün çocuktum, sonra genç ,arkasından olgun, sonra da dolgun ve yaşlı. Yaşı küçük olan , kendisinden bir kaç yaş büyük olanı, moruk görüyor adeta .
"Kaç doğumlusun?"
"22 Mayıs 1950"
"Haa ben de 1950 doğumluyum . Ama ben ,Kasımda doğmuşum. Yani senden beş ay küçüğüm "
Hıyara bak. Beş ay küçükmüş. Ulan buldog köpeği gibi sarkmış suratın, göbeğin değirmen taşı gibi. Popon sinema koltuğuna sığmıyor , bir de benden beş ay küçükmüş. S.ktir git ulan.
"Kuş ötüyor mu kuş? "
Hiç unutmam , Kuleli Askeri Lisesi ikinci sınıftayız. Alemdağ Ormanlarında kamp kurmuşuz. Ağır bir eğitim var. Bir Cumartesi günü , yere serilen çadır bezinin atrafında toplanan mangamız , silah bakımı yapmakta . İzin yok iki ay kadar.
Bizim Takım Komutanımız Teğmen Barbaros , sivil elbiselerini çekmiş, 28 paça , cepsiz İspanyol pantolon , kuzu yaka desenli gömlek ve lort ayakkabıları ile pilot gözlüğünü de takmış, sessiz ve derinden bir yürüyüşle izine çıkıyor. İzin alamayan ve başımızda duran diğer teğmen Arif;
"Nereye oğlum böyle ? Kokun taa buralara geliyor, anlayalım yani? "
Barbaros Teğmen iki elinin işaret parmaklarını birbirine sürterek bir kızla randevusu olduğunu anlatıyor. Bizler önümüzde, sökülmüş tüfek, üstüpü ve yağ içindeki ellerimizle donmuş bakışlarla, mal mal Barbaros Teğmen’e bakıyoruz. Biraz da kıskançlıkla;
"Yuh ulan , biz burada bakım yapalım, güneşin altıda canımız çıksın sen izine çık. Ayıp be"
Bir diğeri; " Ulan koskoca teğmen olmuşsun , hala daha kız peşinde koşuyorsun be . İnsan yaşından utanır."
Manga komutanımız Celal Küncü ;
" Yok abi, yok ya. Kız bunu ne yapsın ? Anlamıyorum ki, bu adam utanmıyorsa kızlar da mı utanmıyor? "
Oysa Barbaros Teğmen henüz 22 yaşında ve oldukça da yakışıklı bir erkek . Ama bizim gözümüzde koca bir adam. Kızlarla dolaşma yıllarını çoktan geçirmiş, artık evlenmesi , çoluk çocuk sahibi olması gereken bir adam. Bir de sonradan gördüklerim, vay anasını...
Ya çocuklar bu pasta da neyin nesi? Ben bundan bir parça bile yiyemem ki. Gestapo doktoru dahiliyeci , şekerim yüksek diye her şeyi yasakladı. Sadece marul, salatalık , leblebi ve verdiği ilaçlar serbest. Keşke pasta yerine kiraz alsaydınız. Hani pek de ucuz değil ama hiç değilse yiyebilirdim bir avuç kadar.
Motorcu dostlarım da beni yalnız bırakmadılar. Hepsi benden genç ve aslan gibi çocuklar. Bazıları evlendi de , yeni motorcular doğurttular. Şu çenesi düşük Yamaha Fazer’ ci yine iğneli iğneli konuşuyorlar ;
"Ya abi be , sana artık Gold Wing yakışır. Bu göbekle , motor altında ıslanmış sıpa gibi kalıyor. Hani diyorum daha baba bir motor , sana yakışır diyorum da"
"Ulan puşt, benim göbeğim senin bildiğin makarna , pilav göbeğine benziyor mu? Ben bu göbek uğruna ne kuzular , ne kebaplar, ne rakılar feda ettim be. Bırak, 65 yaşında biraz da göbeğimiz olsun. Tek kötü tarafı, sizinle bir yemeğe gitsem , hemen garsonlar en yağlı müşteri diye hesabı önüme sürüyor, o kadar."
Şu gruba yeni katılan kız, bana mı gülümsüyor acaba? Durmadan fıkralar anlatıp , onları güldüren konuşmalar yapıyorum. Belki de, ona dedesini hatırlatıyorumdur. Ah ulan gençlik ah. Bana gülümseyecektin de, ufak bir pas atacaktın da, sana yapışmaz mıydım bataklık sülüğü gibi, yavru ceylan . Bir de bu güne bak, surat pörsüdü, 5000 m koşusunu , boksta İstanbul birinciliğini kazanan , bu çırpı gibi bacaklar benim eskiden çimdik atılamayan o eski bacaklarım mı?
Hain bir çark hiç durmadan dönüyor dostlarım . Her silkelenişinde bazen aşağıdan bazen en yukarıdan o karanlığa düşüyor ins cinsi. Acımasız çark her zaman üzeri dolu ve mağrur. Biz çaresizler sıkı sıkı tutunmuşuz hayat olgusuna. O çarkın bizi üzerinden atamayacağını sanarak . Kimsenin ömür denilen yaşam süresinde torpili yok , bazen yavaş , bazen hızlı atlayacaksın bu çarktan.
