benim köyüm
Benim köyüm
17 Mayıs 2015, 11:18
22..07..2009 Çarşamba:Hiç olmadığım kadar mutlu, hiç olmadığım kadar şımarık, hiç olmadığım kadar çocuk olmak istiyordum. O ana kadar kaçırdığım günlere değil de, kalanları yakalayıp, sımsıkı sarılıp yaşamak istiyordum. Ta içerlerden bir yerde, hiçbir olasılığı göz ardı etmeden yakalamak, benden bir başka ben varmış gibi sevinip oyun oynamak, benden bir başka ben yokmuş gibi gururlanmak istiyordum Yeşilin en yeşiline dokunmak, doğanın en tepesine tırmanmak, gökyüzünden düşen her yağmur damlası gibi şiirleşip, ağaç dallarının altında dans etmek istiyordum.
Ayağım her toprağa basışımda eski ayak izlerime basmak, her gün doğuşunda yeniden doğmuşum gibi güne gözlerimi açıp bu gün bana bir hediyedir diyerek güne merhaba demek istiyordum.
. Belki, bir oyuncak bebek değildi bir armudun dalında dere kenarında bir taştan bir başka taşa atlamak, delme çatma bir köprüden geçerken düşer miyim endişesi taşımak istemiyordum Kocaman bir akarsuyun akışını seyrederken, benden geri kalanları mı taşıyor? Acaba endişesini ise hiç aklıma getirmek istemiyordum.
.. Eteklerimi tutup çayır yukarı yürürken, ah şu yağmurlar biraz aralansa da etrafıma, gökyüzüne bi’ bakma fırsatı verseydi keşke yaşasaydım o eski beni desem de şikâyetimi kendim bile duymadım. Oysa içime attığım o çığlıkları var gücümle salıvermek istiyordum. Beni bu yağmurlar mahvetti, bu yağmurlar silip götürdü kurduğum o düşleri, yaşamadığım o güzelim gençliğimi, alıpta bir sıkımlık sarılamadığım o sevgiyi. Daha hiçbir şeye başlamadan çoktan silip götürmüştü her şeyimi. Şu an burada oturmuş yazmak yerine dolaşıyor olmalıydım bu çayırın evinin her yerini.
.. Oysa burada, bu anamın odasında ayakucumda yatan yeğenimle tek kelime etmeden yazıyorum bu satırları, çok saçma değil mi? Hayatımda bir kez olsun haykırmadım, isyan etmeyip, yüzleşmedim geçmişimle. Hiç bir şey değişmedi her şey bıraktığım gibi duruyor gibi görünse de çok şeyler değişti aslında..Biraz daha medeniyet gelmiş gibi, daha bir geri gitmiş düşünceler, gençlik daha bir neşeli ama düşünceden uzak, kafalarda yığınla tuzakla yetişiyorlar..
. Her şey bıraktığım gibi orada öyle beni bekliyordur diye düşünüyordum ama yanılmıştım
Değişen sadece Ormanların daha bir kalabalık, daha bir yakınlara gelişi, boş arazilerde artık yabani hayvanların dolaşıyor olması, eski patika yolların artık kimsenin kullanmaması, gidip geliyor olmaması; çünkü artık araba yolu var. Araba yolu var olmasına var da bu kez de insan yoktu o araba yolunu kullanmak için.
