EZBER
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
(Eğer bir kurdele verilirse, bu hepimizin olsun. Çünkü sağlık, hayatta bizlere verilen en güzel kırmızı kurdele.)
**
Bu yazı, 28 Temmuz Saat 21: 15 de, 2007 yılında eşi bitkisel hayata giren bir erkeğin eşine bizzat kendi eli ile yazmış olduğu mektubudur. Okuduğum gece önce beni, sonra ailemi, daha sonra da okuttuğumuz yakın çevremizden birkaç kişiyi çok etkilemişti. Yaşam tıpkı oyun gibi diye düşünürdüm her zaman ama, bu kadar güzel bir anlatımla değil...
İstedim ki, bunu sizlerde okuyun.
**
Seni Ezberlemeye Çalışıyorum.
Kendini bana bırak, senden alabileceğim hiç bir şey yok. Hele senin haberin olmadan, asla.
Gözlerine dokunmak için ne kadar uzun zaman bekliyorum biliyor musun? Ya da saçlarını koklamak için? Yasemin gibi kokuyorlar... Belki de daha güzel. "Böyle kokmayı nasıl başarıyorsun?" Derdim hep. Sen de bana, sen koklamayı biliyorsun derdin. "Siyah saçların, yeşil çayırları anımsatan gözlerinle buluşunca, ne kadar romantik duruyorlar.
Öyle ezberlemek istiyorum ki seni, unutmak denen şey bile hasetlensin.
Kirpiklerine baktıkça rimel olup bulaşmak geliyor içimden. Bir fırça kadar bile şanslı bulmuyorum kendimi. Ya da bir çorap, bir ruj olmak düşmüyor payıma. Dudaklarına yaslanmak ne güzel olurdu.
Ne güzel olurdu onlara pervasızca dokunmak...
Seni ezberlemek istiyorum.
Ellerinde kimsede olmayan bir hüzün var, yüzünde yaşayan her duygu ellerine de bulaşmış sanki. İncinmekten korkmazdın sen... Ojelerin silinmiş, yarın onları yeniden süreceğim.
Kır çiçeklerini çok seversin, sana tazelerini toplamalıyım... Daha çok şey var söylemek istediğim ama dilime mühür vurdum sen konuş deyinceye kadar sadece yüreğimle konuşuyorum...
Bilmem ki kitap okumamı ister misin? En sevdiğin şey, Boleroyu dinlerken kitap okumaktı. Küpelerini çıkarmışlar, aradım ama komodin de değiller, yüzüğünde yok. Yer yarıldı içine girdi sanki. Oysa ne kadar sevinmiştin sana evlenme teklif ettiğim o akşam, hiç çıkarmayacağına da söz vermiştin. Bırak da hiç değilse kendimle konuşayım, sen beni yokmuş farz et.
Ne tuhaf, o kadar güzel görünüyorsun ki, sanki başka bir yerdeymişiz hissine kapılıyorum. Beni azarlamak için neler vermezdin şimdi... Keşke azarlasan, gözlerini çevire çevire bakıp "gene mi alışverişi eks... yaptın" demeni ne kadar sevdiğimi bilmiyorsun. Ya da ne zaman futbol seyretsem, yüzünde beliren kıskanç ifadeye ne kadar hayran olduğumu. Sana ait bir eşya gibi yanından hiç ayrılmasam ne kadar sevinirdin kim bilir. Çok tatlısın, çok. İş çıkışı yine geleceğim. Daha ne kadar idare ederler ki...
Neyse sen boş ver bunları. Keşke hiç bir sorumluluğum olmasaydı, her saniyeyi seninle geçirmek çok keyifli olurdu ama işteyken hep seni hayal edeceğim bunu böyle bil. Tatlı tatlı şarkılar söyleyişini, yaramaz çocuklar gibi ıslık çalışını, kızdığında söylediğin o muzur sözleri... Bak ayakların daha mı sıcak şimdi? Yastığını da düzelttik mi tamam...
Burnundan öpmek istiyorum seni, ne kadar zarif bir duruşu var. Hiç bu kadar düzgün olduğunu fark etmemiştim. Garip, şu son birkaç aydır, seninle ilgili neler kaçırdığımı daha iyi anlıyorum.
Hemşire gelmek üzeredir canımın içi, birazdan annemler de gelecek. Beni merak etme, ben hep seninim, hep senindim zaten. Sesimi duyduğunu düşünüyorum. Gözlerin kapalı olsa da gördüğünü...
