TEMİZLİKÇİ KADIN
TEMİZLİKÇİ KADIN
Ressam dostum anlatıyor:
“Temizlikçi kadın gelecekmiş. Kadıncağızın eğilip doğrulurken rahatsız olmaması için onun çalıştığı odayı terk etmem gerekiyormuş. Hatta mümkünse öğle yemeğinde de başımın çaresine bakmalıymışım. Bu sıkı ültimatoma zayıf itirazımı ilettim:
-Sabahın köründe nereye gideyim kadın?
-Temizlik sırası gelene kadar oda senindir. İnternete gir. Gazete başlıklarına bak. Bekir Coşkun, Yılmaz Özdil, Mehmet Türker’ini oku. Face’ye gir. 9.40’da arkası yarını, 10.00’da haberlerini dinle. Ne yaparsan yap, ayakaltında dolaşma. Sıra odana gelince yavaş yavaş yaylanır. Anca gidersin.
Kahvede kadim dostum Aziz Beyle karşılaştım.
-Hayrola yahu, sen bu saatlerde çıkmazdın?
-Sorma birader dedim. Kapı dışarı edildim. Evde temizlik yapılacakmış.
-Üzülme, hepimizin başına geliyor. Evin mi var, derdin var))
-Öğle yemeğini de dışarıda yiyecekmişim üstelik. Restoranları unutalı çok oldu.
Çaylarımızı yudumlarken düşünüyorum. Bildiğim yemeklerin tümünde gönül gezdiriyor, hiç birine karar veremiyorum.
Arkadaşımı da davet ettim. Lüks restorantta elimize birer liste uzattılar. Şöyle dişimin keseceği, damağımı acıtmayacak, kolay bir yemek arıyorum.
Bir tane buldum. Etlisi, tavuklusu, mantarlısı varmış. Başımda dikilen garsona etlisini işaret ettim. Arkadaşım, “Ben de ondan istiyorum” dedi.
Ekmek geldi, seleyle. Salata, ezme, sarımsaklı sarımsaksız yoğurtlar. Koyu sohbet eşliğinde Ufak ufak didiklenirken ekmek bitmiş. Diğer müşterilerin yemekleri yıldırım gibi geliyor. Bizim sipariş unutuldu galiba.
İkinci ekmek selesini getiren garsona siparişimizin encamını soruyorum.
-Ne emretmiştiniz? Listede siparişimizi arıyor, bulamıyorum. Böyle durumlarda elim ayağım dolaşır.
-Garsona söylemiştik.
-Hangisine?
-Hepsi birbirine benziyor. Giysileri bile aynı. Bu masaya kim bakıyorsa ona söylemişizdir, besbelli. Garson şaşkın. (Bunlar nasıl müşteriyse ne istedikleri yemeği, ne de kime söylediklerini biliyor. Müşteri velinimettir. Tartışmaya değmez)
-Hazırlanıyor olmalı, bekleyin.
Bizimle gelenler, hatta bizden sonra gelenler bile doydu kalktı. O sinirle iki sele ekmekten birini bitirdik diğerini yarıladık. Yarı karın doyduk. Neredeyse kalkacaktık ki garson bir tepsiyle masamıza doğru yöneldi. Garson, kiremit içinde dumanı tüten iki porsiyon yemek getirmişti.
Yavan ye, yağlı ye. Ne yersen ye, evinden rahatı yok arkadaş. Bunu bilir, bunu söylerim.”
Ressam dostumun anlatımı burada sona erdi.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.