Kul hakkı yemediysen , Allahın yarattığı canlı ve cansız her şeye saygılı olduysan ve ömrün insanların hak ve mutluluğuna adandıysa , korkma ! Ölmek asla son değildir.
Doğum günümü kutlarken , içinden;
" Ulan bu yaşa gelmişsin , hala çalışıyorsun. Git evine otur. Parayı ne de çok severmişsin . Geberecen ulan, geberecen " diyenlere,
"Herife bak , gran tuvalet giyinmiş, ceketinin de cebine de mendil sokmuş . Seni bu yaşta kimne yapsın lan moruk" diye düşünen sevgili yavşak dostlarıma ayrı ayrı teşekkür ederim.
Sizlerle kalmak , sizi yaşamak, yine de güzel.
Sağ olun ,var olun dostlarım.
E. Yaşar OVALI 22 .05. 2015
YORUMLAR
Güne gelen kıymetli paylaşımınızı can-ı gönülden kutlarım ve doğum gününüz de kutlu olsun.
Saygılarımla efendim...
kukurikuu
Bu içten kutlamanıza can-ı gönülden teşekkür ederim.
Saygılarımla.
Ben 68 de mezun oldum. Yüreğim emekliliğe daha 15 sene var diyor.
Kimliğe bakıyorum emekli olalı 20 sene geçmiş.
Her şey hoş güzel de insanlar gönül yaşı ile gerçek yaşı aynı çizgiye getirmesini bir becerebilseler...
Ama böylesi daha iyi boş ver. O zaman da yaşama sevinci diye bir şey kalmaz.
Güçlü bir kalemden böyle güzel bir yazı, hele birde askerlik anılarıyla süslenmişse tadından yenmez oluyor.
Selam ve Saygılarımla...
kukurikuu
Moral veren güzel yorumunuz için çok teşekkür ederim.
İnsanın genç ömrü ile yaşlı ömrü arasında mutlaka bazı farklar oluyor.
Yine de gönül yaşını sizin de söylediğiniz gibi hep alt çizgide olmalı.
Saygılarımla.
Ne kadar yetenekli olursa olsun, yirmili yaşlarındaysa, hiçbir kalem erbabının aktaramayacağı duyguyu çok güzel ifade etmişsiniz... Bu 'tema'yı işleyen yerli veya yabancı, yirmili yaşlarında hiçbir edebiyatçıya rastlamadım yani... Yalnız, Attila İlhan'ın İhtiyarlar Balladı şiiri gelince aklıma, internete baktım, ama yazılış tarihi hakkında bilgi edinemedim...
Tabii, Yunus Emre'nin "Ölürse tenler ölür/ Canlar ölesi değil" dizelerini yad etmemek olmaz şimdi...
Mizah farkıyla işlemek de böylesine bir değer kazandırıyor konuya...
Samimi tebrikler...
Saygılarımla.
kukurikuu
Çok güzel bir yorumla sayfamda olmanızdan dolayı gerçekten
mutluyum.
Ne güzel yakalamışsınız yaşlıların da bir zamanlar genç
olduğunu ama insanların yaşadıkça gençliklerini unuttuğunu.
"Ölürse tenler ölür/ Canlar ölesi değil " dizeleri,
neler anlat mıyor ki? Oyüce düşünürleri biraz anlayabilsek!
Sayfma renk katan yorumunuz için teşekkür eder,
saygılarımı sunarım.
Sevgili komutanım, ihtiyarlamak zor zanaattır, geçmişler olsun... Allah yardımcınız olsun...Allah'tan ümit kesilmez, onun için kimin ne kadar yaşayacağı da belli olmaz. Üç sene daha yaşayacaksınız inşallah, zira Türklerin de ömür ortalaması gavurlar kadar olmasa da uzamış, gastelerde okudum valla...diyorlar ki, Danmarklılar doksan, Türkiye türkleri de 68 yaş ömür ortalamasına sahip... buna da şükür elbet, Somalili olsaydınız bundan tam yirmi sene evvel ölmüş olacaktınız, çünküm onların ömür ortalaması 45 imiş... ben sizden 3 yaş küçük olduğum için daha genç sayılırım... cenaze namanızda da, mezarınıza toprak atarken de orada bulunacağıma söz veriyorum... hatta imam hatip öğretmeni olan dostumuz Sami Biberoğulları da sizden üç yaş küçük olduğu için cenazenizde kuran okumaya gelir... neyse bu yazdıklarım moralinizi bozmasın da bana da kalayı basmayın...SELAMLAR, SAYGILAR...
kukurikuu
Ölmek artık benim için insanı güldürecek kadar komik.
Tek istediğim 45 dakika kadar , dostlarla vedalaşacak
kadar bir süre.
Yeniden gençlik yıllarına dönemeyecek, o cefayı yeniden
çekemeyecek kadar da yorgunum üstelik.
Öldüğümde dua etmek yerine benim için verilecek uğurlama yemağinde bir tek atarsanız çok sevinirim. Belki Sami de hani meyva suyunun içinde...
Saygı ve sevgiler Hocam.
Kemnur
kukurikuu
Sizi sayfamda görmek ne güzel bir mutluluk,
Temenniniz için çok teşekkür eder,
saygılarımı sunarım.