Ellerin, ezberlediklerini anımsıyor olmalı... Karanlıktan korkmana gerek yok. Işık hep yanık kalacak.
Doktorlar, bugün olmasa da, bir gün komadan çıkabileceğini söylüyor. Onlar seni tanımıyorlar ki.
Ne kadar inatçı olduğunu, birbirimizi ne kadar sevdiğimizi, bir ay sonra evlilik yıl dönümünü bilmiyorlar. Onlara da hak vermeliyiz!
Burnundan öpüldün, dudaklarına kıyamadım yine.
Davi 20.05.2015 paylaşmakgüzeldir
YORUMLAR
Bizlere sordunuz, hiç birimiz bilemedik.
Kurdeleyi bizlere verseniz de, pembeyi siz aldınız.
Sevgili Davidoff !
Bu yazı nedeniyle yaşanan en anlamlı özellik ne idi biliyor musunuz ?
Kurulan güzel diyaloglar ve yeşeren ilginç fikirlerdi.
Çok güzel bir dostluk ortamı yaşandı bu yazı sayesinde...
SİZE MİNNET BORÇLUYUZ...
SAĞ OLUN...
Mektup nerede?
Adam yazı boyunca, sevdiği kadınla konuşuyor. Oysa kadın bitkisel hayatta...
Gözündeki rimel olmak istiyor, ayağındaki çorap, dudağındaki ruj. Onu tekrar kıskanması için neleri vermesini istiyor, yine geleceğini, karanlıktan korkmamasını, kendisini merak etmemesini söylüyor.
Söylüyor söylüyor hep söylüyor ama ortada ne kağıt var ne de kalem... Hatta bir ara diyor ki, beni yokmuşum farz et.
**
Doktorlar, bugün olmasa da bir gün komadan çıkacağını söylüyor. Onlar seni tanımıyorlar ki.
Ne kadar inatçı olduğunu, birbirimizi ne kadar sevdiğimizi, bir ay sonra evlilik yıl dönümünü (BURADA KUTLAYACAĞIZ DEMİYOR) bilmiyorlar. Mektubun, bir mektup olduğu işte burada kendisini belli ediyor.
Burnundan öpüldün, dudaklarına kıyamadım yine.
Teşekkürlerimle.
Nermin Kaçar
Denizce
Eks... :) ironik olmuş... Sanki geçmişe atıf gibi...
Davidoff
Ne güzel bir şiirdi o şiir.
Şairin, alın çizgilerinden birine benzetirim ben o şiirini.
Teşekkür ederim fosil.
" sadece yüreğimle konuşuyorum..."
gerçekten yürek dökümü bu mektup...
bu mektup aşkın ta kendisi...
gerçek aşk yoktur diyenlere en güzel cevap hatta...
duygulanmamak mümkün değil...
gözünün önüne sevdiceğinin gelmemesi mümkün mü...
aşktan başkası yalan olan şu dünyada,
savaşların, kavgaların, çıkarların olduğu, diploması lanetinin olduğu bir dünyada keşke salt aşk soluklansa...
yürek konuşunca tüm uzuvların dili oluyor dudaktan dökülenler...
iyi ki paylaşmışsınız sevgili davi...
unutulmaya yüz tutan duyguları yansıtmışsınız şu yazıda...
ölümsüz bir aşk örneği yazınız...
yaşatılan duygulara eyvallah diyerek...
teşekkürler...
hürmet, selam, sevgiler yetkin kalem...
================================= e d i b / a h m e t
Davidoff
Öyle güzel bir yorum ki bu Edip Şair.
Bana illâki "Pembe renkli etki yorum" ver diye bağırıyor adeta.
Fakat bir söz daha verdim bugün.
Bu yazıda yazarın incecik iplikle dikdiği oyanın yerini bulana vereceğim etkili yorumu.
Çok teşekkür ederim bu güzel yorumun için.
Sevginin gücü öyle büyüktür ki hiçbir şey ona karşı gelemez ve onu yenemez. Sevgiyle varamayacağımız yer, ulaşamayacağımız, gidemeyeceğiniz yol yoktur. Sevgiyle herkesin kalbine dilediğimizce girebilir ve kalbinde yürüyebiliriz. Dünya karanlığa yürüse de çıkınımızda mutlaka sevgiden kalmış kırıntılar vardır. O halde neden biz de bu mektupta ki mükemmel sevgi örneği gibi sevgimizi birbirimizden esirgiyoruz. İnsanı insan yapan sadece ve sadece sevgidir, aşktır
Mükemmel paylaşımdı Sayın Davidoff, İçimizi ısıttı.
