- 566 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
MEKTUP
Can oğul, canım oğul. Zar zor, aç çıplak geçirdik kışı yine. Toprak genç kız gibi şimdi, sevilmeyi, sürülmeyi bekliyor. Yel vuranda kokun geliyor uzaklardan, ıslığın geliyor en güzel türkülerin titreşimleriyle. Bir sen gelmezsin yıllar var. Kaç yaz, kaç güz geçti bizden koparılıp alınışınla. Her yıla bir taş koysam, taş dolardı koynum oğul.
Babanın ardı sıra koşuşunu anımsarım zaman zaman. Çıkınını bir değneğe takarak her öğlen güneşin sarı sıcağına aldırmadan gidişini. Boyunun yetmediğindendi atların ardındaki pulluğa eremeyişin. Devrilen nemli toprağın serinliğine dayanamayarak yüz sürerdin hep. Gülende, gamzen çukur çukur olurdu sol yanağında. Tarla kuşlarının yavrularını beklerdin yılanlar yemesin diye. Sen ki, bir çiceğin çiğnenmesine bile gözyaşı dökerdin. Her dalın, yaprağın sallanışında, uzanan kollarım boşlukta kalır, saramam. Sonra, seni senelere katarım uıykularımda. Acı akar yüreğime, ağu akar. Yalnızlık yılan gibi çöreklenir içime.
Baban öleli, sen de mahpuslara düşeli beri kapımı çalan kalmadı. Sızlanmam gene de; diri tutarım yüreğimi. Bilirim, senin güzel şeyleri düşlediğindendir içeride oluşun. Meraklanma, kimseye göstermem, içime akar gözyaşlarım. Geceyi delerim kimi kez, seni ranzalarda, sülüklerin, kenelerin yara izleriyle görürüm. Bana bir mor zambağın uzanışı gibi gelir bileklerindeki kelepçe izlerin. Sonra, parlayan ışığa takılır bakışlarım, bakışırız. Kuş yüreğin ellerimde atar o an, dayanamam.
Ellerinin ellerimden sökülerek alınışı bu eylülle dokuz yıl oluyormuş yavrum. Sündüs’ün Ali’si söyledi. O gün seni benden söküp alırlarken yırtılan gömleğini hala saklıyorum. Direncimi yineliyorum her bakışta. Kinin kinim olsun yavrum. Gene de ağıt yakmıyorum. En güzel türküleri söylüyorum şafağa karşı. Pınarların sesine katıyorum sesimi, enginlere salıyorum sonra da. Belki biraz yorgunum, yaşlılıktan olacak. Ama yılgın değilim oğul, inan bana yılgın değilim; gönlünü hoş tut. Seni kucaklamaya hazır yüreğim.