Sanki yağmurlar daha sık yağıyor sis daha bi sevmişti köyümüzü. Yıllar önce bir orak ağzı otumu aldın diye edilen kavgalar şimdi yerini sessizliğe bırakmıştı. O kocaman yeşillik güneş iki gün üst üste vursa hepsi kuruyacak duruma gelmişler. Benim çocukluğumda, yada daha önceleri köyden göç edip gidenler artık yazlık olarak kullandıkları bu köye geliyorlarmış her biri kocaman birer zengin olarak. Ne kafalarında ki düşüncelerinde, nede hayatlarına tek bir renk katmamışlardı ama ne kadar çok zengin oldukları yaptırdıkları evlerden belli oluyordu Kimisi kat-kat üzerine çıkmış, kimisi de ağaç evler yaptırmış yazın bir- iki ayı burada geçirmek için evlerini şenlendirmişlerdi. Dedim ya, ne düşüncelerine, nede hayatlarına tek bir renk olmamış onca yılı geçirmiş olmalarına rağmen.., Geride kalan birkaç yıllarını kaçarak gittikleri bu köyde geçirmek istiyorlardı.. Bu insanların ne yanlarında çocuk, nede ahırlarında bir inek vardı, yapacak işleri olmadığı için bol-bol dedikodu ediyorlardı
Hiç kimse kimseyle konuşmuyor, kimse kimseyle komşuluk edemiyordu çünkü hepsi birbirine küstü; güya temiz hava almak için geldikleri bu köyde. En çokta belli olan şey ise, insanlar zenginleştikçe daha bir aç gözlü oldukları. Bir şeyleri hazmedemeyip, adeta intikam alıyorlardı bir şeylerden.
.. Soluk alışları fırtınayı, konuşmaları ise bir boğanın dövüş öncesi haşin duruşunu andırıyordu İlişkiler bitmiş- tükenmiş, son nefesini vermek üzere olan bir hasta gibiydi. Hemen herkeste bir halsizlik, bir yorgunluk vardı ki sormayın gitsin. Kimsenin yüzünde tek bir gülümseme yoktu, bakışları gerilmiş yayın her an fırlayacak ok’u gibi hüznü andırıyordu Bu duruma bir de havanın o ağarlaşmış hali eklenince, her şey bir tuhaf oldu buralarda.. Dağların başından hiç gitmeyen o sis, hiç durmaksızın yağan yağmur işin içine fazladan tuz biber katıp, insanları evlerine hapsetmişti üstelik. Hoş yağmur yağmasa ne yapacaklardı ki? Bu da ayrı bir soru işareti elbette ki.. Her şeyin maddiyata dönüştüğü günümüzde, bu durum köylere kadar ulaşmış, köyün o saf, o temiz bakışlarını da değiştirmişti çaktırmadan.İnsanların gelirleri yok denecek kadar azdı.,Gelir durumları iyi olanları varsa da onlarda saklıyorlar gelirlerini, yarın için diyerek. Yani bir yandan da yarınlarına da güvenleri bitmiş durumda.
. Eskiden, yürüyerek arşınladığımız bu yollarda şimdilerde yürümek neredeyse imkansız ve bir yerden bir yere gitmek için araba gerekiyor ama o arabayla o bir yere gitmek içinde dünyanın parasını ödemek gerekiyor.Arabada öyle ha deyince olmuyor, araba olsa da sürecek adam olmuyor, ne yana baksan kirli uçlu çubuk.. Hadi çıkalım dağlara desen, çıksan ne olacak?, kocaman bir hiç bekliyor sizi o dağlarda,yani her şey kocaman bir hiçten ibaret olmuş durumda..Ben, benim köyüme bir avuç mutluluk almak için gelmiştim ama iki kucak dolusu sinirle İstanbul’a geri döneceğim.Bu yerin en güzel yanı havanın serin oluşu,hala daha odun sobasının yanışı ve o sobadan yayılan ısının hiç kimseyi rahatsız etmeyişi ve de gece bir yorgan bir de battaniyeyle uyunmasıydı. Doğayı, havayı hatta evimizi birçok hayvanla paylaşıyor olmakta ayrı bir keyif üstelik. Bakarsak elbette ki güzel yanları da vardır ama kimseyle paylaşılmayınca bu güzellik, hepsi birer stres abidesi olup üzerine dağ gibi yıkılıp kalıyor, buda işin bir başka acı yani elbette ki. G. Yavuz
YORUMLAR
İnanın ki, köyler genellikle o durumda... Tarım zayıflamış, hayvancılık neredeyse hiç yok. Eskiden davar güdülen, sığır geZdirilen meralar yok edilmiş. Köye gidip de peynir, yumurta alamıyorsunuz artık, onlar şehire inip alıyor bunları. Genelde Alamancıların diktiği betonarme iki üç katlı evler, avlulu, ahırlı köy evlerini saf dışı bırakmış.. Çok keyifli bir okumaydı. Yazan kaleme tebrikler.SAYGIYLA