Tebrik ve teşekkürlerim sayfanıza
Davidoff
Ben Teşekkür ederim Sn. Candede.
Okuma ve yorumlama lütfûnda bulunduğunuz için Sağ olun.
Davidoff
Can Gündede, telefon ile yazmak hatalar yaptırtıyor, kusura bakmayın.
Tekrar teşekkür ederim.
Sevgili Davidoff,
dün gece geç saatte hızlıca okudum bu içten sayfanızı, okuru can evinden vurmalı, öyle vurdu ki, uzun bir süre uykuya geçemedim. Sayfalara geçicek böyle değerli eşlerin olması beni çok duygulandırdı. Şu son sözleri gönül dergahıma kayd ettim ben.
****Burnundan öpüldün, dudaklarına kıyamadım yine.****
Kırmızı kurdela bizlerinmiş, işte o zaman facedeki sayfama gururla alyorum..
Kalben kutluyorum sevgili Davidoff.
Saygılarımı bıraktım kaleminin izlerine hayran olduğum değerli kalem dostum...
Davidoff
...Bu kurdele hepimizin...
Sözümü tutuyorum. Eğer mümkün olsa, son yazılan bütün yazı ve şiirlere bu yazı hatrına birer kurdele takılmasını çok isterdim.
Önemli olan yakamıza takılan değil, yüreğimize takılan kurdeledir.
Eminim ki bu yazının,
bir çok arkadaşımın yüreğine birer kurdele takmıştı. Yönetim de onaylamakla gururlandırdı. Ne mutlu bana.
Teşekkür ederim Sevgili Oya.
Oya gedik
Öyle güzel sunmuşsun sevgili kalem dostum, sayfamda şu an gururla...
Tekrar kalben teşekkürü bir borç bilirim...
Kaleminiz hiç bitmesin değerli Davidoff dost...
Lütfen bu kadın uyanmış olsun...
Kadınların vefasına alışığız da erkekten böyle bir şey gelince daha bir duygusal bakıyorum duruma.
O hastane odasındaydım ben de. Onları gördüm ve duydum. Mektubu her kim yazmışsa canından yazmış, öyle belli ki...
Teşekkürler Öykücüm, paylaştığın için. Daima insani yanı ağır basan çalışmaların için.
Sevgilerimle.
Davidoff
Ha gayret Engindeniz, istediğim cevaba az kaldı.
Teşekkürlerimle.
Aynur Engindeniz
Aynur Engindeniz
Benim flaş paragrafım bu. Bana göre cevap da bu.
Davidoff
Bütün yazıyı kopyalayıp yapıştırmak yok.
Sadece bir cümle lütfen.
Fakat bu değil.
Ben bunu tahmin edeceğini biliyorum sizin. Son bir hak.
Aynur Engindeniz
Ulaşılmaz bir aşk onlarınki hiç var olmamış bir birliktelik ve devamı gelmeyecek...Yoksa gelecek mi devamı ya da bu masal da mı mutsuz sonla bitecek?
İnsan sevdiğine kıyamaz hatta korkar dokunmaktan incitmemek için ve incinse de asla telaffuz etmez yoksa bir hayalden mi bahsediyorum?
Kırılgandır kadın ama asla korkak değil sadece üzülür sadece susar ve bekler öylece.
Yüreğinize sağlık ve yürekten kutluyorum. Gizemli bir öykü öykünesi ve gıpta duyulası böyle bir sevgiye ama bir o kadar hüzünlü.
Sevgilerimi ve selamlarımı gönderiyorum kıymetli yazarım.
Davidoff
Teşekkür ederim Sevgili Gülüm.
Gizem bizlerin içinde değil mi? Hadi yazıyı iyi okuyalım.
Bir daha ve bir daha.
Davidoff
Aşkı yaşayan biri için, sanırım karanlık yoktur.
Sevgili Aysu,
Şimdi sen bu kısacık sözlerden kim bilir nasıl ince bir şiir yazarsın.
O yola gidilecek ne araç bulunabilir,
ne de o araca binilecek iki kişilik bilet.
