- 702 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
O ADAM
Aslında onunla alakalı söylenecek hem o kadar çok şey var hemde pek fazla bir şey yok. Sade bir hayat yaşadı. Öyle büyük hayalleri hiç olmadı zira küçük şeylerle mutlu olmasını pek ala bilirdi. Bir gün öldüğünü haber verdiler yapayalnız süren bir hayatın ardından yine yapayalnız bir ölüm… Ardından fatiha okuyacak kimsesi yoktu, belediye kaldırdı cenazesini . Caminin avlusunda vakit namazından sonra oturup sohbet eden üç beş ihtiyar kim olduğunu bilmeden kıldılar namazını ve yine bol keseden merhamet dağıtıp haklarını bu hiç tanımadıkları adama helal ettiler. Sahi üzerinde Allah’tan başka kimsenin hakkı var mıydı? Sanmıyorum. O yalnız yaşamıştı akşamları iki odalı evine geç saatlerde gelir yine herkesin uykuda olduğu bir saatte kalkıp giderdi. Kimse ne iş yaptığını bile bilmezdi hoş bilseydiler de pek bir şey farketmezdi onun için. Kimse umrunda olmadı tabi o da kimsenin umurunda değildi. Varlığıyla yokluğu arasında fark olmayan bir görünüp kaybolan bu adam benim merakımı celbetmişti bir kere işte sürekli gizli gizli onu izlerdim, çoğu kez karşılaşırdık ben o yorgun ve soluk gözlerinin içine bakarak bir mana bulmaya çalışırdım ama o yüzüme bile bakmadan yanımdan bir hayalet gibi süzülüp giderdi. Ne uzun ne kısa boyluydu, omuzları genişti, yaz kış sırtında aynı gri kareli bir gömlek olurdu kollarını dirseklerine kadar sıvadığı bu gömleği ne yağmurda , ne karda; ne sıcakta; ne soğukta birgün bile çıkardığına şahit olmadım. Beyazı siyahından çok derli toplu bir sakalı vardı onun hakkında şeklen hatırladıklarım bu kadar.
Onu son defa sırtında un çuvalı taşırken görmüştüm sanıyorum o da beni görmüş ve her zaman ki gibi oralı olmamıştı. İşte beni en çok bu umursamaz tavrı cezbediyordu belki de. Ona böyle esrarengiz olmak o kadar yakışıyordu ki okuduğum romanlarda ki kahramanlara benzetiyordum benim için kah bir gizli ajan kah tadbili kıyafet etmiş bir padişah gibi geliyordu. Karar vermiştim çözecektim bu adamı. Bir gün sabahtan akşama kadar takip etmek istemiştim. Tıpkı onun gibi sabahın en erken saatinde kalkmış pencereden onun çıktığını görünce ardından bende çıkmıştım. Karlı bir gündü ben paltomu atkımı eldivenlerimi takmış titreye titreye yürürken o her zaman ki gibi yine aynı gömleğiyle çıkmıştı evden içimden acaba başka giyecek birşeyi yok mu diye geçirmiş epeyde üzülmüştüm hatta sanıyorum gözlerim dolmuştu yok yok o gözlerimin dolması soğuktan olsa gerekti fakat acımamda soğuktan mıydı hiç sanmıyorum… Saatlerce yürümüştük o önde ben arkada artık aramızda ki mesafede epey kısalmıştı umrumda bile değildi onu takip ettiğimi anlaması kafama koymuştum ben bu gizemli adamı çözecektim. Sanıyorum o da bunu sezmiş olacak ki adımlarını epey yavaşlatmış bir kahvenin önüne gelince arkasını dönmüş ilk defa tebessüm ederek gel buyur istersen birer bardak çay içelim hem ısınırsın hemde biraz sohbet ederiz. Söylediklerinden önce tebessüm edince ortaya çıkan bembeyaz dişlerini düşündüm önce o ne asil bir gülümsemeydi sonra yaptığı teklifi büyük bir memnuniyetle kabul etmiş olduğumu ifade etmek için işaret ettiği kahveye doğru yürümüştüm zaten donmak üzereydim başka çaremde yoktu hem merakımı da giderecektim içimde ne büyük bir heyecan ne sınırsız bir sevinç vardı anlatamam.
Sobanın tam dibinde ki masaya oturduk ses tonunu ilk defa duyuyordum gayet oturaklı ve insana güven veren bir ses tonu vardı. Ben biraz utanmıştım galiba çünkü yanaklarım yanıyordu ben utanınca hep böyle olur ne kadar soğuk olursa olsun bu değişmezdi utanınca yanardı. O da bunu anlamış olacak ki aynı tebessümlü yüzle bana bakıyor beni rahatlatmaya çalışyordu. Ben önüme gelen çay bardağını tam belinden tutup kavramıştım ki adın Hakan’dı değil mi diye sormuştu ben çayın sıcaklığından elimin yanmasını unutup bir an şaşırmıştım adımı nerden biliyordu diye düşünürken yine o devam etti; geçen akşam arkadaşlarınla benim evimin önünden geçerken öğrendim ismini. Biraz önce ki şaşkınlığım geçmiş elimin acısı gelmişti aklıma bardağı yerine bıraktım biraz acı galiba birazda muhabbetle o esrarengiz adamın yüzüne baktım sanki içimden geçenleri anlamış gibi yine o konuştu sende benim adımı merak ediyorsun değil mi? Adım Mustafa… Memnun oldum diyebildim sadece o bugün konuşmaya kararlıydı gözlerimin ta içine bakarak konuştu , benim hakkımda ne bilmek istiyorsan sor herşeyi sana anlatacağım tüm merakını gidereceğim ama bir şartla konuştuklarımız aramızda kalacak anlaştık mı? Ben gayri ihtiyari başımı evet manasında salladım sonra epey bir ciddi görünerek boğazımı hafiften temizleyerek ilk sorumu sordum; Kimsin sen? O aynı tebessümlü yüzle bana bakıyor sanki anlatacağı şeylere hazır olup olmadığımı soruyordu bende aynı kararlılık ve ciddiyetle ona bakıyordum çayın bir yudum alıp konuşmaya başladı.
Bak çocuk, anlatacaklarımı çok iyi dinle zira bu anlatacaklarım sadece ikimizin arasında kalacak. Belki saçma bulacaksın belki de inanmayacaksın fakat yıllardır kimselere anlatamadığım derdimi sen öğrenmek istedin işte bende anlatıyorum… (Devam Edecek)
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.