Teşekkürlerimle.
lacivertiğnedenlik
Merhaba sevgili Davi,
Öncelikle tebrik ederim. Gerçi siz kırmızı kurdelaya itibar etmeyen bir yazarsınız ama bütün hepimize ait olduğunu belirttiğiniz için önem taşıyor. Akşamdan bu yana seçenekleri düşündüm ve hatta bazılarını yazdım.
Sanırım yazan erkekte öncelikle yaşanmışlıklardan dolayı pişmanlık var. Temmuz ayının yılını yazmamışsınız. İşte o tarih çok önemli yani 2007 yılında komaya girişinin akabinde mi yazıldı bu satırlar. Yoksa aradan uzun bir zaman geçtikten sonra mı?
Seni ezberlemek istiyorum diyor. Ezberlemek istiyor ki hiç unutmayayım. Belki de hayatında başka bir kadın vardı ve komaya girmesine bu olay sebep oldu.
Ya da doktor yakında bir tarihte yitirebileveğini söylediği için düştü cümleler. Umutsuzluk ihtimalleri ve ona olan özlem...
Naçizane düşüncelerim tabii ki.
Davidoff
Adamın hayatında başka bir kadın olsaydı:
Bitkisel hayatta olan eşine kır çiçekleri toplarken, oje sürerken;
Nasılsa kendisini duymadığını bildiği için,
" Af'da diler, üzüntüsünü de dile getirirdi."
Sanmıyorum...
**
Fakat oldukça yaklaştınız Sevgili Nermin.
Sevgili Davidoff..
Dünden beri gelip gelip okudum. Kurgu veya değil, umrumda da değil açıkçası. Sen bunu kaleme almış bir farkındalık yaratmışsın ya, bu kafi..
Biz insanlar samimi olanı seviyoruz. Gerçeğe yakın olanı. Çünkü empati yapmak kanımızda var. Ben sevdiğim insan bitkisel hayata girse bunları yazardım veya bitkisel hayata girsem bunların yazılmasını isterdim, ne işe yarayacaksa :) Ama ben çok sevdim. Sevdiklerime de yolladım okusunlar diye. Hayat çok kısa, hergün ölüme koşuyoruz. Bu engelleyebileceğimiz bir şey değil. Sevdiklerimizi hayattayken sahiplenmeli ve onlara sıkıca sarılabilmeliyiz değil mi..
Kendimden de utandım biraz. Söylediğin ayrıntıyı ya fark edemedim, yahut fark ettiklerimin arasında senin bahsettiğin şey var mı bilemiyorum. Ne olursa olsun bana çok derin ve çok iç sızlatıcı hisler bulaştırdı bu mektup. Mektupları her daim çok seven biri olduğum için, çocuğum gibi sevip kokladım bu yazıyı..
Kalemini seviyorum..
Sevgi ve selamlar..
Dürüst olayım mı; inanamadım okuyunca. Çünkü erkeklerin eşlerinin cenazesini götürürken önlerine, cenazeden dönüşte ise hangi kadınla birlikte olabilirim diye etrafa baktıklarına inananlardanım. Çok da örnek gördüm etrafımda açıkçası. Bu kapsamda böyle bir erkeğin varlığı sadece filmlerde var sanırdım yazınızı okumadan önce.Varmış demek ki !
Yazınız o kadar etkileyici, mektup o kadar içten ve güzel ki günde görmek mutlu etti.
Yüreğinize, emeğinize sağlık
Sevgilerimle
Davidoff
Sevgili İpek Yıldız.
Bende size dürüst olayım mı?
Benim avatarımda neden gözyaşı var bilir misiniz? Annemi çok erken yaşta kaybettiğim, babam da onunla beraber yok olduğu için.
Annem Dünya Güzellik Yarışmasına katılması için defalarca teklif götürülen bir bayanmış gençliğinde. Ani bir hastalıkla vefat etmiş. Ancak babam onun daha ölümünün altıncı ayında birisini buldu ve evlendi. Nefret ettirdi kendisini bizlere. Fakat sonunda babamızdı. Çok düşündük, ne yapabilirdik.
Zamanla evlendiği eşinde bulamadı annemi ve ayrıldı. Başka bir bayanla evlendi, onda da hep annemi arıyor olmuyor.
Geçenlerde, ölürsem üzülmeyin dedi. Anneni öyle özledim ki.
O zaman anladım annemi ne çok sevdiğini ve annemi unutabilmek için başkası ile evlendiğini.
Sevgiyle.
İpekyildiz
Samimi duygularınızın paylaşımı için teşekkürler ayrıca.
Sevgiler
Aynur Engindeniz
İpekyildiz
Sağolun yoruma destek için ...
Sevgiler ikinize de..,
Davidoff
Bir teyzemizin sözü vardır.
İnsanın karşısına
1. Eşini Allah çıkarırmış,
2. Eşini Etraf,
3. Eşe sıra gelirse, eş dikkât etmeli imiş. Çünkü üçe sıra gelene kadar Azrail ile Şeytan güreşip yorgunluklarının acısını eşten almak isterlermiş.
Bu yazıyı okuduğumda,
uzun süredir yayınlanan yazılara yapılan yorumcuları takip etmediğimi fark ettim.
Ya da,
gönülden takip etmediğimi...
Kendi adıma üzüldüm bu duruma. Edebiyat dostlarımıza saygısızlık mı yaptık, nedir?
Önce Davidoff'a kocaman bir hoş geldin diyelim.
Epece bir süredir ortalıklarda gözükmemekteydi.
Bu güzel sayfanın önemli bir rengi noksandı bu nedenle.
Dönüşü ile, sayfamız biraz daha güzellik kazandı.
Takip etmekten zevk aldığımız güzellikleri şüphesiz esirgemeden sunacaktır önümüzdeki günlerde biz edebiyat severlere.
Allah, kendisine sağlık sıhhat, kalemine ve gönlüne kuvvet versin.
Hikayeye gelirsek:
Gerçekten çok etkileyici bir çalışma.
Kalem,
düşünceleri değil de, duyguları aktarmaya başladığında,
işte böyle mükemmellikler çıkıyor ortaya.
Hüzün atmosferinin puslu sevimsizliğine düşürüyor insanı cümleler ama,
sevgi dediğimiz mucizenin resmini de olanca güzelliği ile gözlerimiz önüne seriyor.
Ne yazmalı, nasıl yorumlamalı?
Tek kelime ile harikaydı diyelim.
Ancak,
anlayamadığım bir konu var.
Davidoff'un yorumlara verdiği cevaptaki bir cümle dikkatimi çekti nedense.
''Yazar bir şeyi öyle güzel anlatmış ki''
Evet... yazar gerçekten bir şeyi değil, bence her şeyi çok güzel anlatmış.
Bu küçük cümle, yazının gönlüme düşürdüğü hüzün damlacıklarını eritti bir anda.
Neden mi?
Bu sorunun cevabı, hikayenin girişinde verilmiş aslında.
''Bu yazı, 28 Temmuz Saat 21: 15 de, 2007 yılında eşi bitkisel hayata giren bir erkeğin eşine bizzat kendi eli ile yazmış olduğu mektubudur.''
Bu olay, eşi yıllardır bitkisel hayatta olan bir insanın kaleme aldığı gerçek duyguları değil mi?
Yazarın, bu olaydaki rolü nedir?
Aynı zamanda yazar mıdır hikayenin kahramanı?
Ya da, duygu ve düşüncelerini bir yazara mı anlatmıştır?
Veyahut da, yazarın kurguladığı bir hikaye midir bu okuduğumuz?
Kafam karıştı biraz.
Ancak,
gerçekten insanı çok duygulandıran bir çalışma.
Sunuluş biçimi,
gerçekten hasta başında, gönlünün sesini aksettiren bir insanı harika resmediyordu.
Mükemmel bir yazı.
Çuvalda inci misali.
Davidoff
Değerli BTH. Öncelikle sizin bu güzel hoş geldiniz msj. altına bir hoş bulduk demek isterim.
Sonra gayet samimi yorumunuz için ayrıca teşekkür etmek isterim.
Ben ve kızım kitap okuma konusunda bir birimizle adeta yarışırız inanın.
Evimizde okunmamış neredeyse kitap yok diyebilirim. Çok oluyor, bir gece aniden odama girip beni uyandırdı.
-Küçük Prens, büyüklerin de okuması gereken kitaplar listesine alınmış dedi.
Ben de ona...
-Bence seni de, tekrardan büyütülmesi gerekenler listesine alsınlar. Diyebildim. Çünkü artık sabah ezanının okunmasına ramak kalmıştı.
Bunu neden anlattım?
Yazıyı üç kere okudu ama yazarın anlattığı o kısmı bulamadı.
Her aşamasıyla okuyanı kuşatan bir mektup.
Mesaj o kadar net ve açıkça verilmiş ki: "Sağlığının ve sevdiklerinin kıymetini bil'" diyor.
Kurdelesi çok yakışmış yazınıza.
Yüreğinize, emeğinize, kaleminize sağlık...
Saygıyla...
Davidoff
Beğenileriniz için, Teşekkür ederim Sn. Gözde.
Kurdele hepimizin, değerini bilelim.
Bu "Kırmızı Kurdele" hepimizin.
Böyle bir yazının kurdele alabileceğini az çok tahmin ediyordum. Ancak, şunu da söylemeden geceyi bitirmek istemiyorum. Bedri Tokul Ağabeyimin dediği gibi, çuvalın içinde inci tanesi gibiydi bu yazı...
Bu ve bunun gibi yazılara ulaşabilmek için çok okumak gerek. Amaç, sadece yazının kendisi mi? Hayır.
Asıl amaç, bir yazı bu kadar mükemmel nasıl yazılabilir.
Öncelikle şunu belirtmeliyim, nesir veya şiir her ne olursa olsun içinde geçen konuyu kaleme alırken, özellikle dikkate alacağınız en önemli husus.
Giriş denilen: Okuru VURMALIYIZ. (elimize adeta bir silah almalıyız.) Cümlelerimizi öyle seçmeliyiz.
Gelişme denilen: Okurun TÜYLERİ ÜRPERMELİ (Mutlaka) Cümlelerimizden heykeller yapmalıyız.
Sonuç denilen: Okuru ŞOK ETMELİYİZ (Beklemediği anda, beklemediği yerden vurmalıyız.)
Tabi ki bu arada her zaman iyi bir konu ve o konuya çok da iyi bir kurgu gerekir. Ben bunu neye benzetirim mesela; güzel bir tepside sunulan, köpüklü bir kahveye. Biri birinden eksik geldiği zaman tadı kaçar.
Şimdi gelelim burada konusu geçen "EZBER'e."
Adam başından beri eşine olan sevgisini öyle güzel anlattı ki, hatta pişmanlıklarını dahi çaktırmadan fısıldadı kulaklarımıza...
Yarın yeni kır çiçekleri toplayacağını söyledi.
Yeni ojelerini süreceğini, alyansını arayıp bulacağını bile fark ettik.
Yazar bir şeyi öyle güzel anlatmış ki. Onu fark edebildik mi?
Kendisini alkışladım. Hem de defalarca.
Bedri Tokul
Nermin Kaçar kardeşime sorduğunuz soruyu burada da sormuşsunuz.
Ben Nermin in yorum sayfasında fikrimi söylemiştim.
Burada da yine söyleyeyim. Doğru veya yanlış. Olsun.
Bu güzel yazıda anlatılmak istenenlere bir şıkta ben eklemiş olurum.
Yazar o kadar çok seviyor ki, sevdiğini okşamaya hatta (burnu hariç)
öpmeye dahi kıyamıyor...
Selam ve Saygıyla...
Davidoff
Evet demeyi çok isterdim Değerli Ağabeyim. Üzgünüm, yazarlığın güzel yanı bu işte.
Bu gün bu saate çok mutluyum.
Benim kırmızı bir kurdelem oldu.
Nasıl mı?
Siz öyle demiştiniz ya...
KUTLARIM KARDEŞİM...
Davidoff
Şimdi yazıya bir cevap yazıyordum ki, sizi gördüm.
Sağ olun.
Bu kurdele hepimizin. Sözüm sözdür.
Allah herkese böyle hakikatli ve içten sevgileri tatmayı nasip etsin. Çok etkilendim sevgili Davidoff! Hayat bu aralar birazcık zorluyor beni; yazı da tuz biber oldu üzerine; gözlerim koyuverdi kendini!
Kalemine, yüreğine sevgim ve saygımla hep...
Davidoff
Susuyorum Savaşçı...
Sadece dilerim ki, senin istediğin sevgide
"unutmak denen şey bile hasetlensin isterim."
Biliyor musun Davim, bazen düşünüyorum da böyle bir aşkın olacağına inanamıyorum. Tabii senin usta kalemin karşısında tüm aşklar Leyla ile Mecnun'u aratmıyor.
Leyla ile Mecnun dedim de, onların aşkı kavuşamadıkları için böyle ağızlarda sakız gibi çiğnene çiğnene bugünlere gelmiş. Eğer kavuşmuş olsalardı birkaç ay veya yılda kanlı düşman olurlardı belki.
Kalemini özlemiştim, çok çok güzel, sıcacık bir aşk hikayesi okudum.
Tebrikler, sevgimle
Davidoff
Sevgili Emine, öncelikle beğenin için teşekkür ederim. Sağ ol.
İnsanoğlu işte.
Sadece sevginin değil, iyinin, güzelin de değerini ancak kaybedince anlıyor.
Sonra da hayata nasıl tutunacağını bilemiyor.
Kuş misali, peşinden uçup gideceği günleri bekliyor...
Her zaman demişimdir Bakmak ve görmek arasındaki fark budur diye. Yine bulmuşsunuz en alıcı noktayı sevgili Davii , tebrik ediyorum yürekten. Selamlar.
Davidoff
Teşekkür ederim Sevgili Nermin.
Aslında bu yazıda da can alıcı bir nokta var.
Çok merak ediyorum, şu ana kadar kime okuttuysam fark edemedi veya fark etti de söyleyemedi.
Söylemesini çok isterim.
Bedri Tokul
O kadar çok seviyor ki, sevip okşamaya kıyamıyor.Hatta dudaklarından öpmeye bile....
Bilemedim mi?
Olsun bende bir şık ekledim ya ?....
Teşekkürler Davidoff, çok teşekkürler...
Bir çuval pirincin içinden bir inci tanesini gözünüz kapalı bulursunuz siz zaten...
Çok güzel bir paylaşımdı.
Altının kıymetini nasıl sarraf bilirse, güzel bir yazıyı da iyi bir edebiyatçı bilir.
Sahi şu "çimen" i anlamadım ben. Saflığıma verin lütfen...
Saygılarımla...
Davidoff
Güzel düşünceleriniz için ben Teşekkür ederim Bedri Ağabeyim.
Sağ olun.
Çimen'e gelince. Doğru anladınız, ancak bana göre yazmak tıpkı konuşmak gibidir. Düşünmek ister, sonra kalemle arkadaşlık ister.
Uzun yol gibidir yazmak. Su ister, hava ister. Çimen'de bunları bekliyor.
Suyu, havayı...
Tekrar Teşekkür ederim.
Seni Ezberlemeye Çalışıyorum, mektup türünde çok yoğun duyguların dile getirildiği edebi bir metin olmuş. Yazanın sıradan biri olmadığı, edebiyatla sıkı fıkı olan biri olduğu çok belli. "Burnundan öpüldün, dudaklarına kıyamadım yine," finale bomba gibi düşmüş. Bazen hiç yazılmayanlar böyle paylaşımlarda okunabiliyor ki, bu paylaşım ile bize bu fırsatı tanıyan değerli yazar dostumuza teşekkürler. Bu günkü 10 puanım bu yazıya... SAYGIYLA
....
kemnur tarafından 5/20/2015 6:26:30 PM zamanında düzenlenmiştir.
Davidoff
Merhabalar Sn. Yazarım.
Uzun zamandır yazılarımla sayfamda yoktum.
Fakat okumak benim için nefes almak kadar önemlidir.
Okumalarımdan birisinde rastladığım satırlardır bu satırlar. Mektup sırasına koyamazdım, çünkü benim satırlarım değildi. Ancak iyi bir paylaşımı makale sayfasına koyabilirdim.
Duygusal yanı bir yana, gerçekler bir yana: Bu kadar güzel edebî kalemi daha çok kişi okumalı diye ayrıca düşündüm.
Kalemini öyle güzel döndürüp dolandırıyordu ki şahıs. Aynı yazıyı, bir yazar olarak defalarca okudum inanın.
Ben sizin teşekkürünüzü, kendisini hiç tanımadığım bu şahsa iletmeyi çok isterdim.
Sağ olun Efendim.
Tebrik ederim sayın "Davidoff"
Yine her zamanki gibi yüce gönüllülüğünüzün ürünü ve "ezber" bozan paylaşımlarınızdan birini okuyorum
Tıpkı şiirlerinizde ve yazılarınızda ki emek ürünü incelik, nefaset karşımda
Yüreğinize, emeğinize ve kaleminize sağlık
Saygı ve selamlarımla...
Davidoff
Sn. Taner.
Öncelikle, her yazımda olduğunuz gibi bu yazımda da sayfamda oluşunuz için teşekkür ederim.
Sağ olun.